Demet Akalın Harbiye Açık Hava Konseri 1 Ağustos 2019
“Hiii, Gülşah Saraçoğlu mu o?” dedi
kızın biri. Nasıl mutlu, nasıl heyecanlı! Yüzünü görmedim, kimdir, kimin
nesidir bilmiyorum, sadece sesi çalındı kulağıma. Sesindeki sevinç, coşku içimi
titretti. Açık Hava’nın kulis kapısından çıkıyorduk. Demet Akalın’ın “fan”ları
bekleşiyorlardı. Onlardan biri Gülşah Saraçoğlu’nu görmüştü. Ünlü görmenin
sevinci havai fişek gibi patlamıştı sesinde. Benimse gözümün önünden hâlâ
pullar, payetler, simler, neonlar, fosforlu pembeler, turuncular geçiyordu.
Müziği bırakabilirdim. Kafam şişmişti.
Aşkın Nur Yengi’nin 1990 yılında yayımlanan ilk albümü “Sevgiliye…”nin “hit” şarkılarından biriydi “Ayrılmam”. Sözleri Sezen Aksu tarafından yazılan şarkının orijinali bir Yunan bestesiydi. Albüm tek başına Türk popunun ‘90’lar patlamasının fitilini ateşlerken, albümdeki birçok şarkı gibi bu şarkı da Aşkın Nur Yengi diskografisinin klasikleri arasına girecekti.
2005 yılında Kargo’nun “rock” formatında yeniden seslendirdiği şarkı, 2012 yılında Emir Ersoy & Projecto Cubano’nun albümünde ise Latin versiyonuyla karşımıza çıkmıştı. 2014 yılında şarkıyı bu defa Melis Kar seslendirdi ve ilk albümüne Volga Tamöz ve Mert Ali İçelli tarafından yapılmış iki ayrı versiyonla koydu. “Ayrılmam”, geçtiğimiz günlerde ise Berkay tarafından yeniden seslendirildi ve Avrupa Müzik etiketiyle tekli olarak yayımlandı.
Berkay’ın tamamen ‘90’lar şarkılarından oluşacak ve “İz” adını taşıyacak proje albümünün ilk teklisi bu. Daha önce de arabesk şarkılardan oluşan bir proje albümü yapan Berkay, son dönemin sahnesi iş yapan şarkıcılarından biri ve böylesi proje albümlerin en çok sahneye yaradığı su götürmez. Bu nedenle çok yaratıcı ve yenilikçi değil belki ama ticari getirisi yüksek, Berkay’ın müzikte kendini konumlandırdığı yer için de doğru bir proje.
Üstelik Berkay, beklentimizin yüksek olduğu kimi pop şarkıcılarının yapamadığını yaparak bir gol atıyor bu şarkıyla. Bora Uzer ve Berkay isimlerini kırk yıl düşünsem yan yana getiremeyebilirdim şahsen ama sürpriz bir şekilde “Ayrılmam”ın düzenlemesi Bora Uzer tarafından yapılmış. Böylece hem şarkı yeni ve güncel, farklı bir biçim alırken hem de Berkay bir adım ileri gitmiş.
Zaten yirmi yıldır “hit” kalmış bir şarkı nasıl çalınsa, nasıl söylense gideri vardı ama taş üstüne taş koymak böyle bir şey işte. Bora Uzer’in düzenlemesi, başta yeniden yazılmış “intro”su olmak üzere şarkıyı baştan ayağa yeniliyor, bu da Berkay’a daha genç bir dinleyici kitlesinin kapılarını aralıyor. “Ayrılmam”ın asıl söyleyeni Aşkın Nur Yengi bile yeniden seslendirdiği zaman bu şarkıyı böyle bir yere çekememişti.
(23 Aralık 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
“Müzik iyileştirir” gibi bin yıldır bilinen bir gerçeği durup durup dillendirmemiz gerekiyor bu sıralar. Ne kadar dillendirsek az geliyor. Her gün yeni yasla, acıyla uyanıyoruz çünkü ve yeri geliyor bırakın konserlere filan gitmeyi, albüm satın almayı, içimizden müzik dinlemek bile gelmiyor.
Böyle zamanların şarkıları vardır oysa. Bu topraklarda yakılmış ağıtları, söylenmiş türküleri filan koyun bir kenara, her birimizin kişisel tarihinde zor zamanlarımızda sırtımızı yaslayıp güç aldığımız, omuz aldığımız şarkılar vardır.
Benim için Sertab Erener’in “Rüya”sı böyledir mesela. Aşkın Nur Yengi’nin “Karanfil”i, Levent Yüksel’in “Hayat Zaten Zor”u, Işın Karaca’nın “Yetinmeyi Bilir misin?”i, Nazan Öncel’in “Gidelim Buralardan”ı böyledir. Her biri bir zor zamanın sığınağı olmuştur.
Bunları anlatmamın sebebi, bugünlerde böylesi bir şarkıyla karşılaşmam. Yazılmıyor artık böyle şarkılar kolay kolay. Başka bir dil, başka bir jargon hâkim artık müziğe (en azından popüler müziğe.) İşte Cansu Kurtçu o atarlı giderli lügatin dışına çıkmış ve bir “zor zamanlar” şarkısı yazmış. İyi ki yapmış çünkü müziğin iyileştirdiğine, iyileştireceğine dair inancımızı tazelemeye ihtiyacımız had safhada yukarıda da anlattığım üzere.
Cansu’nun sözlerini yazdığı ve bestesini Fettah Can’la birlikte yaptığı “Deligül”ün düzenlemesi Çağrı Telkıvıran’a ait. Geçtiğimiz günlerde Poll Production etiketiyle yayımlanan şarkıyı Cansu bir sürpriz yaparak Berkay ile birlikte seslendirmiş.
Yukarıda bahsi geçen şarkılardan, “Karanfil”den, “Tuana”dan, “Düş Bahçeleri”nden, hâsılı ‘90’ların o saf, naif ve umutlu ruh halinden esintiler var “Deligül”de. Hem sözlerinde, hem de melodik yapısında var bu. “Beklediğine değecek günler olmalı” diyor şarkıda Cansu ve Berkay. Her şeye rağmen bunu diyebilmek lazım galiba.
Ben çok bayılmasam da Berkay’ın pop kulvarının arabeske yakın duran tarafında kendine has stiliyle bir marka yarattığını kabul etmek lazım. Bu şarkı onu bulunduğu kulvarın dışına çıkarması açısından enteresan olduğu kadar Cansu ile yakaladıkları uyum da şaşırtıyor dinleyeni. Belki bir ters köşe bu. Öyle ya, hepimiz Cansu’nun Fettah Can’la bir düet yapmasını beklerdik doğal olarak. Ben şahsen Cansu ve Berkay’ı ilk bakışta yakıştıramayabilirdim ama yakışmışlar ne yalan söyleyeyim.
Demet Akalın’ın en büyük avantajı, albüm yaparken bir formül aramak zorunda olmaması. Zaman içerisinde yarattığı, kendinden patentli bir formülü var çünkü. Onu dinleyenler ne beklediğini biliyor, ona şarkı yazanlar da ne yazması gerektiğini… Hâl böyle olunca, ona düşen her defasında aynı formülü başka başka kostümlerle vitrine çıkarmak oluyor. Bir müzikal kaygısı yok, çünkü eğlence müziği yapıyor ve bunun bilincinde. İddiasını da o noktada ortaya koyuyor zaten.
Nil Karataşoğlu, konservatuarın keman bölümünde okumuş. Bir süre vokalistlik ve solistlik deneyimi olmuş. 2008 yılında Yemekteyiz programına katılıp, orada keman çalarak hafızalara yer etmiş ama asıl tanınırlığı O Ses Türkiye’ye katılması ile olmuş.
Hep burada tıkanıyorum zira şu yarışmayı hiç başından sonuna oturup izlemişliğim yok. Daha doğrusu izlemeye tahammülüm yok. Ne çare, böyle ara sıra o yarışmada görünmüş isimler albüm yapınca da cehaletimi görüyor, internetten bulup izliyorum videolarını. Nil Karataşoğlu’nun performanslarını da izledim. Farklı bir ses rengi, kendine has bir şarkı söyleme biçimi var. Bu önemli bir artı... Bunun albüme yansıdığı da söylenebilir. Çok değil ama… Bir miktar…
Nil Karataş, soyadındaki “oğlu” kısmını atmış bu albüm için. Sonra da Erhan Bayrak’ın müzik direktörlüğü ve aranjörlüğünde stüdyoya girip dört şarkı kaydetmiş. “Mühür” adını taşıyan ve Poll Production etiketiyle yayımlanan mini albüm böyle ortaya çıkmış.
Albüm, sözleri Gökhan Şahin’e, bestesi Emrah Karaduman’a ait “Can Durdukça” adlı şarkıyla açılıyor. Ardından Aslızen’in söz ve müziğini yazdığı “Mühür” adlı şarkı geliyor. Bu şarkıda Nil Karataş, Berkay’la düet yapıyor. Sonrasında bir Yıldız Tilbe “cover”ı çıkıyor karşımıza ki albümün tek hareketli şarkısı da bu. Söz ve müziği kendisine ait “Kolay Değil ki” adlı bu şarkıyı Yıldız Tilbe 2003 yılında yayımlanan “Yürü Anca Gidersin” adlı albümünde seslendirmişti ilk kez. Albümde bu şarkının bir de “remix” versiyonu var. Dördüncü şarkı ise söz ve müziği Emre Kaya tarafından yazılmış “Bana Sor”.
Bir kere şunu söylemek lazım ki, başından sonuna dek bu albüm bir Erhan Bayrak albümü olmuş. Bayrak, elini attığı popüler işlerde harikalar yaratmış bir aranjör evet ama bu defa kendine bir özgürlük alanı bulmuş ve onu gönlünce değerlendirmiş gibi gözüküyor. Sanayi tipi değil, daha müzisyen işi düzenlemeler var bu albümde çünkü.
Nil Karataş’ın şarkıcı olarak en fazla parladığı şarkı “Bana Sor”. Albümün en iyi şarkısının da “Bana Sor” olduğu rahatlıkla söylenebilir. Erhan Bayrak, kolay dramatize edilip, arabesk sosuna bulanabilecek bir şarkıyı sıkı bir düzenlemeyle başka bir yere taşımış. Alaturka kemanlar da olmasa basbayağı ‘70’ler “sound”una selam çakan “Kolay Değil ki”de ise Nil Karataş’ın Yıldız Tilbe etkisinde kaldığı çok açık.
Albümün ilk klip şarkısı ve adı olan “Mühür” de etkili bir şarkı. Karataş şarkının ara “intro”sunda keman çalarak, Ayça Tekindor’dan uzun yıllar sonra kendi şarkısında keman çalan ikinci kadın şarkıcımız payesini kazanıyor. “Can Durdukça” ise yine müzikal tadı yüksek düzenlemesi ve ilk kez albüm yapan bir pop şarkıcısı için “ağır” kaçabilecek sözleriyle dikkat çekiyor. Nil Karataş’ın şarkı söylerken kelimeleri açık ve net vurgulamak konusunda henüz yeterince yetkin olmadığı ise en çok bu şarkıda kendini gösteriyor.
Müzikal açıdan, bir ilk albüm için hiç de fena olmayan “Mühür”ün en büyük kusuru ise Tayfun Çetinkaya tarafından çekilen fotoğraflar ve o fotoğraflarda Nil Karataş’a biçilen imaj. Çünkü bu fotoğraflardaki kadın, klipte ya da yarışma videolarında izlediğimiz, onu da geçin sosyal medya fotoğraflarında gördüğümüz Nil Karataş’a hiç mi hiç benzemiyor.
