Ersan Erdura - "En İyileriyle"

“DUMAN IŞIĞI SAKLAYAMAZ”


“O bakışın senin, bayramlık gözlerinin…” Böyle başlardı Ersan Erdura’yı bana ilk sevdiren şarkı. “Bayramlık gözler” ne demek bir türlü anlam veremez, çocuk aklımla, Ersan Erdura’nın hisli bakışlarına yakıştırırdım bu şahane teşbihi. Yakıştırdığım kadar da vardı; Ersan Erdura hakikaten “ağır romantik” bakardı.

Ben çok geç tanımış olsam da, Ersan Erdura’nın müzik geçmişi, çok daha eskiye dayanıyordu aslında. Memlekette her yan yana gelen beş gencin illa ki bir orkestra kurduğu, sinema salonlarında film öncesi konserlerin, otel lobilerinde beş çayı dinletilerinin hınca hınç dolduğu, kesip yapıştırarak değil, çalıp söyleyerek müzik yapanların el üstünde tutulduğu günlere; yani altmışlara.

1961 yılında, henüz 12 yaşındayken kurduğu “Boğaziçi Orkestrası”yla girdiği yarışmada “en iyi amatör orkestra” seçilmesi, onun yıllar sonra müzikte edineceği başarılı kariyerin ilk habercisi olacaktı. İkinci ve bu defa çok daha fazla ses getiren başarı ise Hafta Sonu gazetesinin 1967 yılı Altın Ses Yarışmasında, erkek solist dalında birincilik kazanması idi.

Milliyet Gazetesinde Doğan Şener’in hazırladığı ve meşhur Hey Dergisine de ilham olacak “Müzik Kulübü” sayfasında, 17 Eylül 1967 günü, yarışma ile ilgili yapan haberde Ersan Erdura hakkında şu yorum yapılmıştı: “İlk şarkısında göz dolduran bu genç, ikinci şarkısında hayal kırıklığı yarattı. Söylediği sözler anlaşılmıyordu. Anlaşılanı ise yanlıştı.” Bu pek de iç açıcı olmayan yoruma karşın, sonradan her biri parlak birer yıldız olacak Gökhan Abur, Turgut Oksay, Sezer Bağcan, Selim Sam ve Cihan Akerson’u geride bırakarak, Ersan Erdura birincilik ipini göğüslemişti.

Yarışmadan bir süre sonra ilk 45’liği piyasaya çıkmış, ancak yeterince ses getirmemişti. 1977 yılına kadar, toplam üç 45’likle şansını denemiş olsa da, bir türlü istediği çıkışı yakalayamayacak, buna karşın başarılı bir orkestra şarkıcısı olarak müzik kariyerini sürdürmeye devam edecekti. Sesinin güzelliği kadar yakışıklılığı ve artistik tavrıyla da sahneye çok yakışıyor, bu da ona plak dünyasında kazanamadığı başarıyı sahnede yakalama şansı veriyordu.

Ne ki 1977’de şeytanın bacağı kırılacak ve Ersan Erdura ilk hitiyle ülke çapında popülerlik kazanacaktı. “Çocuk Gözler”di işte o hit. Bas bariton sesini kadife yumuşaklığında kullanan yakışıklı genç adam, kalplere dokunan romantik şarkısıyla genç kızların kalbini fethedivermişti kısa sürede. Uzun yıllardır evliydi, hatta iki de çocuk sahibiydi aslında ama, bugünlerin aksine o günlerde  erkek pop şarkıcıları için bunlar eksi puan değil, tam tersine hayranların hayranlığını harlayan, takdire şayan özelliklerdi.

Sahnede ve zaman zaman televizyon programlarında Elvis şarkıları söyler, hatta bazen onun gibi giyinerek de sıklıkla telaffuz edilen benzerliğin altını çizerdi. Orkestra şarkıcılığı deneyimi nedeniyle döneme göre eski/yeni yabancı sözlü hitlerin hemen hepsi repertuarında vardı ama o, plaklarında aranjman şarkılar söylemeye asla niyetli değildi. Nitekim daha ilk plağından itibaren çizdiği yolu hiç değiştirmedi; hatta herkesin gittiği yolun tersinden giderek, aranjmandan vazgeçilip arabeske meyledildiği günlerde, Thedorakis şarkılarını Türkçe sözlerle seslendirerek aranjman geleneğine başka türlü, hiç de alışılmadık bir selam gönderdi.

14 Kasım 1977 tarihli Hey dergisi, bir tam sayfa ayırdığı Ersan Erdura’dan bahsederken, şöyle diyordu: “Geçtiğimiz yıl Tele Pazar programında iki İngilizce parçayla izlediğimiz Ersan Erdura geçtiğimiz hafta da “Çocuk Gözler” adlı şarkısıyla ekrana geldi.” Devir böyle bir devirdi. Bir şarkıcı senede bir kez televizyona ya çıkabilir ya çıkamaz, çıktığında da böyle akılda kalır, ezber edilirdi.  

77,78, 79 ve 80 yıllarını her biri çok başarılı birer 45’likle geçiren Ersan Erdura, orkestra şarkıcılığından da gazino solistliğine terfi etmişti artık. Ünü giderek artıyor, hayran kitlesi günden güne çoğalıyordu. Ne ki seksenli yıllar da gelip çatmıştı bu arada. Pop müzik adına her şeyin gittikçe daha kötüye döneceği, o meşum, o bedbaht, o zor günler…

İstese, repertuarını biraz arabesk, biraz da alaturka sosuna bulayarak pekala daha çok plak satabilir, daha fazla gazinoda iş bulabilirdi. Oysa o, 1981 yılında yayınlanan ilk 33’lüğünde TRT denetiminden geçmeyeceğini  de bile bile üstelik, Mikis Thedorakis şarkılarını birebir çevirileriyle seslendirecek, Selmi Andak’ın pop-caz klasiği “Ve Ben Yalnız”ı da albümüne de isim olarak verecekti. O günlerin popüler müzik camiası için bu tavır çok ters köşe, hatta düpedüz protestti.

Plak defterini, 1984 yılında yayınlanan “Can Bakışlım / Beni Hatırla” 33’lüğüyle kapattı, 90’lı yıllara kadar da albüm yapmaya niyetlenmedi. Bunun nedenini, yıllar sonra bir gazete röportajında şöyle dile getirecekti: “ Arabesk patladı. Ben karşıydım. Hâlâ da karşıyım, sevmiyorum. Biraz da idealist biriyim. İdeallerimin uğruna birçok şey kaybettim, inandığım şeylerin arkasındayım hep. Ama bana tersti. Birçok arkadaşımız arabeske koyuldular. Onlar yaptılar, ama ben yapmadım.”*

Kısa vadede kaybedilmiş görünenler, uzun vadede kazanç oluverecekti oysa. Kaybetmemiş, aksine çok şey kazanmıştı. Pop müzik gibi çer çöpe çabuk dönüşen, kolay kirlenen, kolay tükenen, tüketilen bir mecrada, uzun yıllar boyunca hem temiz kalmak, hem de kalıcı olmak, sevilmek ve bu sevgiyi sonuna dek hak edebilmek hiç kolay değildi. Kim bilir o şarkıda bahsedilen, masumiyetini, temizliğini ve çocuk güzelliğini hiç yitirmeyen o “bayramlık gözler” belki de benim sandığım gibi, sahiden  Ersan Erdura’ya aitti.

Bu albüm, çok engebeli yollardan geçtiği halde, sapasağlam ayakta kalmayı başarmış bir müzik adamının en çarpıcı işlerini yıllar sonra yeniden dinleyenlere sunarken, bir albüm dolusu sürprizi de beraberinde getiriyor. Yayınlanmamış kayıtlar, prova kayıtları, televizyon programları için hazırlanmış özel bantlardan oluşturulmuş ikinci disk, Ersan Erdura sevenlerin olduğu  kadar Türk pop müziğinin tarihine meraklılarının da ayaklarını yerden kesecek türde.

“Duman ışığı saklayamaz” der ya Ersan Erdura, “Acılar Sürekli Olamaz”ın bir yerinde… O ve onun şarkıları da bir ışıktır Türk pop tarihinde. Bu albüm tek başına dumanı dağıtmaya yeter de artar bile. Dinleyin, bana hak vereceksiniz.

EKİM 2010

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder