Gökçe Kılınçer Röportajı


"HALK DA MELODİYİ ÖZLEDİ"


(Milliyet Sanat dergisi Ekim 2018 sayısında yayımlanmıştır.)

2014 yılında yayınlanan “Aşk Beni Bulunca” adlı teklisiyle müzik sektörüne ilk profesyonel adımını atan Gökçe Kılınçer, 2016 yılında ilk albümü “Kalbimde İzi Var”la adından bir hayli söz ettirmişti. Üniversite yıllarında eğitim için gittiği Londra’ya yerleşen ve müziğini orada üreten Kılınçer, bugünlerde Hicazplaks etiketiyle 45’lik plak formatında yayınlanan yeni teklisi “Sev Derim / Neyleyim” ile tekrar gündemde.


YAVUZ HAKAN TOK: 2018 bitmek üzere. Popüler müzik standartlarına göre uzun bir zaman ara verdiniz. Nerelerdeydiniz, neler yaptınız bu süreçte?

GÖKÇE KILINÇER: 2016 ve 2017 konserlerle geçti. 2017 sonundan itibaren de stüdyodaydım. Birçok şarkı yazdım, kaydettim. Şarkıları hemen yayınlamak yerine, onlara belli bir zamandan sonra dönüp bakmayı tercih edenlerdenim. Dileğim uzun ömürlü eserler bırakabilmek. Yani bu süre içinde yapmayı en çok sevdiğim şeyi yapıyordum.


YHT: Yurt dışında yaşarken yaptığınız işin Türkiye’deki geri dönüşlerini takip etmeniz pek kolay olmuyordur sanırım. İlk albümden umduğunuz karşılığı aldınız mı mesela?

GK: Evet, genellikle internet üzerinden takip edebiliyorum geri dönüşleri.  Radyoda çalarken denk gelmiyorum ya da birisi arabasında dinlediğinde… Böyle havadisleri eş dost sağ olsun, onlardan alıyorum. Bir kısmını da internet dediğim gibi, üzerinden. Yeni sistemde internetin bize sundukları az buz bir şey değil aslında. Şu an itibariyle, tüm müzisyenler, platformların sanatçı sayfaları vasıtasıyla, dinleyicileri hakkında yeterince bilgi sahibi olabiliyorlar. İlk albümden beklediğim şeyleri aldığımı söyleyebilirim. Sevgi ve sahiplenme, benim için en değerlisi bu. 


YHT: Yeni tekliden bahsedelim mi biraz?

GK: Teklide yer alan iki şarkı da geçen sene stüdyoda, art arda yazdığım parçalar. O yüzden ikisini birlikte sunmak istedim. 45’lik fikri de buradan çıktı aslında.  İki şarkı yayımlamak istiyorum nasıl yapsak derken sorunun cevabını bu unutulmuş formatta bulduk. Plakseverler için, plakta şarkıların orijinal versiyonları var. Dijitalde ise orijinal versiyonların ‘remix’leri.


YHT: Bu defa ana akım bir plak şirketiyle çalışmıyorsunuz?

GK: Evet, bir süreliğine, en çok böyle mutlu olacağımın farkına vardım. 

_Giderek melodiden uzaklaşan günümüz müziğinin kurtarıcısı “retro” olabilir mi sizce?

GK: Kurtarıcı yine şarkı gibi şarkılar olacakmış gibi geliyor bana. İçinde melodi barındıran, ama özgün melodiler barındıran müziklerin, türü ne olursa olsun, halkta karşılığı olduğunu ben gözlemledim. Sanırım onlar da özlediler melodileri.


YHT: Gerçekten eski şarkı ve şarkıcıları dinler misiniz? Öykündükleriniz, hayran olduklarınız var mı? Ya da kendi müziğiniz için bir arayış olarak kulak verir misiniz eski şarkılara?

GK: Çok dinlerim, hatta belki iyi bir şey olmayabilir ama yeni müzikleri hiç takip etmiyorum. Bildiğim birkaç usta var, onları dinlemek bana yetiyor. Neşet Ertaş, Bob Marley, James Brown, Bob Dylan, Orhan Gencebay, Zeki Müren ve Cem Karaca... Dinlemeye doyamadıklarım… Her dinleyişimde yeni bir şeyler öğreniyorum onlardan. 


YHT: Yanlış zamanda dünyaya geldiğini düşünüyor musun? Keşke ‘60’larda doğsaydım filan dediğiniz olur mu hiç?

GK: Yok, bence tam zamanında dünyaya gelmişim. Şu an müzisyen olmak için en güzel zamanlardan biri, henüz bu çok dışarıdan belli olmasa da birkaç seneye kadar daha anlaşılır hale gelecek. Şu an sistemin biz müzisyenlere sundukları ile o zamanlarda müzisyenlere sunulanlar arasında çok fark var. O zamanlar belki çok daha şatafatlı olsa da şimdiki zaman çok daha şeffaf. Bu da çok önemli bir mevzu.


YHT: Türkçe konuşmanızda aksan yok ama şarkılarınızda var. Bu, tarzınızın bir parçası mı? Kasıtlı bir çaba mı, kendiliğinden gelen bir şey mi?

GK: Kasıtlı yaptığım bir şey değil. Kendiliğinden oluyor. Analiz etmeye fırsatım olmadı desem yalan olmaz.

YHT: Hiç Londra’ya gitmemiş olsaydınız Türkiye’de yapacağınız müzik yine bu mu olurdu? 

GK: Hayır, bu müziği yapabilmek için Londra’da senelerce yaşamam gerekti. Buradaki kültürleri ve müzikleri gözlemlemem, anlamam ve içime sindirmem gerekti. Türkiye’de olsaydım, bunları yaşamayacağım için, ortaya çıkan müzik bambaşka olurdu. 


YHT: İnternette siz ve müziğiniz hakkında çeşitli yorumlar ve yakıştırmalar var. Amy Winehouse’dan Björk’e dek benzetildiğiniz isimler, tarzlar var. Ne düşünüyorsunuz bu yorumlar hakkında?

GK: İçtenlikle cevap vermek gerekirse ne rahatsız oluyorum ne de seviniyorum. Onlar özgürler, diledikleri gibi yorum yapabilirler.

YHT: Bu arada albüm de yılbaşına doğru çıkacakmış. Albümden de bahsedelim isterim. ‘Cover’ olacak mı albümde mesela yine?

GK: Bu albümde bir tane düşündük, şimdilik söylemeyeyim, sürpriz olsun. Diğerleri kendi şarkılarım. Bir de Bobina (aranjörüm) çok güzel bir melodi yazdı geçenlerde. Ona Türkçe söz yazıyorum.


YHT: Eski şarkıların size çok yakıştığını düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Sizin bakış açınız ne ‘cover’ meselesine?

GK: Benim bu konu ile ilgili keskin bir görüşüm yok. Yalnız şarkı yazmak kayıttan aranjeye, ‘mix’e kadar içinde bulunmaktan çok zevk aldığım bir süreç. Bir şarkının ortaya çıkışını baştan sona izlemek de öyle. Bunu yeterince yaptığım zaman ben de isterim yeniden ‘cover’ yapmak. Neden olmasın? 


YHT: Orada yaşayıp burada sunmak üzere müzik yapmak ve bu gidip gelişler karıştırıyor mu kafanızı? Yoruyor mu sizi? Yoksa tam tersi bunun bir zenginlik olduğunu mu düşünüyorsunuz?

GK: İlk başta yorucu oldu, evet. Ama sanırım şu an daha net görebiliyorum. Artık yeni olanaklarla birlikte sınırlar daralıyor. Müziğin evrensel olduğu söylenir. Ben de buna inananlardanım. 

YHT: İngiltere müzik pazarında kendinize bir yer bulabilmek için bir çabanız var mı? Bu konuda bir şeyler yapıyor musunuz? 

GK: Özel bir çabam yok ama zaman ne gösterir bilemem. Şu anda ikinci albüme odaklıyım.

EYLÜL 2018


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder