Yakın zamanda tekli olarak yayımlanan enstrümantal bestesi “Mesapotamia”
ile müzisyen kimliğinin başka bir rengiyle karşımıza çıkan Erkin Arslan, hemen ardından
da yeni teklisi “Zaman Olur”u piyasaya sürdü. Studio Jingle House etiketiyle
yayımlanan şarkının söz ve müziği Erkin Arslan’a ait, düzenlemeyi ise Uğurcan
Sezen, Sarp Özdemiroğlu ve Erkin Arslan birlikte yapmışlar.
“Mesopotamia”nın etnik formunun tam aksine, tamamen Batı formunda
bir şarkı “Zaman Olur”. Şarkının daha ilk saniyelerinde akustik gitarın yol
verdiği “groove” içine çekiyor sizi. Sonrası müzikalitesi çok yüksek, su gibi
akan bir 4 dakika ve başa dönüp tekrar dinleme isteği. Bir “playlist” yapmak
isteseniz, böylesi bir şarkının arkasına başka kaç şarkı koyabilirsiniz ki
bugünün Türkçe müziğinde?
En mühimi de bu “sound”, bu melodik yapı ve düzenleme ile de
doğru düzgün bir Türkçe’yle şarkı söylenebileceğini görmemiz bence. Genç nesil
bin türlü müzik tarzını deniyor ve Allah için güzel şeyler de yapıyorlar ama
Türkçe’yi bir türlü doğru oturtamıyorlar yaptıkları o işlerde. İşte bu yüzden bu
şarkıyı ders niteliğinde çalışmalılar bana kalırsa.
Erkin Aslan uzun yıllardır müziğin içinde olmasına rağmen
solist olarak çok fazla ön plana çıkmamışlardan. ‘90’larda Göksel’in “Benim
Şarkım”, Sibel Tüzün’ün “Tiryaki”si, 2000’lerde Ayşegül Aldinç’in “Verdim
Gönlümü”, Levent Yüksel’in “Daima”sı o dönemleri hatırlayanların mutlaka
bileceği Erkin Aslan şarkıları. Yakın dönem Erkin Aslan şarkılarına ise İrem
Derici’nin söylediği “Bir miyiz?”i ve Derici ile düet yaptığı “Ölürüm O
Bakışlarına”yı örnek verebilirim.
Hem besteci ve söz yazarı, hem aranjör, hem de enstrümanist
olarak sayısız albümde yer almış, sayısız isme sahnede eşlik etmiş Erkin Aslan
ilk kez 2018 yılında “Kadın Dediğin Zor Şey” adlı teklisiyle işin şarkıcılık
tarafına doğru adım attı. Aynı şarkının akustik versiyonu ve yıllar önce Levent
Yüksel’in söylediği “Kadınım”ın “cover”ı ise Erkin Aslan’ın 2018’de yayımlanan
diğer teklileri oldu. Geçtiğimiz günlerde Studio Jingle House etiketiyle
piyasaya sürülen yeni teklisi ise “Tuhaf Gazel” adını taşıyor.
Studio Jingle House etiketi boşuna değil çünkü Erkin Aslan 2007
yılından bu yana Jingle House bünyesinde reklam müzikleri üretiyor aynı zamanda.
Söz, müzik ve düzenlemesi Erkin Aslan imzası taşıyan “Tuhaf
Gazel”, alaturka makam ve ritimlerin kullanıldığı ama hiç mi hiç alaturka
tınlamayan, aksine etnik-caz sularında gezinen enteresan bir şarkı. Popüler
müziğin gündelik kalıplarının tamamen dışında, sıradan akor dizilimlerinden, ritim
yürüyüşlerinden çok uzakta, çok kendine has ve çok çarpıcı. Zaten dönüp geriye
baktığınızda, Erkin Aslan’ın popüler müziğin tam göbeğindeki isimlere verdiği
şarkılarda bile o kendine haslığı fark edebilmek mümkün.
Erdem Sökmen’in gitarını konuşturduğu partisyonlar şarkının adeta
“bonus”u. Erkin Aslan’ın tertemiz vokalini de duyunca bugüne dek şarkı söylemek
için niye beklediğini düşünüyorsunuz ister istemez.
(6 Kasım 2017 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Epeyce “pahalı” bir proje albümü olmalı bu. Zira Yıldırım Gürses’in hayattayken bestelerinin başkaları tarafından seslendirilmesi konusunda gösterdiği telif hassasiyetini ölümünden sonra oğlu Beyazıt Gürses’in de devam ettirdiği ve bir Yıldırım Gürses şarkısını yeniden söylemek istemenin piyasa şartlarında hatırı sayılır bir maliyeti getirdiği bir sır değil. Buna karşın Yıldırım Gürses şarkıları bunu sonuna kadar hak ediyor mu? Ediyor, o ayrı. Zira her biri birer “hit”, her biri aradan geçen bunca yıla rağmen hâlâ sıcak onlarca şarkı var Gürses diskografisinde.
Haliyle değil Emre Altuğ, kim Yıldırım Gürses şarkılarından oluşmuş bir albüm yapmaya niyetlense akıllıca bir iş yapmış olacaktı. Buradan bakınca Emre Altuğ’un geçtiğimiz günlerde Poll Production etiketiyle yayımlanan yeni albümü “Yıldırım Gürses Şarkıları” (keşke bu isim daha yaratıcı bir albüm adının alt başlığı olsaydı; Yıldırım Gürses ismini bilmeyen genç nesil için bir parça akademik görünüyor zira göze), neresinden baksanız doğru bir proje.
“Proje doğru da Emre Altuğ ne alaka?” diye düşünebilirsiniz. Bence o alaka da doğru. Zira uzun süredir popüler kulvarda dişe dokunur bir iş çıkaramamış, bu anlamda yarışın gerisinde kalmış bir şarkıcı Emre Altuğ. Şu sıralar tuttuğunu ya da sevildiğini varsaydığımız türden şarkıları seslendiren genç erkek şarkıcı profiline bürünmesi ya da onlarla rekabete girmesi gereksiz ve yersiz ki zaten başından beri de hep ortalamanın üzerindeydi Emre Altuğ’un müziği. Bir proje, bir prestij albümü neden olmasında bu noktada?
Aslına Yıldırım Gürses’in popla alaturkayı ustaca harmanlamış hatta bu yüzden statükocu alaturkacılar tarafından bir hayli de eleştirilmiş, hafife alınmış şarkıları yıllarca çok sevildi, çok dinlendi, söylendi. Özellikle ‘80’li yıllarda “Hoş Sadâ” adlı televizyon programıyla Gürses’in başlattığı furya, çok sesli ve çok sazlı alaturka müziğin “hafif Türk sanat müziği” adı verilmiş bir akıma dönüşmesine sebep oldu. İşte bu albümde yer alan “Güller Ağlasın”, “Affetmem Asla Seni”, “Çal Kanunum Çal” gibi kimi şarkılar, tam da o dönemin şarkıları. Yanı sıra daha eskiler, özellikle Yeşilçam filmleriyle hafızalarda yer etmiş “Sonbahar Rüzgârları”, “Kırık Kalp”, “Feryat” gibi şarkılar birden fazla kuşağın ezberinden silinmedi yıllardır.
Bir de ilginç detay var bu albümle ilgili. 1981 yılında Ajda Pekkan’ın Eurovision hezimetinden sonra bir süre ara verip tekrar ülkeye döndüğünde yerli bestecilerle çalışma arzusu sonucu ortaya çıkan “Sen Mutlu Ol” adlı albümünde tam beş tane Yıldırım Gürses bestesi vardı. Bunlardan dördü Emre Altuğ’un bu albüme de girmiş. Tesadüf değil muhtemelen zira “Felek” gibi ilk 10 Yıldırım Gürses “hit”i arasında asla sayılamayacak bir şarkı ancak bu nedenle seçilmiş olmalı.
Şarkıların düzenlemelerinde Selim Çaldıran, Erkin Aslan ve Ceyhun Çelikten imzaları var. Kimileri birebir Gürses’in “Hoş Sadâ” döneminin izlerini taşıyor, kimileri ise “Kırık Kalp”de olduğu gibi tamamen yeni bir düzenleme anlayışıyla güncellenmiş. Öyle ya da böyle şarkıların hiçbiri eski tınlamıyor, kulağa demode gelmiyor ki bunda Gürses bestelerinin dinamizmi en büyük etken şüphesiz.
Emre Altuğ “Gurbet” gibi bazı şarkıların alaturka gırtlak nağmesi gerektiren kimi cümlelerinde zorlansa da şarkıcı olarak Yıldırım Gürses şarkılarını taşımayı bilmiş. Tabii “Feryat”ı Emel Sayın’dan, “Çal Kanunum Çal”ı Muazzez Abacı’dan, Sonbahar Rüzgarları’nı Handan Kara’dan dinleyerek büyümüşseniz onlardan gayri kim söylese eksik duyabilirsiniz, o ayrı.
(29 Mart 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Kariyerine 2012 yılında “Bensiz Yapamazsın” teklisiyle başlayıp dört yıl boyunca teklilerle devam eden İrem Derici, nihayet beklenen albümünü yayımladı. Bu zamanda tekli yayımlamak her bakımdan daha mantıklı evet ama albüm de başka bir şey elbette. Bir sesi bir albüm boyunca dinlemek, onun kendine uygun gördüğü, seçtiği yahut onun için seçilmiş belki de yazılmış şarkıları ardı ardına dinlemek, o iklimi hissetmek dinleyici için başka bir ihtiyaç. Her albümün şöyle ya da böyle, şarkı şarkı kurduğu bir dünya var çünkü ve aradan yıllar da geçse, bir gün dönüp dinlediğinizde, o dünyanın içine tekrar giriveriyorsunuz. “Sezen Aksu ‘88” başka bir dünyadır mesela benim için, İzel’in “Bir Küçük Aşk”ı başka bir dünya… Tek tek şarkılar çok ender, ama bir bütün olarak albümler yoğun olarak yaşatır bu duyguyu.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.