(Milliyet Sanat dergisi Mayıs 2019 sayısı ve 5 Mayıs 2019 tarihli Milliyet gazetesi Cadde ilavesinde yayımlanmıştır.)
Bundan on yıl önce ilk kez Model’in solisti olarak tanış
olduğumuz Fatma Turgut, Model’in dağılmasının ardından yoluna tek başına devam
etmeye karar vermişti. Fatma Turgut’un ilk solo albümü “Elimde Dünya”
geçtiğimiz günlerde Avrupa Müzik etiketiyle piyasaya çıktı.
Turgut’la yeni
albümünü ve daha fazlasını konuşmak üzere bahar yağmurunun eşlik ettiği bir
akşamüstü, Teşvikiye’de bir sokak kahvesinde bir araya geldik. Sohbetimiz
boyunca sık sık “Albüm bir an önce çıksın, insanlar dinlesin istiyorum,” demesi
boşuna değildi. Adeta ilk albümü piyasaya çıkacak genç bir müzisyen gibi gözle
görülebilir bir biçimde heyecanlıydı.
YAVUZ HAKAN TOK: Sertab Erener Sezen Aksu’nun prodüktörlüğü yapmadığı ilk albümüne
“Sertab Gibi” adını vermişti. Model’siz ilk Fatma Turgut albümü için de “Fatma
Gibi” diyebilir miyiz?
FATMA TURGUT: Diyebiliriz aslına. Söylemekten keyif alacağım, bana
yakışacağını, taşıyabileceğimi düşündüğüm, alnımın akıyla söyleyeceğim şarkılar
var çünkü albümde. Ama bir taraftan da beni zaten dinleyen insanlar “Vay,
bambaşka bir şey yapmış, bambaşka bir yöne gitmiş,” demeyecekler. Yine
olabildiğince samimi bir biçimde yaşadıklarımı anlatıyorum. Mesela Can Bonomo
çok yakın arkadaşım ve yaşadığım her şeyi biliyor. Benim için yazdığı şarkılar
da yine beni anlatıyor o yüzden. Arkadaşlarım sayesinde yine kendimi anlattım
aslında. O yüzden de kendini kanıtlama albümü denir mi bilmiyorum ama Türk
‘rock’ müziğine hizmet edecek güzel bir albüm olduğunu söyleyebilirim.
YHT: Kimler var, neler var albümde?
FT: Albümün prodüktörlüğünü benimle birlikte Tarkan Gözübüyük,
Ozan Tügen ve Cihan Barış yaptı. Bir tane düetim var Can Bonomo ile. Zaten
Can’ın albümde dört şarkısı var. Emre Aydın’ın, Umut Kaya’nın, Ersel
Serdarlı’nın birer şarkıları var. Çok eski arkadaşım Cihan Güçlü’nün iki
şarkısı var. Ve bir de sözlerini Sibel Algan’la Sezen Aksu’nun birlikte yazdığı
bir şarkım var. Onun bestesi de Ozan Ünlü’ye ait. Bir şarkıda Model’in eski
üyelerinden Burak Yerebakan, bir şarkıda da mor ve ötesi’nin üyelerinden Kerem
Özyeğen gitar çaldı. Demir Demirbakan da bir şarkıda vokal koçluğumu
yaptı.
YHT: Size ait bir şarkı yok anladığım kadarıyla. Neden?
FT: Bu albüme kendi şarkımı koymadım. Bu kadar güzel şarkının
içinde benim şarkılarım acaba biraz sönük mü kalır diye çekindim sanki biraz.
YHT: Model dağılmadan önce günün birinde solo albüm yapmak gibi bir
düşünceniz var mıydı?
FT: Hiç yoktu. Ama her stüdyoya girdiğimizde bunun şakası
olurdu. Mesela Ozan Çolakoğlu’yla bir şarkı yapmıştık, orada ben Ozan’a “Ozan,
benim solo albümü ne zaman yapacağız?” diye takılıyordum. Bir gün de İskender
Paydaş’a demiştim, o da “Bir bakalım takvime, ne zaman müsaidim,” deyip şakamı
ciddiye almıştı. Yani bu bir espri olarak hep vardı ama hiç öyle bir planım
yoktu. Her şey güzeldi ve ben o zamanlar yaptığımız müziği de seviyordum. Ama
“Bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş,” derdi anneannem. Öyle oldu galiba.
Farkında olmadan çağırdım.
YHT: Model’in Fatma Turgut’u ile tek başına bir Fatma Turgut arasında ne
fark var? Ne değişti sizce?
FT: Model, dört kişinin bir araya gelip yarattığı, başka bir
kimyaydı. Grupla yaptığımız işlerde herkes bir fikir veriyordu. Şimdi işin
sahibi ben oldum. Bir de tabii çok gençtim ben o zaman; 24-25 yaşlarındaydım.
Şimdi 35 yaşında bir kadından bahsediyoruz. Ona göre şekillendim ben de.
Müziğim de şekillendi, laflarım da büyüdü. Üç dört yıl önce konserime gelmiş
birisinin bugün tekrar geldiğinde görebileceği bir fark var aslında ama bu
nasıl anlatılır bilmiyorum. O zaman bir grubun parçasıydım, şimdi tek başımayım
ama yine aynı çatı altındayım aslına bakarsanız.
YHT: Model dağıldıktan sonra sizi hep ortak işlerde ve proje albümlerinde
gördük sıklıkla. Bu bir kendini unutturmama çabası mıydı yoksa öyle mi denk
geldi?
FT: Tüm samimiyetimle söylüyorum, hiç özel bir çaba değildi. Ama
öyle güzel projeler için aradı ki beni insanlar, o projelere dâhil olmaktan
mutluluk duydum. Zaten kendi konserlerim de devam ediyordu bir taraftan yani
hiç öyle bir derdim yoktu açıkçası. Olabildiğince nefesimi, sesimi bırakmaya
çalışıyorum ben.
YHT: Model’in dağılma süreci biraz sancılı oldu sanki. Magazine düşen
birtakım haberler vardı. Onları şöyle bir baktım da… Kendinizi “arıza” bir
kadın olarak tanımlar mısınız?
FT: Gençken öyleydim, evet. Hepimizin deli zamanları oldu,
özellikle de bu işle uğraşan insanların. O öyle bir dönemdi. İnkâr etmiyorum; o
da bendim çünkü. Ama yaş 35 olunca biraz duruluyorsun tabii, her şey yoluna
giriyor.
YHT: Öte yandan söylediğiniz şarkılarda hep “melankolik” bir kadın var
sanki?
FT: Açık olmak gerekirse öyle bir tarafım var, evet. “Bu
şarkıları nasıl böyle söylüyorsun?” diye soruyorlar bana mesela. Böyle bir
insan olduğum için belki o şarkıları öyle söyleyip karşı tarafa
geçirebiliyorum. O bütünün parçalarının hepsi beni oluşturuyor zaten. O
melankoliyi de seviyorum, ondan da besleniyorum. Çünkü o parçamı tamamen elimin
tersiyle itip bir kenara koymaya kalksam ben olmaktan çıkarım. Ama eskiden çok
daha fazlaydı, şimdi biraz daha değişik bakıyorum hayata.
YHT: İzmir’de müzik eğitimi aldığınız yıllarda bugünlerin hayalini kurar
mıydınız hiç?
FT: Sahneye çıkıp şarkı söylemek değildi derdim ama müzikle
ilgili herhangi bir şey yapmak istiyordum. Mesela çç sene klasik gitar ve
solfej öğretmenliği yaptım Karşıyaka’da özel bir dershanede. Her sene 35’e
yakın öğrencim oluyordu. Onu da çok seviyordum aslında, paylaşmayı, bir şeyler
öğretmeyi… Üniversitede yeni arkadaşlar edinip, onlarla grup kurup bir de
sahneye çıkmaya başlayınca kendi stüdyomuzu kurduk, kendi şarkılarımızı
kaydetmeye başladık. Derken İstanbul’a gelip kapı kapı dolaştık. Şu ana hâlâ
menajerliğimi yapan Emrah Günkaya ile tanıştık. Biz İzmir’e döndük, Emrah iki
ayı geçmeden bizi aradı ve “Pılınızı pırtınızı toplayın, gelin, ben bir plak
şirketiyle anlaştım, albüm yapıyoruz,” dedi. 6 Ocak 2009. Geliş o geliş, hâlâ
buradayım.
YHT:“Keşke öğretmenliğe devam
etseydim,” der misiniz?
FT: Hayır. Sahnede olmak, şarkı söylemek acayip bir şey. Sahnede
insanlarla göz göze gelip bütün derdini anlatabilmek apayrı. Öğretmenlik
yapmaktan gocundum mu? Hiçbir zaman. Kıymetli zamanlardı. İyi ki de yapmışım
çünkü o kadar öğrenciyle çalışınca sabırlı bir insan olduğunu öğreniyorsun.
YHT: Şimdilerde internet sayesinde bir dolu genç müzisyen adayı adını
duyurma şansı yakalıyor. İçlerinde sizin gibi şarkı söyleyenler, sizi taklit
edenler de oluyor. Onları gördüğünüzde ne hissediyorsunuz?
FT: Büyük sorumluluk aslında. Bunu keşke tam olarak anlatabilsem.
Ben ilk çıktığımda bana da “Şebnem Ferah gibi söylüyor, Sertab gibi söylüyor,”
diyenler oldu. Özlem Tekin’e bile benzetenler vardı. Şimdi birileri benim gibi
şarkı söylemeye çalışıyorsa bu tarifsiz bir şey benim için. Büyük gurur yani.
Ne mutlu bana.
YHT: Yaptığınız işin görsellik tarafını ne kadar önemsersiniz?
FT: Çok önemsemiyorum. Orası ayrı bir iş kolu aslında. Madonna
yıllardır yapıyor mesela. Olabildiğince işte sahnede arkada görseller, belki
sahne üstünde birtakım objeler filan ama günün sonunda ben ‘rock’ müzik
yapıyorum. Cayır cayır çalıp söylemek, o konser atmosferini sağlamak benim için
çok daha önemli. O tarz bir müzik yapsam belki daha çok uğraşırdım. Ama şarkı
söyleyebilmem için sağlıma dikkat etmem gerekiyorsa ederim, spor yapmam
gerekiyorsa yaparım. Neyse o. Hayatım boyunca şarkı söylemek istiyorum çünkü.
YHT: İşinizle ilgili kırmızı çizgileriniz nelerdir? “Asla şu şarkıyı
söylemem, asla böyle bir projenin içinde olmam,” dediğiniz şeyler var mı? Öyle
zamanlarda kolay hayır diyebilir misiniz?
FT: Beni yansıtmayacak bir şarkı yapmam zaten. Öyle bir şarkı
söylemem rica edilirse de… Yok, yine yapmam. Karşıya geçiremem çünkü o zaman.
Benle alakası yok ki. ‘Mış gibi’ olur o zaman. Eğer kendimi ifade
edemeyeceksem, karşıya geçiremeyeceksem ki en büyük derim bu, orada biraz frene
basarım. Ama bu konuda hep şanslı oldum. Hep çok güzel insanların çok güzel
projelerinin içinde yer aldım. Hayır diyemeyeceğim projelerdi.
YHT: Zor bir sektörün içinde kendinizi ne kadar koruyabildiğinizi düşünüyorsunuz?
FT: Bu albümde bu sorunun cevabını çok güzel bir şekilde vermiş
olacağım aslında. Doğru bildiğimden hiç şaşmadım, yapmayı istediğim şeyden
taviz vermedim. O konuda kendimi koruyabildiğimi düşünüyorum. Hayatımda da
yaptığım işte de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder