ENBE Orkestrası Röportajı

“KENDİNİ GELİŞTİRMEYEN MÜZİSYENLE YOLUMA DEVAM ETMEM”


(Ses dergisi Nisan 2015 sayısında yayımlanmıştır.)

ENBE Orkestrası, kalabalık kadrolu bir albümle 2015’e merhaba dedi. Albümde tanıdık isimlerin yanı sıra önümüzdeki yıllarda adlarını belki de sıklıkla duyacağımız genç müzisyenler de var. Orkestra’nın şefi Behzat Gerçeker ve albümde yer alan beş genç müzisyenle bir araya geldik ve ENBE 2015’i konuştuk.


YAVUZ HAKAN TOK: Yine bol konuk yıldızlı bir ENBE albümüyle karşı karşıyayız…

BEHZAT GERÇEKER: Evet, yine ülkemizin starları bizimle beraber oldu. Bunların içinde Ajda Pekkan var, Sezen Aksu var, Funda Arar, Işın Karaca, Ziynet Sali var. Bunun yanı sıra genç, benim yetenekli gördüğüm ve bu müzik sektöründe inşallah kendi albümlerini yapıp yol alabilecek çocuklar da var. Benim amacım da bu insanları müzikseverlerle tanıştırabilmek. Ben burada Ajda Pekkan’la iki çalışma yaptım. İstesem onlardan birine klip çeker, oradan yürürdüm ama ben genç arkadaşlarımın arkasında durduğumu göstermek için onlardan birine klip çektim. Ve onlarla devam edeceğiz klip çekmeye.

YHT: Yıllardır herkesin merak ettiği soru, bu albümde de kafa kurcalıyor. Konuk şarkıcılar, besteciler, söz yazarları, aranjörler ve müzisyenler var ENBE albümlerinde? İnsan ister istemez soruyor: ENBE bunun neresinde?


BEHZAT GERÇEKER: Çok güzel bir şey söylediniz. Mesela “Tanrı İstemezse”yi biz Ajda Pekkan’a söylettik. Dikkat ederseniz aranjmanında Türk müziği sazları var. Stüdyosuna üç kere, üç ayrı piyano götürdüm. O piyanonun tınısı o sazlarla uyum sağladı mı diye. Taşkın Sabah aranjmanını yaptı ama ben onun yaptığı gibi çaldım, güzel olmadığını kendi söyledi. Ben de ne yaptım?  Bizim kıvamımıza uygun çaldım. Ajda Hanım’ın okumalarına müdahale ettim. Benim orada görevim ne biliyor musunuz? Herkes birlikte bir salata yapıyor ama birisi ne kadar limon, ne kadar zeytinyağı konacağını, ne kadar karıştırılacağını söylüyor. İşte ben o kişiyim. Kararları ben veriyorum. Sorumluluğu da üzerime alıyorum. Ben albümün prodüktörlüğünü de yapıyorum. Biz işi bitirip, götürüp teslim ediyoruz. DMC dağıtımını yapıyor.

YHT: Ama yine de bu bizim alışageldiğimiz orkestra müziği değil sanki. Mesela ben İstanbul Gelişim Orkestrası’ndaki bütün müzisyenlerin isimlerini bilirdim. ENBE’dekileri neden bilmiyorum?

BEHZAT GERÇEKER: Siz de biliyorsunuz ki mutfakta yapılan iş farklı, dışarıya çıktığınız zaman iş farklı oluyor. Bu işin bir mayası, bir doğası var. Bu iş görsel bir iş… Kendini geliştirmeyen, enstrümanını çalışmayan, dünyadaki müziği takip etmeyen, spor yapmayan müzisyenlerle ben yoluma devam etmiyorum. Yoldan geçenlere bir sorsak, müzisyenler nasıldır desek… Pek iyi şeyler söylemezler. Böyle bir imajımız var. Ben operada çaldım dokuz yıl. İstanbul Senfoni’de çaldım, Ankara’da çaldım. Klasik eğitimim var. Piyasada da çalıştım. Paris’e gittim. Yapabildiğimce, oradaki en iyi müzisyenlerle çalmak istedim. Kendimi geliştirmek istedim. Öğrendiğim tek şey var. Orada içeyim, kafayı çekeyim de öyle çalayım gibi bir şey yok. Bizde var maalesef.


YHT: Yani “Kriterlere uymayanlar gider” mi diyorsunuz?

BEHZAT GERÇEKER: Kriterlere göre değil. Solistleri genellikle ön planda tutuyoruz. İstanbul Gelişim’den de çok önemli solistler çıktı biliyorsunuz. Bir baktığımız zaman, Ajda Pekkan, Neco, Zerrin Özer… Müzisyenlerden daha ön planda değiller miydi?  

YHT: ENBE’nin şu anki müzik piyasası içerisindeki yeri nedir?

BEHZAT GERÇEKER: Çok büyük orkestralar vardı bu ülkede. Şöyle bir hatırlayalım: Ritim 68, Ritim 71, Süheyl Denizci, İstanbul Gelişim… Ben isterim ki Türkiye’de sahneye çıkıp konserlerinde Ajda Pekkan’la, Sezen Aksu’yla, Tarkan’la çalabilen, kendi albümleri satabilen ve de yeni gençlerle beraber bu işe yolculuk edebilen orkestralar olsun. Biz dünya starlarına da çaldık. Geçen sene Açık Hava’da Alessandro Saffino’ya çaldık. Bir önceki yıl Gloria Gaynor’a çaldık,  Jose Feliciano’ya çaldık. Onlara çalarken öğrendiklerimiz… Türkiye’de Ajda Pekkan’a, Sezen Aksu’ya çalarken öğrendiklerimiz… TRT’de 40 küsur program yaptık. Halk müzikçiler de dâhil çalmadığımız kimse kalmadı. Bunların hepsinden tecrübe kazanıyoruz. Bu ülkede bu orkestra müziğini benim gibi, benden daha iyi yapabilecek genç yetenekler var. Biz onlara bir anlamda önderlik ediyoruz.


YHT: Bu albümün lokomotifi hangi şarkıdır ya da kimdir?

BEHZAT GERÇEKER: Tek bir lokomotif yok. Benim için hepsi lokomotif. Ama İlyas Yalçıntaş’la çıkmak istedik. Gerekçesini hemen söyleyeyim: İlyas zaten X Factor sayesinde tanınmıştı. İnsanların zaten akıllarındayken geç kalmayalım, buraya da koyalım dedik. Bu fikri de bize veren bizim çalıştığımız şirket: DMC. Sevgili Samsun Demir ve Özden Bora… Onlar da bizi yönlendiriyorlar.

“İNCİRCİ” İLYAS

YHT: Peki İlyas’a soralım o zaman hemen. “İncir” şarkısı yapışıp kalacak mı böyle senin üzerinde?

İLYAS YALÇINTAŞ: Tabii, uzun yıllar yapışacağı belli artık. Eskiden de müzisyenler çok güçlü bir hit çıkardıklarında ismi üzerlerinde kalıyordu, “Of Aman” Nalan gibi mesela… Benim ismim de büyük ihtimalle “İncirci” İlyas olarak kalacak ama benim projelerim içerisinde çok fazla hit şarkı çıkarmak gibi bir düşüncem var. Ve ben çok çalışkan bir müzisyenimdir. Kendi yazdığım şarkılarda da, çevreden şarkı arama ve bulma konusunda da çok ince eleyip sık dokurum. Çok da çalışırım yani. Sorumluluk duygum yüksektir müzik konusunda.


YHT: “İncir”i daha önce Sedat Yeğin söylemişti albümünde. Ama şarkı seninle parladı. Sedat Yeğin’le görüştün mü hiç? Biraz kırgın sanki?..

İLYAS YALÇINTAŞ: Beni aradı. “Ben o şarkıya güvenmiştim, bir sürü masraf yaptım ettim, sen niye söyledin?” dedi. Ben orada çıktım o şarkıyı yorumladım. Sonuçta şarkıyı yazanları ben de tanıyorum, ortak arkadaşlarımız onlar. Ama o yine de bir serzenişte bulundu. O şarkıyı söyledi diye ben çıkıp yarışmada söylemese miydim? İnsanlar özellikle çok büyük besteleri var diye yarışmalarda Sezen Aksu’nun şarkılarını söylüyorlar mesela. O zaman o da onları arasın, “Niye söylüyorsunuz benim şarkılarımı?” desin. Sedat Yeğin’in biraz duygusal bir reaksiyon verdiğini düşünüyorum.

YHT: ENBE ile birlikte anılmak ne getirecek sana?

İLYAS YALÇINTAŞ: Behzat Hoca’nın orkestrasının uzun yıllardır piyasanın içinde yaptığı işler var, belli bir referansı var ve ben de onunla yol almak istedim ilk çıkış babında.


YHT: İlyas’ın bir de Büşra Periz’le birlikte söylediği bir şarkı var albümde…

BEHZAT GERÇEKER: Türkiye’nin her yerinden ENBE’ye sürekli şarkı geliyor. İşte onların arasından bir parça beğendim. Parçanın sahibi İran’da çıktı. Uçak bileti gönderdim, atladı geldi. Bunu sen söyleyebilirsin, sana yapalım dedi ama İran’daki şartlardan dolayı müzikal bir şey yapması mümkün değilmiş. Biz de parçayı aldık. Ben bir müzisyen olarak İlyas ve Büşra’nın seslerinin çok güzel uyacağını kalbimde hissetmiştim. Nitekim yaptık parçayı. İkisinde de tereddütler oldu ilk başta. Ama ben çok güzel olduğuna inandığım için o parçayı da albüme koydum. Güzel tepkiler geliyor. İyi ki yapmışız.

Büşra’ya gelince… Trabzon’daydı kendisi. 17 yaşındaydı. Ben ENBE albümünde bir şarkıyı söylemesini istemiştim ama henüz çok genç olduğu için ailesi izin vermemişti. Aradan zaman geçti. Sonra İstanbul’a geldi, Marmara Üniversitesi’nde okudu. Bu işin bir mutfak tarafı var; albümün yapılış süreci var, bir de sahnede şarkı söylemesi gerekiyor. Büşra yavaş yavaş ENBE’ye de ısındı. Provalara, çalışmalarımıza geldi.


YHT: Büşra senin kendi bestelerin de varmış ama bu albümde başka bir şarkıyı İlyas’la düet yaparak söylüyorsun.

BÜŞRA PERİZ: Şarkıyı dinledim ve ilk başta söyleyebilir miyim, sesime uyar mı, yakışır mı diye tereddüt ettim. Çalıştım. Söyleyince Behzat Hocam da beğendi. Şarkyı sevgili İlyas’la birlikte güzel yorumladığımızı düşünüyorum.

YHT: Bundan sonra ne değişecek peki senin hayatında?

BÜŞRA PERİZ : Kendimi bu alanda geliştirmek istiyorum. ENBE Orkestrası’ndayım zaten ve bana büyük bir tecrübe olacağını düşünüyorum. Daha çok şarkı söylemek, daha çok beste yapmak istiyorum. Ufak tefek şeyler yapıyorum ama büyütmeyi de düşünüyorum. İnşallah daha iyi yerlere geleceğim. Bakalım zaman ne gösterir.

YHT: Gelelim Rümeysa’ya…

BEHZAT GERÇEKER: Rümeysa zaten müzik hocası. Sevgili Sezen Aksu bir gün beni aradı. “Çok yetenekli bir müzisyen var,” dedi. Evine gittik. Tanıştım. Zaten her ENBE albümünde Sezen Aksu’nun bir bestesi oluyor mutlaka. Bu albümdekini de Rümeysa söyledi.

“SEZEN AKSU OKULUNDA HÂLÂ OKUYORUM”

YHT: Sezen Aksu’yla yolun nasıl kesişti Rümeysa?

RÜMEYSA: O Ses Türkiye’de ilk yarışmanın son finalistlerinden biriydim ve elendim, çünkü kotaları dolmuştu. Hatta Hülya Avşar sonradan “Çok büyük hata ettik,” dedi. Benim oradaki asıl amacım Hülya Avşar’ı seçip Sezen Aksu’ya ulaşmaktı. Ama elendim. Okula gittim, bir telefon. Sevgili Sezen Aksu… “Rümeysacığım, birlikte çalışabilir miyiz?” (Bu cümleyi Sezen Aksu’nun konuşma tarzını taklit ederek söylüyor.) Ben şoke oldum ve inanamadım tabii. O gün, bu gündür, üç yıldır onunla çalışıyorum. Onun deneyimlerinden çok faydalanıyorum. Yani Sezen Aksu okulunda hâlâ okuyorum.


YHT: Ben senin sesinin duygusunu erken dönem Sezen Aksu’nun sesine çok benzettim.

RÜMEYSA: Aslında sadece bu albümdeki “Ayrılık” şarkısı için bunu söyleyebiliriz. Şarkının demosunu Sezen Hanım’dan dinlediğim için bir şekilde kulak aşinalığı oluyor elbette. Müzik prodüktörüm ve vokal koçum Sezen Aksu. Muhtemelen onun yardımıyla öyle bir tınıya ulaşmış olabilirim.

YHT: Albüm tamamen Sezen Aksu bestelerinden mi oluşacak?

RÜMEYSA: Benim kendi bestelerim var ve çok ilginçtir, Sezen Hanım beğeniyor. Ben beğenmez diye düşünüyordum açıkçası, öyle büyük bir üstadın beğeneceğini ummamıştım hiçbir zaman. Albümde Sezen Hanım’ın şarkıları var ama kendi bestem olan bir Türk sanat müziği şarkısı da var.

YHT: Cem Belevi bu gençler arasında daha önce albüm yapmış tek isim, öyle değil mi?

BEHZAT GERÇEKER: Evet. O albümde çok güzel bir parçası vardı. Neşeli bir parça… Ben çok beğenmiştim. O parçanın karşılığını alamadığını düşünüyorum ben. Biz de dedik ki, bu parçanın biraz daha ruhunu değiştirelim. Biraz daha renklendirdik, onun okumasını biraz daha enerjik hale getirdik. Albüme koyduk.

YHT: Cem, acaba yanlış bir firmayla mı adım atmıştın müzik dünyasına?

CEM BELEVİ: Arkadaşımla yola çıktım. Butik bir şirketti. Şirketin ilk projesi bendim. Bir de 2013 ülkede biraz çalkantılı bir yıldı. Sözü müziği bana ait olan “Günaydın Sevgilim” şarkısıyla çıkış yaptık ama istediğimiz ölçüde gitmedi. Ben yeni albüm çalışması içerisinde girmiştim. Yeni projelerimizi hazırlarken “Günaydın Sevgilim”i ENBE formatında tekrar düzenleyerek duyurabiliriz diye düşündüler.


YHT: ENBE deneyimi ne ifade ediyor senin için?

CEM BELEVİ: Bu albümde sözü müziği bana ait olan bir şarkıyla var olmak çok gurur veriyor bana. Bir de genç arkadaşlarımla birlikte yol alıyorum. Ajda Pekkan, Funda Arar, Ziynet Sali gibi isimlerle aynı albümde yer alıyor olabilmek de benim için çok önemli bir değer. Müzik kariyerimde de geçerken suyunu içtiğim güzel bir memba bence ENBE Orkestrası. İyi ki bu tecrübeyi yaşıyorum.

YHT: Ve bir başka genç ENBE yıldızı da Haydar Yılmaz…

BEHZAT GERÇEKER: Haydar da ayrı bir değer. Ama diğerlerine göre onun biraz daha acelesi var bence. Uzun zamandır bu işi yapıyor çünkü. Ben elimden geldiğince, bilgim yettiğince Haydar’ın kendi albümüne de katkı sağlamaya çalışıyorum. Şarkıları dinliyorum, fikirlerimi söylüyorum.

HAYDAR YILMAZ: 20 yıldan beri aktif olarak sahnedeyim. Bir yandan da beste yapıyorum. Ama ENBE benim için çok büyük bir başlangıç. Benim adımı internette duyuran “Kangren” şarkısı benim tek başıma yaptığım bir işti. Zamanlama açısından yanlış bir işti belki ama bana bugünlerin kapısını açtığına inanıyorum. Yani bir kaybım olmadı.


YHT: Senin hazır bir dinleyici kitlen var gibi sanki? Senin şarkın albüm içerisinde en çok dinlenilenler arasındaymış.

HAYDAR YILMAZ: Sağ olsunlar, sevenler eksik olmasın. Geçmişin verdiği bir birikim olduğunu düşünüyorum evet. ENBE albümü zaten çok iyi bir albüm olduğu için bir şekilde bütün şarkılara şans veriliyor. Hepimiz dinleniyoruz. Eskiden gelen birikim var ama ENBE’yle birlikte olmak ayrı bir avantaj tabii.

“KÖTÜ BİR NİYETİMİZ YOKTU”

YHT: En çok merak ettiğim konuyu en sona sakladım. Ajda Pekkan neden bu albümde Tanrı İstemezse” ve “Nikâh Masası” gibi iki arabesk şarkı okudu? Bana lütfen bunu bir açıklar mısınız?

BEHZAT GERÇEKER: Tamamen spontane gelişti. Ajda Pekkan kendi kulvarında müthiş bir yorumcu. Muazzez Abacı’yla da alaturka bir albüm yaptı. Repertuar daha iyi olabilirdi belki ama Türk sanat müziği söylemek de kolay değil. “Tanrı İstemezse” çok damardan bir parça. “Biz bunu alalım, birazcık değiştirelim, siz bunu okursunuz,” dedim Ajda Hanım’a. Sahnede böyle şarkılar söylüyor zaten. Ben de bunu bir denemek istedim. Çok da güzel yorumladı. “Nikah Masası”nı da biz zaten sahnede çalıyorduk, Ajda Pekkan söylüyordu. Ümit Besen’le özdeşleşmiş bir şarkı. Aradık Ümit Besen’i, geldi, piyanoyla çalıştık, baktık, güzel olacak dedik. Kadın ve erkek tonları çok farklı… Ortak tonu bulabilmek için çok zorlandık. Ümit Besen üç defa kalktı, Bodrum’dan geldi. Yapabildiğimizin en iyisini yapmaya çalıştık. Kötü bir niyetimiz yoktu yani (gülüyor.)


MART 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder