"Benden Önce Birisi Geçmiş Bu Yoldan"


Zeliha Sunal'ın yıllardır müzik piyasasında ne çok emek verdiği, ter döktüğü herkesçe bilinir. Piyasanın kriterlerine pek uymaz onun tarzı ve tavrı. Evli barklıdır, doğru düzgün bir hayat yaşar, camianın üç günlük ilişkilerinde adı anılmaz, hırsları uğruna insanları basamak olarak kullanlardan değildir ve dahası alavere dalavere bilmez; her yerde, her zaman kendi gibidir.

Seksenli yıllarda İzmir'de başlayan müzik serüveni, Ankara'da devam etmiş Zeliha Sunal'ın. Özellikle Ankara'da bulunduğu dönemde sayısız resmi protokol yemeğinde şarkı söyleyerek epeyce deneyim kazanmış. Kıyısından köşesinden bir dönem bu işlerle uğraşmış biri olarak rahatlıkla şunu diyebilirim ki, bu tip resmi yemekler için seçilen şarkıcılarda aranan en önemli kriter ne söyleyeceğini, ne konuşacağını, nerede nasıl davranacağını iyi bilmeleri olmuştur her zaman. İşin ucunda bilmem hangi ülkenin devlet başkanlarına, üst düzey yöneticilerine mahçup olmak vardır çünkü. İnce eleyip sık dokunur bu yüzden. Zeliha Sunal'ın bu anlamda haklı bir şöhretinin oluşması da boşuna değildi elbette. Bir de üstelik her telden, her dilden şarkı söyleyebiliyordu, kendi orkestrası vardı ve bu tek tabanca haliyle, aranılan bir isim olmayı başarmıştı.


Ankara macerasına 1993 yılında nokta koydu ve müzik piyasasının kalbine, İstanbul'a kelimenin tam anlamıyla göç etti. Neredeyse sıfırdan başladı İstanbul'da. Kendini yeniden kabul ettirmek, hatta ispat etmek zorundaydı; çünkü bu şehirde hiç bir şey alıştığı gibi yürümüyordu.

İlk albümü "Sonbahar Şansonları" 2000 yılında piyasaya sürüldü. Proje bir albümdü, tam olarak onu yansıtmıyordu aslında ama sektörün sahne ayağındaki başarısının, bir albüm sahibi olmasıyla doğrudan ilişkili olduğunun da farkındaydı. Bu yüzden kabul etmişti bu albüm teklifini. Yoksa albümün yansıttığı imajdaki gibi sadece şanson söyleyen buğulu, hüzünlü, bohem bir kadın değildi Zeliha. Tam tersine çok da şen şakrak ve eğlenceli buluyordu sahnede onu izleyenler.

Zaman zaman televizyon programları yapmış, bu da tanınırlığını etkin bir biçimde arttırmıştı gerçi ama onun asıl şöhreti sahne üzerindeydi. Bundandır ki İstanbul' da toparlanıp kendini kabul ettirmesinden sonra, tekrar hızlı bir temponun içine girmişti. Hemen her gece sahnedeydi. Çoğunlukla "extra"lar, dönem dönem de uzun süreli programlarla geçen bu süreçte Zeliha Sunal, kendine her geçen gün daha sağlam bir yer ediniyordu.


Kendisi gibi müzisyen olan eşiyle birlikte hayatlarını geçindirecek kadar para kazanıyorlardı aslında, hiç albüm yapmadan da devam ettirebilirdi kariyerini. Ama onun tek amacı para kazanmak değildi ki hiç bir zaman. Şarkı söylemeyi seviyor, işini aşkla yapıyor ve doğal olarak kendine ait şarkıları da olsun, bilinsin, dinlensin, söylensin istiyordu.


2005 yılında "Erkekleri Tanıyın" ve "Gönlümün Sultanısın" adlı şarkıları yeniden seslendirdiği bir "single" yayınladı. 


2006 yılında, içinde çoğunlukla yeni şarkıların bulunduğu "Rafta Kalmasın" albümüyle dinleyici karşısına çıktı. Müzik piyasasının gittikçe kötüye gittiği, satışların neredeyse durma noktasına geldiği ve henüz yasal dijital müziğin yaygınlaşmadığı o günlerde beklediği satışları yakalayamasa da Zeliha Sunal'ın "Müzik piyasasında ben de varım," demesini sağlayacak işlerdi bunlar.


2007 yılında bu defa sahne şovlarında sıklıkla kullandığı eski şarkıları kendince yeniden yorumladığı bir albüm yaptı. Hakan Eren'in proje danışmanlığı yaptığı ve "Antika" adıyla piyasaya sürülen bu albüm, henüz suyu çıkarılmamış nostalji furyasının itici güçlerinden biri olacak ve bir çok şarkıcı ve prodüktöre benzer çalışmalar için ilham verecekti.



Zeliha Sunal'ın zemini çok kaygan müzik piyasasındaki bu çok istikrarlı, doğru, düzgün, yolundan bir an için bile sapmamış duruşu, günün birinde onu Şehrazat'ın kapısına götürecek, seçiciliği ve titizliği dillere destan Şehrazat'ın prodüktörlüğünü üstlendiği Zeliha Sunal albümü "Her Şey Çok Güzel Olacak", 2009 yılında yayınlanacaktı. Şehrazat'ın şahane dokunuşlarıyla bezediği bu albüm, Zeliha Sunal kariyerini bir kaç adım birden ileri götürdü ve beğenilen bir albüm olarak adından söz ettirdi.


Zeliha Sunal'ın son albümü "Aşk Bana Kalır", 2010 yılının Eylül ayında piyasaya sürülmüştü.


Beş şarkılık bir mini-albüm olan "Aşk Bana Kalır" ilk olarak bir Zeki Güner bestesi olan "Kıyamazdın" ile dikkatleri üzerine çekti. Denilebilir ki bugüne dek yayınlanan albümleri içerisinde Zeliha'nın en fazla dile düşen şarkısı "Kıyamazdın" oldu. Son dönemin gözde şarkı yazarı Zeki Güner'in biraz buruk ve hüzünlü ama yine de koyu karanlığa saplanmayan şarkıları Zeliha'nın sesine çok yakışmıştı. Albümü daha ilk dinleyişte doğru tutmuş kimya hissediliyordu.


Albümün ikinci klipi ise geçtiğimiz günlerde televizyonlarda yayınlanmaya başladı. Bir yetmişli yıllar Neşe Karaböcek şarkısı olarak hafızalarda kalmış Rıfat Şallıel bestesi "Sevda Yolu", Zeliha'nın etkileyici yorumuyla, çok da çarpıcı bir kliple dinleyiciye sunuluyor şimdi. 



Görünen o ki, çok şahane bir şarkı olmasına rağmen her nasılsa gözden kaçıp bugüne dek kimse tarafından yeniden seslendirilmeyen "Sevda Yolu", Zeliha Sunal'ın "Kıyamazdın"la yakaladığı başarıyı devam ettirecek. 2010'lu yıllar Türk pop müziği adına umut verici gelişmelerle devam ederken, bugüne dek kıymeti yeterince bilinmemiş Zeliha Sunal'ın da nihayet doğru yerde konumlandığı görmek sevindirici. Arkası gelecektir. Buna inanıyorum.  



ŞUBAT 2011

Yavuz Hakan Tok

2 yorum:

  1. Sn.Yavuz Hakan Tok Bey'in Sevgili Zeliha'mız için dile getirdikleri,yazdıkları film olur,belgesel olur.Çünkü Zeliha,Yüce Yaratıcının özenle donatıp bizlere gönderdiği bir sanat elçisi.Saygılarımla.Arkdş.Huriser Öztürk.

    YanıtlaSil
  2. zeliha hanımın hatası bence çok fazla bilindik nostaljik şarkı okuyor. son albümü güzel fakat ondan önceki "her şey güzel olacak" kötüydü. hele 2 numaralı tarçın şarkısı biraz saçmaydı; bir de albüm dolsun diye haberci'yi okutmuştu şirrezat hanım. sonuç olarak zencer, yıldız kaplan, af, teşim salkım gibi bu prodüksiyonu da hiç tutmadı

    YanıtlaSil