Nükhet Duru - "En İyileriyle"

“AL ELİNE FIRÇAYI, GÖNLÜNCE ÇİZ DOĞAYI”


Elinizde tuttuğunuz bu albüm, Ossi Müzik’in plaklarda ve arşivlerde kalmış şarkıları, olağanüstü bir titizlik ve özenle bugünlere aktarma çabasının son halkası. Ve aynı zamanda ülke popüler müziğinin görüp göreceği en büyük yorumculardan birinin kariyerindeki önemli bir dönemi yıllar sonra tekrar gün ışığına çıkaran arşivlik bir çalışma.  

Nükhet Duru yetmişli yılların ilk yarısında gazino sahnelerinde uvertür şarkıcılık yaparak müzik dünyasına adım atmış, ikinci yarısında ise dönemin dört büyük kadın şarkıcısından biri olarak anılmaya başlamıştı. Çok hızlı gibi görünmesine rağmen aslında çok ciddi bir emek ve çabayla ve çok sağlam adımlar atarak elde edilmiş bu payenin kazanılmasında Duru’nun birlikte çalıştığı ekibin çok büyük payı vardı kuşkusuz.

Çocuk denecek yaştaki uvertür kız, daha yolun başında kendine Tanju Okan gibi, Salim Dündar gibi devleri örnek almış, ilk plağında Ergüder Yoldaş gibi bir müzik dehasıyla çalışmış ve sonrasında Mehmet Teoman ve Cenk Taşkan’la tanışmıştı. Bu tanışma ona hem aranjmanın mutlak hakimiyet sürdüğü bir müzik piyasasında kelimenin tam anlamıyla özgün işlere imza atma şansını yaşatacak, hem de kariyerinin en başında her biri birer klasiğe dönüşecek şarkılarla anılma başarısını getirecekti.

Seksenlerin başında bu muhteşem üçlü çeşitli nedenlerle fire verdi. Başından beri sadece şarkı sözü yazarı olarak değil, artistik danışmanlık anlamında da Nükhet Duru’ya çok şey katan Mehmet Teoman ekipten ayrılmıştı. Ancak Nükhet Duru bu zor dönemeci hasarsız geçmeyi başaracaktı. 1981 yılında yayınlanan “Nükhet Duru’81” adlı albüm bunun ispatı gibiydi. Nükhet Duru’nun sesiyle adeta özdeşleşen Cenk Taşkan besteleri bu defa Fikret Şeneş, Ülkü Aker, Ayşe Irmak Manioğlu, Aytül Akal ve Alimoğlu gibi her biri birbirinden mükemmel işlere imza atacak şarkı sözü yazarlarının kaleminde hayat buluyordu. Albüme bir bestesiyle de katkıda bulunan Onno Tunç ise düzenlemeleriyle  adeta seksenler boyunca yapacaklarının ipucunu veriyordu. Bu sayede bu albüm sadece o yılın değil, seksenli yıllar boyunca yapılmış tüm albümlerin arasında ayrıcalıklı bir yerde duracaktı.

Bu albümün ardından Cenk Taşkan’ın Kanada’ya yerleşmeye karar vermesiyle birlikte Nükhet Duru yeni ve bu defa daha zorlu bir başka dönemecin eşiğinde bulacaktı kendini. Şimdi tamamen tek başına kalmıştı ve herkes merakla onun bu durumu nasıl aşacağını konuşuyordu. Pop müzik plaklarının satmaz olduğu, herkesin bir şekilde arabeske yöneldiği günlerde o, gazino sahnelerinde assolist olarak boy göstermeye başlamıştı. Alaturka bir albüm yapsa belki de kimse şaşırmayacaktı. Ancak o katıksız pop bir albümü, hem de en az eski ekibi kadar sağlam bir ekiple kotararak, bu krizi de atlatmayı başaracaktı.

1982 yılında yayınlanan “Aşıksam Ne Fark Eder ?” adlı bu albümde Çiğdem Talu ve Melih Kibar şarkıları yer alıyordu. Sözleri Nükhet Duru tarafından yazılmış ve Selmi Andak tarafından bestelenmiş bir şarkı dışında tamamı Talu- Kibar ikilisinin elinden çıkmış bu albüm, sahnelerde otrişli tuvaletleriyle boy gösteren assolist Nükhet Duru’nun aksine, çok genç ve çok pop bir Nükhet Duru’yu çıkarıyordu dinleyicilerin karşısına. Mehmet Teoman ve Cenk Taşkan’dan kısa bir süre sonra benzer bir kimya tutturmayı başarmış Çiğdem Talu – Melih Kibar ikilisinin şarkıları da Nükhet Duru’ya çok yakışmış, bu işten kazançlı çıkan yine pop müzik dinleyicisi olmuştu.

Elinizde tuttuğunuz bu albüm, yukarıda bahsi geçen ve seksenli yılların ilk yarısında yayınlanan iki Nükhet Duru albümündeki şarkıları orijinal kayıtlarıyla bir araya getiriyor. Nükhet Duru diskografisinin seksenli yıllar hanesinden bugünlere ulaşan ilk kayıtlar bunlar. Her biri başarılı bir ekip çalışmasının, müziğe yürekle, alın teriyle, sonsuz bir sevgiyle emek vermiş ve bundandır ki adı müzik tarihine yazılmış ustaların elinden, kaleminden çıkmış 20 unutulmaz şarkı. Aralarında çok bilinen, hala hatırlananlar da var, sıkı Nükhet Duru hayranları dışındakilerin belki de ilk kez dinleyecekleri de. O yıllardan kulaklarımızda kalan şarkıların büyük çoğunluğu, TRT denetiminden geçebilmiş, ancak bu sayede radyo ve televizyonda yayınlanabilmiş şarkılar çünkü.

Ben kendi adıma, şarkının ritmine uygun olarak omuzlarını bir sağa bir sola oynatırken “Söyletme söyletme beni,” diye dert yanan kadının saklı acısını, “Aldım Veda Mektubunu” derken, o mektuptaki vedanın ağır hüznünü, “Kaldırımlar”da “bir anlık aşk için bekleyen” gencecik kadının dramını, “Seni kaybettim ama kendimi kazandım,” diyen her şeye rağmen başını dik tutabilen kadının onurunu iliklerimde hissettirecek, şarkılar söylediği, insanları sevdiği için “deli” deseler de ona, “Belki de deliyim,” diyebilen, hatta bundan memnun olan ve bana ve kim bilir daha kimlere hayat boyu böylesine “deli” olmanın erdemini öğretecek olan kadının coşkusunu hiç unutmadım. Eminim tekrar dinledikçe siz de hatırlayacak, ya da ilk defa dinliyor olsanız bile etkisinden uzun süre kurtulamayacaksınız.

Bu şarkılar, şarkıların birer tüketim malzemesi, şarkıcıların bir anda parlayıp sönen yıldızlar olmadığı günlerin, duyguların reklam filmleri hızında ve uçuculuğunda renk ve şekil değiştirmediği yılların şarkıları. Bu şarkılar, şarkılara hayatlarını dökmüş ya da hayatlarını şarkılarla dökmüş söz yazarlarının, bestecilerin ve söylediği her şarkının, her cümlesinin sonuna kadar hakkını vermiş, hem teknik hem de artistik anlamda emsali az görülmüş bir büyük yorumcunun şarkıları. Her birinden alınacak haz, tadılacak lezzet, duyulacak keyif ayrı ve eşsiz.


Şimdi arkanıza yaslanın, müziğin sesini açın… Şarkılardan birinde Nükhet Duru “Al eline fırçayı, gönlünce çiz doğayı, kırmızı olsun deniz, evler yap baş aşağı,” diyecek. Onların o şarkıları yazarken ve söylerken aslında o resmi çoktan çizmiş olduklarını fark edeceksiniz dinlerken. Hayatın mı şarkılara, şarkıların mı hayata ilham verdiğini bir kez daha kestiremeyeceksiniz. Sonra bir teşekkür borcu kalacak aklınızda. Bu şarkıları yazanlara, hayat veren ve yaşatan o muazzam sese ve tüm bunları yıllar sonra yeniden karşımıza çıkaran Ossi Müzik’e, dolayısıyla Hakan Eren’e… Keyifli dinlemeler…

OCAK 2007

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder