Yeter ki Müzik Olsun
  • Seninle Üç Dakika
  • _Giriş
  • _1975
  • _1976
  • _1977
  • _1978
  • _1979
  • _1980
  • _1981
  • Röportajlar
  • Konser Yazıları
  • _2019 Konserleri
  • _2018 Konserleri
  • _2017 Konserleri
  • _2015 Konserleri
  • _2016 Konserleri
  • _2014 Konserleri
  • Günün Şarkısı
  • Albüm / Şarkı Eleştirileri
  • Güncel
  • Yıldızlar
  • Klasikler
  • Ses Dergisi
  • Günlükler
  • _Eurovision 2011 Günlüğü
  • _Eurovision 2010 Günlüğü
  • _Nasıl TV Programı Yaptık?
“TEENAGE” POP


(15 Haziran 2015 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)

Başından beri gidişatını çok doğru bulduğum bir “proje” Ece Seçkin. Evet, proje diyorum çünkü endüstriyel pop bunu gerektirir. Deneme yanılma ile değil, plan programla, strateji hesaplarıyla yol alırsınız. Dünyada da böyle yapılıyor bu iş. Seçkin’in hedef kitlesi belli, amacı belli, bu yüzden de müziği, tarzı, tavrı, imajı belli. Bu yolda adım adım ve sağlam ilerliyor.


Ece Seçkin’in mini albümü “Aman Aman”, geçtiğimiz günlerde DGL Müzik Yapım etiketiyle piyasaya sürüldü. 6 şarkılık ilk albümü “Bu Ne Yaa!” ve dijital teklisi “Şok Oldum”la adını duyuran Seçkin, asıl çıkışını ise Ozan Doğulu’nun “130 BPM Moderato” albümünde yer alan “Hoşuna mı Gidiyor?” ile yaptı. Öyle ki, albümde yer alan onca büyük ismin ve iddialı şarkının arasından bu şarkı sıyrıldı, “hit” oldu.


Bu albümde yer alan iki yeni şarkıyı da, “Hoşuna mı Gidiyor?”un yaratıcıları Ayşen Tan ve Kemal Şimşekyay çifti yazmış. Ayşen Tan Şimşekyay, şu bizim ‘90’lı yıllardan bildiğimiz Ayşen’in ta kendisi. Eşi Kemal Şimşekyay ise, yıllardır müzik piyasasının içinde. Eurovision takipçileri onun yarışmada Aylin Vatankoş’un Türkiye’yi temsil ettiği sene sahnedeki ekibin içinde yer aldığını hatırlayacaklardır. Hatta yarışma şarkısı “Yaz Bitti”nin bestesi de babası Aldoğan Şimşekyay’a aitti. Kardeşi Uğur Şimşekyay ise yine ‘90’larda Yeşim Salkım’ın desteği ile bir albüm yapmış idi.


Nasıl tarif edilebilir Ece Seçkin’in tarzı? ‘90’lardan bu yana alışageldiğimiz yerli popçu kafasından sıyrılmış, daha “teenage”, bu vesileyle de daha dinamik, hem müzikal, hem de görsel anlamda alaturka sularda yüzmeyen bir tarz, bir tavır. Bugüne kadar öyle oldu en azından. Ancak bu albümün çıkış şarkısı “Aman Aman” için aynı şeyi söyleyebilmek pek mümkün değil. Bu şarkı biraz daha bizim havalardan çalıyor. Hani Demet Akalın ya da Gülşen söylese de yadırganmazmış gibi. Belki radyolar, televizyonlar daha kolay sevecektir bu şarkıyı; kulüpler de öyle ama bence öyle çok “aman aman” bir şey yok ortada.


Buna karşın albümün ikinci sırasında yer alan “Follow Me”, tam tersi bir etki yaratıyor. Sözleri de müziği de, düzenlemesi de çok daha genç bu şarkı, Ece Seçkin’i çok daha iyi taşıyor. Ya da Ece Seçkin bu şarkıyı çok daha iyi taşıyor diyelim. Adına bakmayın, İngilizce bir şarkı değil bu. Tarkan’ın “Şımarık”ının “intro” melodisini “sample” olarak almış Ozan Doğulu ve kullandığı bugüne ait elektronik dille neredeyse yirmi yıllık bu şarkıyı güncelleyerek anımsatmış, oradan da Seçkin’e şahane bir pas göndermiş. Nakaratı çok akılda kalıcı, ritmi kafanıza kafanıza vurmuyor, aksine el çırparak eşlik etme duygusu uyandırıyor. Bence bu şarkının klibi çekildiği zaman “Aman Aman”dan çok daha fazla ilgi uyandıracaktır.


Mini albümün diğer şarkıları ise bildik: “Hoşuna mı Gidiyor?”un Ozan Doğulu albümünde yer alan versiyonu ile Eyüp Erdoğan imzalı yeni bir “remix” versiyonu ve daha önce CD formatında yayımlanmayan “Şok Oldum”.


Kapak görseli için Aytekin Yalçın’ın çektiği fotoğraflarda pembe saçları ve Umut Eker’in styling”i ile Ece Seçkin tam bir “teenage” pop-star görünümünde. Böylesi çok iyi olmuş zira bu haliyle Hadise benzerliğinden de kurtulmuş.

HAZİRAN 2015
0
Share
TEMİZ BİR EGE HAVASI


(1 Haziran 2015 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)

Tuncelili bir ailenin çocuğu olmasına rağmen İzmir’de doğup büyüyen, konservatuar eğitimini de İzmir’de alan Canan Çal, doğup büyüdüğü topraklara minnet borcunu ödemek maksadıyla ilk albümünü tamamen Ege bölgesinin türküleri ile kotarmış. Canan Çal’ın “Ege’nin Türküsü” adını taşıyan albümü, geçtiğimiz günlerde Z Müzik Kalan etiketiyle yayımlandı.


Canan Çal’ın seslendirdiği iki türkü, “Al Basmadan Donu Var” ve “Kayaköy’ün Alt Yanında Değirmeni” yılbaşında dijital platformlarda yayımlanmıştı. Bu albümde ise o iki türkünün yanı sıra 12 türkü daha var. Kütahya’dan Muğla’ya, Denizli’den Burdur’a, kimileri çok bildik, kimileri ise daha kıyıda köşede kalmış, biri hariç tamamı anonim türküler bunlar. Albümün müzik yönetmenliğini ve düzenlemelerini Mehmet Ali Edis yapmış. Albümde çalan müzisyenler arasında Çanan Çal’ın mezun olduğu Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği Konservatuarı öğretim üyeleri ve yine bu konservatuarın öğretim üyelerinden kurulu Mecaz grubundan müzisyenler de var. Nitekim albümün bir kısmı İzmir’de kaydedilmiş.


Albümdeki türküler tamamen özüne sadık kalınarak düzenlenmiş ve icra edilmiş olsa da gitar, elektrik gitar, trompet, trombon, çello ve keman gibi otantik halk müziğinde yeri olmayan sazlarla da düzenlemeler renklendirilmiş ve elbette tek ses sesli değil, çok sesli bir halk müziği formu elde edilmiş. Buna karşın albüm başından sonuna dek bütünlüğünü korumayı ve Ege türkülerinin yıllardır kulaklarımıza aşina tınısını deforme etmeden bugüne taşımayı başarıyor. Bunda düzenlemeleri yapan Mehmet Ali Edis, çalan usta müzisyenler kadar türküleri seslendiren Canan Çal’ın da büyük payı var. Zira albümü dinlemeye başladığınızda, daha ilk türküden itibaren Egeli bir sesi, nefesi hissediyor, içinde gezindiğiniz coğrafyada yabancılık çekmiyorsunuz. Canan Çal, solist olarak ön plana geçme,  şarkıcılığını ispat etme telaşına hiç düşmeden, belli ki her birini iyi bildiği türküleri hakkınca, tam da olması gerektiği gibi seslendiriyor.


Albümün en enteresan iki parçasından biri, Osmanlı zamanında Anadolu’dan Rodos adasına bir nevi sürgünle gönderilen alevi Türkmenlerin semahı olan “Rodos Semahı”. Diğeri ise müzikolog Gomitas Vertabed tarafından 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl başlarında Anadolu topraklarında derlediği dini ve din dışı müzikler arasında yer alan “Ay Açılsa”. Bir Ege türküsü değil; hatta bir türkü de değil. Ama bunu fark etmiyorsunuz dinlerken. Çünkü ezgisi, duygusu ve icrası ile diğer türkülerin arasında hiç de yabancı durmuyor. Aksine, bu iki parça albüme artı değer katıyor. Zira söz konusu olan Ege türküleri olunca, “Gaydırıguppak Cemile”den “İzmir’in Kavakları”na dek uzanan bir kısmı eğlenceli havası, bir kısmı ise efeliğiyle dile düşmüş, dilden dile dolaşmış ve hâlâ dolaşmakta olan türkülerden bir repertuar oluşturmak da mümkündü. Kuşkusuz bu kolaycılık olurdu ama albümün ticari şansını da yükseltirdi. Canan Çal ve Mehmet Ali Edis belli ki bunu tercih etmemişler. İyi ki de etmemişler. Bir “Ah Bir Ataş Ver” yorumuna daha ihtiyacımız yoktu çünkü. En azından benim yok.



Başak Uluköse’nin çektiği fotoğraflar ve Negrican Birlik’in grafik tasarımıyla iç açıcı bir kartonete sahip albüm, içeriğiyle de temiz bir Ege havası almak, Ege’nin kokusunu duymak, sıcağından pay almak için biçilmiş kaftan. 

HAZİRAN 2015 
0
Share
OTOBİYOGRAFİK BİR ALBÜM


(29 Mayıs 2015 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)

Kariyerine ‘60’lı yıllarda tiyatro oyunculuğuyla başladı. Hayatına derin izler bırakacak iki kadınla da tiyatro kulislerinde tanıştı. Müziğe onunla birlikte, bir ikili olarak başlayacağı, daha sonra hayat arkadaşı, yıllar sonra dahi dostu olacağı Güzin Sokullu’ydu bu kadınlardan biri. Diğeri ise henüz kimsenin bilmediği şiirlerini ilk kez onun besteleyeceği, yıllar sonra Türk popunun en önemli söz yazarlarından biri olacak Aysel Gürel.


1975 yılında yayımlanan ve bugün dahi ezbere bilinen ve söylenen “Gençlik Başımda Duman (Ateş Böceğim)” adlı şarkı, bu üçlünün elinden/dilinden çıkmış şarkılardan sadece biriydi.

Baha Boduroğlu, sadece Güzin ile Baha ikilisinin Baha’sı olarak değil, aynı zamanda bir besteci ve prodüktör olarak da Türk popunun yükselme devrinde sayısız işle tanındı, sevildi. Sezen Aksu’dan Ercan Turgut’a, Semiha Yankı’dan Pakize Suda’ya nice ismin erken dönem şarkılarına ve plak prodüksiyonlarına imza attı. ‘90’lar ve sonrasında eskisi kadar faal olmasa da müzikten kopmadı, çalmaya, söylemeye ve müzik emekçiliğine devam etti.


Geçtiğimiz günlerde Ossi Müzik etiketiyle piyasaya sürülen “Baha’nın 40 Yıllık Şarkıları” adlı albüm, Baha Boduroğlu’nun 40 yılı aşkın bir süredir devam eden müzik serüvenin bir özetini çıkarıyor. Buna bir saygı albümünden ziyade otobiyografik bir çalışma gibi bakmak da mümkün. Zira Boduroğlu, uzun süren bir çalışma sonucu ortaya çıkan bu albümü, Hakan Eren’in yapımcılığında kotarırken, her safhasında işin içindeymiş. Şarkıları ve söyleyecek şarkıcıları da kendi seçmiş.


Şarkıları ilk yayımlandığı günlerden bilenler ve o yılların altın seslerini özleyenler için albüm adeta bir şölen. Uzun süredir yeni bir kayıtla karşımıza çıkmamış Yeşim, Kartal Kaan, Yavuz Özışık, Ercan Turgut, Güzin Sokullu, Asu Maralman ve Ersan Erdura’nın yanı sıra, Sezen Aksu, Erol Evgin, Yeliz, Nur Yoldaş, Bilgen Bengü, Fatih Erkoç, Zeliha Sunal, Jale ve Eda-Metin Özülkü çifti ile epeyce renkli ve kalabalık kadrolu bir albüm çünkü bu. Şarkılardan birini de Boduroğlu’nun kızı Beste seslendiriyor.


Bazı şarkıları ilk söyleyenleri seslendiriyor. Sezen Aksu’nun ilk 33’lüğüne adını da veren Allahaısmarladık bunlardan biri. Kartal Kaan “Meyhanin Kanunu”na, Asu Maralman “Bir Ayrılık Bir Yoksulluk”a, Güzin Sokullu ise “Aşk Aşk Aşk”a ve “Bilmem Hatırladın mı?”ya, Ercan Turgut ise “Sen Nesin Dünya?”ya yıllar sonra yeniden sesiyle hayat veriyor.


Şarkıların bir kısmı ise el değiştirmiş. Güzin ile Baha ikilisinin diskografisinden hatırladığımız “Gölgeler” Fatih Erkoç tarafından, “Düş” ise Bilgen Bengü tarafından yeniden seslendirilmiş. Esmeray’ın sesinden kulaklarımıza yer etmiş “Büyümsün” Yeliz tarafından, ilk kez Nilüfer’in seslendirdiği “Dünya Bir Yana”, Zeliha Sunal, Işıl German’ın seslendirdiği “Bitti Ama İz Bıraktı” ise Jale tarafından seslendiriliyor.


Sezen Aksu’nun ilk 33’lüğünde seslendirdiği bir başka Baha Boduroğlu bestesi olan “Söyle Kimsin?” bu defa Yavuz Özışık, Pakize Suda tarafından seslendirilmiş “Aşk Budur İşte” ise Nur Yoldaş yorumlarıyla albüme girmiş. Neşe Karaböcek’ten Emel Sayın’a, Esin Afşar’dan Gönül Yazar’a dek çok sayıda isim tarafından seslendirilmiş “Dert Şarkısı”nı ise Yeşim seslendirmiş bu defa.


Bir de zamanında bestelenmiş ama plak olmamış şarkılar ve ilk kez duyduklarımız var. Erol Evgin’in seslendirdiği  “Efsane Kadınlar” bunlardan biri. Aysel Gürel bu şarkının sözlerinde kendisini anlatmış ve Baha Boduroğlu’na sözleri verirken “Beni bestele,” demiş. Şarkı sözlerinde “ölümsüz efsane kadınlar gibi” olmak istediğini anlatıyor Gürel. Çoktan oldu oysa.
Ersan Erdura “Hoş Geldin Arkadaşım” ve Beste Boduroğlu’nun seslendirdiği “10. Köy” de albümün sürpriz şarkıları arasında.


18 şarkı, 40 yıllık bir kariyerin çok kısa bir özeti olabilir ancak. Yine de bu albüm Baha Boduroğlu’nu bilen ve sevenleri çok mutlu edecek, ilk kez tanıyanlara ise çok şey öğretecek, arşivlik bir çalışma. Gönül isterdi ki bu şarkılar kısıtlı imkânlarla değil, anlı şanlı bir prodüksiyonla dinleyiciye ulaştırılabilsin. Gönül isterdi ki günümüzün kocaman kocaman isimleri de bir ucundan tutsun, Baha Boduroğlu’na destek olsun. Dilerim ki onlar 40 yıllarını geride bıraktıklarında kıymetlerini bilen genç nesiller olur.



Türk popunun bir dönemine tanıklık etmek ve Baha Boduroğlu’nun müzikle geçmiş 40 yılını alkışlamak için “Baha’nın 40 Yıllık Şarkıları” mutlaka arşivlere katılmalı.

MAYIS 2015 
0
Share
KASETLERİ ÖZLEMEK


(20 Mayıs 2015 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)

O dönemleri yaşayanlar iyi bilir, ‘80’lerin ikinci yarısından sonra Türkiye’de plak satışlarındaki düşüş, ses kalitesi plaklarla kıyaslanamayacak kadar kötü olsa da kullanımı çok daha pratik olan kasetleri hayatımıza sokmuştu. Önceleri mahalle aralarındaki plak ve bant stüdyolarında plaklardan kaydedilmiş kasetler satılırken, zamanla bu iş evde kaset kopyalamaya kadar gitti ve plakların tamamen tükendiği dönemde ise albümler kaset formatında yayımlanmaya başlandı. 


O ara CD teknolojisiyle de tanışmıştık ve zamanla plakların da, kasetlerin de yerini CD’ler aldı. Ama arada bir yerlerde, sadece kaset olarak yayımlanmış albümler de kaldı. Plakların yüksek maliyetini göze alamayan kimi firmalar, kimi albümleri sadece kaset olarak bastı. Ya da plak olarak az sayıda basılmış olsalar bile, biz dinleyici olarak fiyatı çok daha ucuz olan kasetleri tercih ettik.


İşte geçtiğimiz günlerde Gar Müzik etiketiyle yayımlanan, “Kaset Zamanları” adı verilmiş albüm, tam da o dönemin şarkılarını bugüne taşıyor. Ezginin Günlüğü, Bulutsuzluk Özlemi, Whisky, Kumdan Kaleler, Feridun Düzağaç, Erkin Koray, Tibet Ağırtan, Vedat Sakman, Soner Olgun ve Barlas Erinç’in, bazıları plak da olmuş, bazıları ise aynı zamanda ya da sonradan CD formatında yayımlanmış olsa bile, çoğunlukla ilk kez kasetlerle dinleyiciye ulaşmış şarkıları var bu albümde. O şarkıların yeni düzenlemeleri ve yorumları var daha doğrusu. Kimler mi yorumluyor? Onlardan bir sonraki kuşaktan bugünkü kuşağa kadar uzanan bir yelpazede, ortak paydaları en az onlar kadar kendine özgü işler yapmak olan farklı grup ve şarkıcılar.


Son derece akıllıca bir proje… Kaset gibi hiçbir zaman özlem duyacağımızı düşünmediğim bir format üzerinden nostalji duygusu yaratabilmek kıskanılası bir fikir. Ben ve benim gibi o dönemleri ve o şarkıları bilenler için, her şeyden önce ziyadesiyle yeni tatlar da barındıran kesif bir geçmişe özlem, bilmeyenler içinse, bilmek, öğrenmek imkânı sunan şahane bir keşif.


Albüm, Tibet Ağırtan’ın dillere marş olmuş “Çektir Git”inin Yok Öyle Kararlı Şeyler yorumuyla başlıyor. Bulutsuzluk Özlemi torpilli kontenjandan; çünkü albümde üç şarkıları var. “Yıllar Sonra”yı Pİnhani, “Küdürdet Beni Rutubet”i Direc-T, “Pastanede”yi Babazula seslendiriyor. Barlas Erinç’in “Akacak Kan Yerinde Durmaz”ını Ogün Sanlısoy, Kumdan Kaleler’in “Sana Dair”ini Esin İris, Erkin Koray’ın “Tek Başına”sını Pilli Bebek yeniden söylemiş.


Feridun Düzağaç’tan “Beni Rahatta Dinleyin”e Son Feci Bisiklet, Ezginin Günlüğü’nden “Yaş Yetmiş”e Luxus, Vedat Sakman’dan “Götürelim Abi”ye Motto, Whisky’den “Babaanne”ye Mekanik, ve Soner Olgun’dan “Beyaz Yalanlar”a ise Nilüfer Açıkalın ses vermiş.

Bu bir anlamda bir saygı albümü ama bu defa bir kişiye değil, bir döneme saygı selamı gönderiliyor. Bu açıdan müzik tarihimizde bir ilk olduğu söylenebilir sanırım. Öte yandan her saygı albümü gibi eksikleri ve fazlalıkları da tartışmaya açılabilir. Neyse ki yapımcılığını son dönemin cesur yapımcılarından Engin Aksu’nun, yapım koordinatörlüğünü de işinin ustalarından Güven Erkin Erkal’ın yaptığı bu albüm, bu iki ismin imzalarıyla beklentilerin altına düşmüyor.


Bana kalsa böylesi bir albüm için 12 şarkıcı/grup seçmek için oturduğumda Nilüfer Açıkalın ismi ilk aklıma gelenler arasında olmazdı. Çünkü Açıkalın bugüne dek yayımlanmış iki albümünde olduğu gibi, bu şarkıda da detone olmaktan kurtulamıyor ve asla bir şarkıcı gibi şarkı söyleyemiyor. Babazula’nın “Pastane” düzenlemesinin ise şarkının orijinaline şöyle bir dokunup geçiyor ama bir bakıyorsunuz, şarkı ortada yok. Babazula bunu kendi albümlerinden birinin içinde yapmış olsa anlaşılabilir bir şey olurdu bu durum ama bu albümün konsepti içerisinde bu derece deneysel bir çabaya girmek bence biraz yersiz olmuş. Bu dinlediğimiz “Pastanede” değil; “Pastanede”nin “sample”ı kullanılarak oluşturulmuş başka bir şey (şarkı diyemiyorum.)


Buna karşın başta “Çektir Git”, “Kütürdet Beni Rutubet”, “Tek Başına” ve “Babaanne” olmak üzere hem orijinalini eksiltmeyen, hem de üzerinde yeni bir şeyler koyan yorumlarla nefis bir dönem panoramasına, şahane bir eşsiz şarkılar koleksiyonu sahip olmak için mutlaka edinilmesi gereken bir albüm bu.

Esprili grafiğiyle Ceyhun Şen imzalı kapak tasarımı tamam da, keşke kitapçıkta şarkıların ilk kayıtlarına dair biraz daha detaylı bilgi olsaydı. Belki bizim kuşak için değil ama bugünkü kuşak için çok cazip olabilirdi.  

BU ALBÜM VESİLESİYLE DİNLENİLMESİ GEREKEN ALBÜMLER:


“Kalk Gidiyorum” – Tibet Ağırtan (1997) 


“Bulutsuzluk Özlemi” – Bulutsuzluk Özlemi (1986) 


“Bara Gidelim” – Barlas (1996) 


“Denize Doğru” – Kumdan Kaleler (1996)  


“İlla ki” – Erkin Koray (1983) 


“Beni Rahatta Dinleyin” – Feridun Düzağaç (1996) 


“Bahçedeki Sandal” – Ezginin Günlüğü (1988) 


“Sevgileri Unutmadık” – Vedat Sakman (1994)


“Babaanne” – Whisky (1986) 


“Letafet” - Soner Olgun (1992)    


MAYIS 2015   
0
Share
41 YIL ÖNCE SES

(Ses dergisi Temmuz 2015 sayısında yayımlanmıştır.)

Ajda Pekkan ve Tarık Akan, Ses dergisi objektiflerine niçin birlikte poz verdi? Yaşından ve boyundan büyük şöhret sahibi liseli genç kız kim? Memlekette yakıt sıkıntısı baş gösterirse ünlü yıldızlarımız ne yapacak? Tüm bu soruların cevapları 1974 yılına ait Ses dergilerinin sayfaları arasında gizli. Buyurun ‘70’lere!



0
Share
FERHAT GÖÇER HARBİYE AÇIK HAVA KONSERİ
5 AĞUSTOS 2015


Müzik devam ederken o bir an duruyor, gözlerini dikip sahneden aşağı doğru bakmaya başlıyor. Üstüne alınıyor insan ister istemez, oturduğun yerde bir toparlanıyorsun. Sonra ansızın silkinip kaldığı yerden devam ediyor. Kâh orkestrayı mahir hareketlerle yönlendiriyor, kâh seyirciye pas atıyor. Sonra tanıdık birine, bir göz işaretiyle “gördüm seni, buradasın, hoş geldin,” dediğini hissettiriyor, ardından çok uzaklara bakıyor, söylediği şarkının derinlerinde kayboluyor, adeta transa geçiyor.


0
Share
HANDE YENER HARBİYE AÇIK HAVA KONSERİ
31 TEMMUZ 2015


Merak ediyorsanız, baştan söyleyeyim Cin çıkmadı! Tövbe estağfurullah! Hayır, bu kelimenin öyle şakası filan da yapılmaz diye öğretti bana büyüklerim; maazallah çarpılıverir insan. Küçüklüğümde sahiden ağzım çarpılmıştı da komşu kadınlar şerbet kaynatıp dua okuya okuya evin bahçesinin orasına burasına döktürmüşlerdi bana. Üç harflileri incitmiş olabilirmişim, şerbet döküp dua okununca geçermiş. Meğerse “poliomyelit” (geçici çocuk felci) olmuşum; doktor öyle söyledi sonra.


3
Share
CANDAN ERÇETİN HARBİYE AÇIK HAVA TİYATROSU KONSERİ 29 TEMMUZ 2015


Bizim ses sanatkârlarımız, sahne performansı için bir sporcu gibi çalışmak, kondisyon tutmak gerektiğini pek bilmezler. “Her gün spor yapıyorum şekerim,” diyenini çok görürsünüz. Yapanı da vardır sahiden. Sporun da bir modası vardır zaten. Bir bakarınız “aeorobik,” bir bakarsınız “step”, bir bakarsınız “pilates”, o da olmadı “cardio” moda olmuş. İşte bizimkiler de modayı takip eder gibi severler genellikle sporu; e tabii bir de zayıflatsın, vücutlarını forma soksun diye. “Sahnede kondisyonum düşmesin, şarkı söylerken nefes nefese kalmayayım,” diye spor yaptığını söyleyen ya bir kişi olmuştur bugüne dek, ya iki.


2
Share
49 YIL ÖNCE SES

Genç film yıldızı Fatma Girik, evinin yatak odasında “gizlice “nasıl görüntülendi? Gülriz Sururi’nin kaç kürkü, kaç pabucu var? Ayhan Işık’ın çıplaklığı adilik derecesine düşürmeyen rol arkadaşı kim? Tüm bu soruların cevapları 49 yıl öncesinin Ses dergilerinde saklı. 1966 yılında bir gezintiye buyurun.


0
Share


"Zor bir hayat yaşadık biz. Sabah kalktığınızda sizin hakkınızda nasıl bir haber çıkacak diye düşünmek, hele ki artık internet sayesinde bazen hoşunuza gitmeyen şeyleri de görmek… Hiç de kolay bir şey değil yani."


"Kayahan’a karşı bütün kalelerimi, bütün duvarlarımı yıkmış, bütün kalkanlarımı kaldırmıştım. Öyle bir ilişkimiz vardı bizim onunla. Ben onun bütün zaaflarını biliyordum, o da benim."


"“Dünya Dönüyor”u hiç sevmemiştim. Çünkü ben evde İtalyanca şarkılar filan dinliyordum, öyle şeyler seviyordum. O şarkıyı bana zorla söylettiler. İyi ki de söyletmişler diyorum şimdi."


"Neler yaptırıyorlardı bize. Cam silerken bile fotoğraflarım var. Diyorum ya, saftım ben de yani. “Mutfağa gir, yemek yapıyormuş gibi poz ver,” diyorlardı, giriyordum. Bana cam sildirip “Nilüfer cam siliyor,” diye haber yapıyorlardı."


"Bir tane hayatımız var ve hepimiz eminiz ki bir gün öleceğiz. Ben eskiden “Yüz yaşıma kadar yaşayacağım,” diyordum ama bu hastalıktan sonra hiç bu iddiada değilim artık."


Röportajın tamamını okumak için bu cümlenin üzerini tıklayabilirsiniz. 


0
Share

"Ben şu yirmi yılda sürekli olarak bir gün koltukları değişecek müdürlerle karşı karşıya geldim. Ama onlar koltuklarının kendilerine ait olmadığının hiç farkında değillerdi. O koltuklarda çok da havalılardı. Bunların bazıları arkadaşımdı ama o koltuklarda oturdukları için bana müdürcülük oynadılar. Ama hepsi günü geldi o koltuklardan kalktı. Şimdi hayat içinde zaman zaman karşılaşıyoruz onlarla. Şimdi benim kliplerim şu manaya geliyor: Siz, bulunduğunuz geçici pozisyonlarla oyalanırken ben bunları yapmaya devam ediyorum. Siz hayatlarınızın sonrasında nerede olacaksınız bilmiyorum ama bir gün ben hayatta olmadığımda bile bu klipler bir yerlerde paylaşılıyor, izleniyor olacak. Koltuğum yok ama kliplerim, şarkılarım var. "


Röportajı okumak için bu cümlenin üzerini tıklayabilirsiniz.


0
Share
35 YIL ÖNCE SES


1980 yılı. İhtilal kapıda ama müzik, magazin ve sinema dünyasının pek de umuru değil sanki. Tıpkı bugünlerde olduğu gibi, o günlerde de herkes ayrı havadan çalıyor. 35 yıl öncesinden Ses dergilerinin sayfaları arasında bir yolculuğa buyurun.