İlk albümünü 2010 yılında piyasaya çıkaran Berkay, 2012 yılında da Elif Nun’la birlikte seslendirdiği “Aşk Sadece” adlı şarkıyı tekli olarak yayımlamıştı. Berkay’ın yeni teklisi “Doksana Bir Kala”, geçtiğimiz günlerde Poll Production etiketliyle müzik market raflarında ve dijital platformlarda yerini aldı.
İddialı bir ilk albümle yol çıkmıştı Berkay. Bir albümde “Taburcu”, “Dejavu” ve “Lolita” gibi üç ‘hit’e sahip olmak az şey değildi. Ne ki ilk iki şarkıda şarkıların bestecisi Soner Sarıkabadayı’nın etkisini belirgin bir şekilde hissettiriyor, üçüncüsünde ise “Şıkıdım”la mahallenin laf atan delikanlısı prototipini pop müzik dünyasına kazandırmış Tarkan’ın libidosu bir parça daha yüksek ve biraz daha maskulen halini önümüze sunuyor; yani neresinden baksanız yeni bir şey yapmıyordu. Öte taraftan daha arabesk dozu yüksek şarkılar da vardı albümde. Kliplerinden ve fotoğraflardan yansıyan görselliğin de Berkay’ın işini bir parça zorlaştırdığını düşündüm hep. Yani yanlış bir imaj çalışması da vardı ortada.
“Ama en iyi çıkış yapan şarkıcı ödülünü kaptı” diyebilirsiniz. Doğru, kaptı; şayet bunu tek başına bir başarı kriteri kabul edersek. Oysa arkasını nasıl getireceği, ödülden daha önemliydi ki, işte şimdi onu görüyoruz.
Berkay cephesinde değişen bir şey yok. Teklideki iki şarkıdan biri yine “Şıkıdım”ın izinden gidiyor; diğeri ise arabesk sularında yelken açıyor. Söz ve müziği Ayla Çelik’e, düzenlemesi Tolga Kılıç’a ait “İzmirli”, bu tarz şarkılardan hala sıkılmamışlar için gayet eğlenceli olabilir. Radyolar sever mesela ki sevdiler de zaten. Ama şarkıda bahsi geçen, hain rüzgârın eteklerini savurduğu ‘zilli’, ‘90’larda Tarkan şarkılarında yakmıştı o yangınları; sonra evlendi, çoluk çocuk sahibi oldu. Biz büyüdük, dünya değişti, müzik anlayışları da öyle. Biri ‘deja vu’ mu demişti?
Her şeye rağmen seveceksek bu şarkıyı, biraz daha ritmik olsa, temposu bir parça daha yüksek olsa mesela, daha çok sever, en azından dans ederdik sanki. Kısmet “remix” versiyonuna artık.
Teklinin ikinci şarkısı “Beni Benden Alırsan” söz ve müziği Yıldız Tilbe’ye ait bir şarkı. Düzenlemeyi ise Çağrı Telkıvıran yapmış. İlk kez 2003 yılında İbrahim Tatlıses, “Seni Sana Bırakmam” adıyla söylemişti bu şarkıyı. O zaman bu zaman pek sevilir. Özellikle canlı müzik çalınan mekânlarda illa ki istenir, çalınır, söylenir. Neresinden baksanız vasat bazı şarkılar neden bu kadar kalbe dokunur, dile düşer; o ayrı bir tez konusudur ama bu şarkıyı yeniden seslendirmek ticari açıdan çok parlak bir fikir olmuş, orası kesin. Bu şarkı klip çekildikten sonra Berkay’a şu ana kadar kazandığından çok daha fazla popülerlik kazandırırsa şaşırmayalım bence.
Teklinin Hasan Kuyucu imzalı kapak fotoğrafları Berkay’ın dinleyici nezdindeki görsel algısını yanlış yönlendirmeye devam ettiğini gösterir gibi. Bu konuda Berkay’a acil yardım lazım.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.