Çok doğru bir yoldan ilerliyor ve çok doğru işler yapıyor
Berksan. Onun kuşağından Türkçe popun 2000’li yıllarından sıyrılıp, 2020’li
yıllara göz kırpabilen pek fazla isim sayamayacağız bu gidişle. Berksan
sayabileceğimiz birkaç isimden biri olabilir.
2018’de yayımladığı “Ben” ve “Yok Öyle Dünyam” ve 2019’da
yayımlanan “Sakin” ana akım pop müziğin ritmini, “sound”unu, dilini
yakalayabilmiş şarkılardı. Geçtiğimiz günlerde Sony Müzik etiketiyle piyasaya
çıkan “Yeni Biri” de öyle.
Berksan zaten bir süredir şarkılarının düzenlemelerini
kardeşi Turaç Berkay Özer’e emanet ediyor. Fakat bu teklide “featuring” durumu
var. Sözlerini Berksan’ın yazdığı şarkının bestesi ve düzenlemesi Turaç
Berkay’a ait. Klipte de görünüyor Turaç Berkay. Sanırım “featuring” durumunun
sebebi de bu (bu meseleler çok karışık, tam anlamıyorum bazen.)
Sürükleyici bir pop şarkısı “Yeni Biri”. Akılda kalıcı
sözleri, melodisi ve modern düzenlemesiyle pop sevenlerin bütün isteklerine
cevap verebilecek türden. Bu yaz sıkça duyacağımız şarkılardan biri olma ihtimali yüksek.
2017’de yayımlanan “Ben adlı teklisiyle birlikte Sony Müzik’e
transfer olmuştu Berksan. Aynı yıl içinde “Yok Öyle Dünyam” adlı ikinci
teklisini de çıkardı ve her iki şarkı da hatırı sayılır derecede ilgi gördü.
Özellikle “Ben”i yaz boyunca gittiğim her yerde duydum desem abartmış olmam.
Aslında bu teklilerle beraber yeni bir yola da girdi
Berksan. 2000’lerden bu yana süregelen bir Türkçe pop şekli var biliyorsunuz, sözler,
ritimler, melodik yürüyüşler… O aynılıktan sıkılmakla kalmamış, demode de
bulmaya başlamıştık. İşte Berksan oradan kendini sıyırıp dünyadaki güncel ritim
ve düzenleme anlayışına uygun şarkılar yapmaya başladı ve haliyle de bugünün
pop dinleyicisini yakaladı. Tabii bu başarı da düzenlemeleri yapan Turaç Berkay
Özer’in de payı büyük.
Berksan’ın yeni teklisi “Sakin”, geçtiğimiz günlerde yine
Sony Müzik etiketiyle yayımlandı. Şarkının söz ve müziği Berksan’a, düzenlemesi
Turaç Berkay Özer’e ait. İki kardeş yine modern bir “sound” ve ritim
anlayışında, kulağı çabuk yakalayan, hoş bir pop şarkısı yaratmışlar. İkisini
de tebrik etmek lazım.
(23 Kasım 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Biraz iddialı olmak iyidir; her alanda ama galiba en çok da popüler bir iş yapıyorsanız. Ama iddianızın içi ya da altı yeterince dolu değilse sakil durma riski her zaman var. Mesela Emre Kaya’nın kendini “beste fabrikatörü” ve de “hit makinesi” ilan etmesi gibi.
Emre Kaya’nın kaç “hit” olmuş şarkısı var? Beş, on, yirmi, elli?.. Elli değil bildiğim kadarıyla ama öyle bile olsa kendine bu lakabı yakıştırmamış Onno Tunçlar, Sezen Aksular, Kayahanlar, Selmi Andaklar, Melih Kibarlar, hadi onları da geçtim Altan Çetinler, Ersay Ünerler, Soner Sarıkabadayılar filan varken insan bir durup düşünmez mi?
Kaldı ki daha iddialısı da var. Bana gelen bir basın bülteninde “pop müzik dünyasının dâhi yıldızı” diye söz ediliyor kendisinden. Deha nedir ne değildir, dâhi kime denire filan hiç girmeyeceğim şimdi.
Peki, bu kocaman kocaman lafların arkasından son gelen işe bakalım. Şarkının adı “Dın Dın”. DMC etiketiyle yayımlanmış. Söz ve müzik “fabrikatör”ümüze ait, düzenleme ise Turaç Berkay Özer tarafından yapılmış.
“Arkamdan konuşup beste yapacağına yüzüme konuş da düet yapalım,” diyor Emre Kaya “Dın Dın”da. Eskiden kamyon arkası özdeyişleri vardı. “Babam sağ olsun”, “Rahmetli de sollardı”, “Tek rakibim Türk Hava Yolları” şimdi ilk aklıma gelenler. Sonra devir değişti. Kamyon arkası özdeyişleri Twitter aforizmalarına dönüştü.
Bu aforizmalardan birini alıp şarkı sözü haline getirmek ancak bir “beste fabrikatörü”nün aklına gelebilirdi. Bravo! Hele ki sazı eline alıp sevdiceğini “dın dın” çalmakla tehdit etmek son yıllarda duyduğum en yaratıcı “atar” olabilir. Tebrikler, alkışlar!
‘90’ların içinden geçen ya da geçmemiş olsa bile merak edip o yılların dergilerini karıştıranlar bilirler ya da bileceklerdir ki ‘90’ların ortalarında Tarkan ve Burak Kut rakipti. Her bakımdan eşdeğer görülüyor, kıyaslanıyorlardı. Sonra Tarkan nereye gitti, Burak Kut nereye? Burak Kut’un ‘90’lardaki onca “fan” ı nerede şimdi misal?
Yani çok “fan”ı olmak, çok kalabalık toplamak, kendini beğenmeye, kendini kendi gözünde büyütmeye yetiyor gibi görünebilir. Ama kalıcı olan “iyi iş”tir her zaman. “Kötü iş” de kabul görür, parlar zaman zaman ama gün gelir öyle bir hızla söner ki ne külü kalır ne de dumanı.
Ha bir de fabrikalar seri üretim yapar ve çıkan her ürünün bir diğeriyle aynı olması gerekir. Yani müzikte “fabrikatör” olmak pek de muteber bir şey değildir; onu da hatırlatayım.
(6 Ekim 2015 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Henüz daha birkaç ay önce “Yapboz” adıyla bir başka şarkı yapılmış iken (Bknz: Soner Arıca – “Yapboz”) Emre Kaya’nın yeni şarkısına bu adı vermesini yadırgadım. Şarkının içinde geçen bir kelime evet ama ana temayı, konuyu vurgulayan bir kelime değil üstelik. Pekala “O Sensen Eğer” de olabilirmiş şarkının adı.
Bu detayı bir kenara koyarsak, Emre Kaya’nın geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle yayımlanan bu yeni şarkısı hiç de fena değil. Teklide şarkının iki farklı versiyonu var. Söz ve müziğini Emre Kaya’nın yazdığı “Yapboz”un hareketli versiyonu Turaç Berkay Özer tarafından düzenlenmiş, yavaş versiyon ise Hatem Tutkus imzası taşıyor.
Tam tabiriyle dile “yapışan” bir şarkı “Yapboz”. Nakaratı ezberlemek için neredeyse bir kez dinlemek bile yeterli. Bu da bir pop şarkısı için büyük avantaj. Emre Kaya’nın akılda kalıcı melodi yakalamak konusunda yeteneği daha önceki işlerinden de tescilli. Buna karşın şarkı sözleri konusunda yeterince özenli değil. Nitekim bu şarkıda da örneğin “yüreğim tozlu olan o yolları geçti” cümlesindeki ifade bozukluğu hemen kulağa çarpıyor.
Emre Kaya’nın bugüne dek arabesk-popun vasat hattına daha yakın duran çizgisini bu tekli ile bir tık yukarı çektiği söylenebilir. Şarkının her iki düzenlemesi de bunu vurgular gibi. Nitekim şarkının hareketli versiyonuna çekilen klipte de bugüne dek gördüğümüzden daha pop bir Emre Kaya var. Ve sanki artık daha iddialı… Popta iddia iyidir; içini doldurabildiğiniz sürece. Bekleyip göreceğiz.
Şarkıyı ilk dinlediğimde, tıpkı Sıla’nın bir zaman radyoculara yaptığı gibi, Hande’nın de bize bir şaka yaptığını düşündüm. Üşenmedim, sosyal medya hesaplarına girip tek tek baktım. Şarkının bestecisi, aranjörü, yapımcısı da büyük bir şevkle ilan etmekteydi “Kış Kış”ın çıkışını. Hiç de şaka yapar gibi bir halleri yoktu. Nitekim aradan bir hafta geçti ama o cephede hâlâ aynı coşku devam ediyor. Bense hâlâ anlamaya çalışıyorum. Neyi mi?
Hande Yener’in Sinan Akçıl’dan ayrıldıktan sonra bir hırsla yayımladığı duble albümü “Mükemmel”de değerlendirilmemiş onca “hit” adayı şarkının neden çöpe gittiğini mesela (Hadi attık o albümü de bir kenara… Peki ya “Sebastian” gibi bir “hit”in ardından “Kış Kış” ne alaka?)
Hande Yener’in müzikal açıdan dibe vurduğu dönem olan “Teşekkürler” ve “Kraliçe” albümlerinin sorumlusu olarak Sinan Akçıl’ı görmekle Akçıl’a haksızlık edip etmediğimizi (Demek ki Hande, yanında Sinan olmadan da dibe vurabiliyormuş.)
“Kış Kış”ın neye, kime inat yazıldığını ve söylendiğini… Galiba en çok da bunu... Çünkü şarkının sözlerinden ve Yener ve tayfasının bir süredir sosyal medyada verip veriştirdiklerinden anlaşıldığı üzere rekabet yavaş yavaş renk değiştirip, hırs ve öfkeye dönüşmüş durumda. Hırs ve öfke tehlikedir oysa; her şeyden önce besleyip büyütene zarar verir. Elimizdeki örnek de bunu gösteriyor zaten. Zira koyu Hande hayranları arasında bile “Kış Kış”ı beğenmeyip olumsuz şeyler söyleyenler var ama Hande cephesinde ciddi bir savunma kalkanı oluşturulmuş durumda. Şarkıyı kim beğenmemişse, mutlaka altında başka mihrakların parmağı olduğu düşünülüyor. Sanırım Hande, önce “vizyon” toplantısında, yakınlarda da iftar yemeğinde hazır bulunduğu zat-ı muhteremden ziyadesiyle feyz alıyor. Kendi gibi düşünmeyen herkesi düşman ilan etmenin başka bir açıklaması olamaz.
Yani artık mesele sadece “Kış Kış”ın kötü bir şarkı olması değil (ki bence kötü bir şarkı.) Rekabetin getirdiği hırs ve öfkenin şirazesinden çıkmış olması. Oysa müzikte rekabet daha iyinin peşinden giderek yapılır; çıtayı daha aşağı, en aşağı çekerek değil. Kayahan-Nilüfer, Sezen Aksu-Onno Tunç örneklerini versem yeter herhalde. Ya da mesela Hande Yener’in 2014 yazında Açık Hava’da ve sonrasında birçok başka şehirde verdiği konserler, onun sahne üzerinde rakiplerinden (en azından o dönem için) üstün olduğunu göstermiştir. Ona keza, daha önce de yazdığım üzere yaz başı piyasaya sürülen “Sebastian” rakip ağlara atılmış şık ve güzel bir goldür. Ama “Kış Kış” nedir Allah aşkınıza?
Poll Production etiketiyle yayımlanan, söz ve müziği Berksan tarafından yazılan (malum filmin malum sahnesinden alıntıyla elbette) şarkının belki bir tek Turaç Berkay Özer imzalı düzenlemesinin elle tutulur bir yanı var. Ötesi için ne söylense boş. Ben olsam daha fazla ısrar etmeyip bu şarkıyı hiç yapılmamış gibi rafa kaldırır, hatta mümkünse unutturmaya çalışırdım. İlk anda tepki gösterilip sonradan sevilecek şarkılardan da değil çünkü bu. Benden söylemesi.
Gökhan Keser için yazdıklarımı tekrar etmek istemem ama Emir’in 2014 yılının son günlerinde piyasaya çıkan “Kendimden “ adlı mini albümü, sadece kapağıyla bile beni buna zorluyor. İki albümü yan yana koyun ve sonra yazılarına bakmadan hangisinin Gökhan Keser, hangisinin Emir olduğunu bulmaya çalışın. Üstelik iki fotoğraf, farklı fotoğrafçıların elinden çıkmış. Ama aynı poz, aynı bakış, aynı duruş, aynı sakal… Popta standartlaşmanın sembolü olarak Türkiye’de 2010’lu yıllar pop müzik tarihi dosyasına konulabilir bu birbirinin ikizi kapaklar.
Emir’in Sony Müzik etiketiyle yayımlanan bu mini albümünde üç şarkı ve bir farklı versiyon var. Albümün adının da vurguladığı gibi, Emir bu defa şarkılarına kendisi de imza atmış. “Bi’ Ağla”nın sözleri Emir’e, bestesi Ceyhun Çelikten’e, düzenlemesi ise Erdem Kınay’a ait. “Ya Rab”, anonim bir melodiye Emir’in yazdığı sözlerle oluşturulmuş bir şarkı. Onun düzenlemesini de Emrah Karaduman yapmış. Üçüncü şarkı “Yaylı Yatak”ın ise söz ve müziği Emir’e, düzenlemesi Turaç Berkay Özer’e ait. Albümde bir de “Bi’ Ağla”nın Ceyhun Çelikten versiyonu var. “Bi’ Ağla” için Gülşen, “Yaylı Yatak” içinse Yıldız Tilbe, Emir’e destek vermiş ve stüdyoya girip vokal yapmışlar.
Buraya kadar her şey tamam… Ama derseniz ki Emir’i diğer erkek popçulardan ayıracak, onu farklı kılacak, ona dikkat çekecek ne var bu albümde? Hiçbir şey yok. Emir hayranlarını mutlu eder (hayranlar mutlu olmaya hep hazırdır çünkü), kulüplerde ve radyolarda aynı tempoda şarkıların arasında kendine yer bulur bu şarkılar belki ama hepsi o. Üçünün arasında “Yaylı Yatak” bir parça daha ön plana çıkabilir klip çekildiğinde ki bence bu mini albümün tek esprili, akılda kalıcı şarkısı da o.
Emir, onu ilk tanıdığımız günlerdekinin aksine, artık Tarkan vurgularıyla şarkı söylemiyor. Bu iyi bir şey… Ama hâlâ ilk duyduğunuzda “Bu Emir işte” diyeceğiniz bir ipucu da vermiyor. Gökhan Keser yazısının son paragrafını yerine Emir ismini koyarak bir kez daha okuyabilirsiniz bu nedenle.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.