0
Share

Tuna Kiremitçi, Burak Aldinç, Selim Öztunç, Hasan Köseoğlu ve Murat Kulaksızoğlu’ndan kurulu Atlas, 2013 yılında piyasaya çıkan ilk albümü “Selam Yabancı”dan iki yıl sonra, bu defa üç şarkılık bir mini albümle dinleyici karşısına çıkıyor. “Bir Uyumsuz Bulut” adı verilmiş bu albümü ve Atlas’ı konuşmak için grup üyeleriyle, Sony Müzik Türkiye ofisinde bir araya geldik.


Röportajı okumak için bu cümlenin üzerini tıklayabilirsiniz. 

0
Share

Nükhet Duru, “Aşkın N Hali” adı verilmiş yeni albümünde, Tanju Okan, Hümeyra, Selda Bağcan ve  Nilüfer gibi kendi döneminin şarkıcılarının yanı sıra, Şebnem Ferah, Halil Sezai, Cem Adrian ve Redd gibi bugünün popüler isimlerinin şarkılarını da söylüyor. Duru’yla hem yeni albümü, hem de ‘Nükhet Duru olmak’ üzerine konuştuk.


Röportajı okumak için bu cümlenin üzerini tıklayabilirsiniz.
0
Share
Daha Yeni Kayıtlar Önceki Kayıtlar Ana Sayfa

Hakkımda


Photo Profile

Yavuz Hakan Tok
Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci

2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.

Daha Fazla



Takip Et

  • Instagram
  • YouTube
  • Twitter
  • Facebook

Bu Hafta Çok Okunanlar

  • Tarkan Kurtlar Sofrasında
     TARKAN - "KUANTUM 51" Tarkan'ı öncelikle günün avam tarz ve türlerinden uzak durduğu, "rap"çilerle filan iş birliği...
  • Hande Yener - "Afrodizyak"
    "BAZEN SIĞ, BAZEN DİBİ YOK" Hande Yener albümleri/şarkıları hakkında yazmayı seviyorum, o belli. Neredeyse her albümünü yazmışım. ...
  • Ne Kadarı Fatih, Ne Kadarı Mabel?
    MABEL MATİZ - "FATİH"  “Yahu bu ne? Bu zamanda 25 şarkılık albüm mü olur? Kim dinleyecek bunu?” “Şarkıların hepsi birbirine benz...
  • Issız Adam'sız Bir Nil Burak Hikayesi
    Bir sayım günüydü. Eve hapis olmuştuk. Sayım memuru ha geldi ha gelecekti. Anneannem, içi saman dolu boz ala boz renkli misafir odası ko...
  • Kim, Ne Demiş?
    ZEYNEP BASTIK NE DEMİŞ?   Zeynep Bastık Sober dergisine verdiği röportajda şöyle demiş: “’Cover’ şarkılar söylemem ve kendi şarkılarım yok...

Arşivden

  • Suna Yıldızoğlu Röportajı
    Yabancı Gelin Sonia, Türkiye'de nasıl ünlü bir sinema oyuncusu ve şarkıcı oldu?.. Yetmişlerde ona kim, neden açık çek verdi? Dillere...
  • Ne Kadarı Fatih, Ne Kadarı Mabel?
    MABEL MATİZ - "FATİH"  “Yahu bu ne? Bu zamanda 25 şarkılık albüm mü olur? Kim dinleyecek bunu?” “Şarkıların hepsi birbirine benz...
  • Prestij Müzik'in Film Gibi Hikâyesi
    (Milliyet Sanat dergisi Şubat 2023 sayısında ve 5 Şubat 2023 tarihli Milliyet gazetesinde yayımlanmıştır.)    1997 yılında bir vesileyle Pre...
  • İzlediklerim Ocak 2012
    ENBE ORKESTRASI - "SENDEN KIYMETLİ Mİ?" Bütün tartışmalara, eleştirilere rağmen popüler müzik piyasasında ENBE damgası vurulmuş ...
  • Oya Bora Röportajı
    "Hani Peter Pan masalı gibi bir hayal dünyası vardır ya; orada kötülük yoktur, orada ihanet yoktur, orada acı çekilmez. Bizim şarkılar...
Copyright © 2019 Yeter ki Müzik Olsun

Created with by Beauty Templates | Distributed by Gooyaabi Templates