Nesrin Sipahi'den Türküler

“SENİ BEN YAMAN SEVİREM”


O vakitler, alaturkayı da popu da, türküyü de alabildiğine akademik, susuz sabunsuz, sadece nota nota basarak, kelimelerin hakkını hemen hiç gözetmeksizin okumak pekala mümkün, hatta çoğunluğun nezdinde, daha muteberdi. Onları da severdik, sevmez değildik. Ama Nesrin Sipahi başka söylerdi. O, söylediği şarkıyı severdi. İşte bu yüzden, herkesin söylediği bir çok şarkıyı biz en çok ondan dinlemeyi severdik. Onun başkalığını severdik. Onun kırılmayan, bükülmeyen, su gibi çağlayan, rüzgar gibi esen, şarkının nabzına göre ya sakin, sütliman duran, ya kararınca efelenen, nağmeleri yersiz gırtlak oyunlarıyla macunlamadan, dinleyen kulağı zora sokmadan, hüner gösterisine dönüştürmeden işi, kendince, tam da “nevi şahsına münhasır”ın kelime anlamına denk düşen tavrını severdik.

ODEON Müzik, Nesrin Sipahi’nin alaturka külliyatının önemli bir bölümünü bugünün teknolojisiyle piyasaya sürerek bu işlerin öncüsü olduğunu zaten bir kez daha ispat etmişti aslında. Ancak arşivci talepkarlığının sonu yoktu haliyle. Nesrin Sipahi’nin alaturka kategorisinde yer almayan şarkılarının da yayınlanması için Odeon Müzik’in başını az ağrıtmadım; çok yazdım, çok söyledim, bunu itiraf ediyorum. Ama işin başa düşeceğini aklımın köşesinden bile geçirmemiştim doğrusu. Bu albümün repertuarını oluşturmak, benim için dünyanın en keyifli işiydi. Her bir şarkıyı, hiç sıkılmadan, bin kere filan dinlemiş olmalıyım.

Bu albümde ta ellili yıllardan bu yana sayısız plak doldurarak gerçek bir rekorun sahibi olmuş bir büyük yorumcuyu çok farklı bir kulakla dinleyeceksiniz. Laf aramızda bu kadar çok plak doldurmak demek, çok ama çok satmak, yani sevilmek, beğenilmek, dinlenmek demektir ki bu rekor, Zeki Müren ve Nesrin Sipahi’den başka, parmakla sayılacak kadar az isme nasip olmuştur. 

Bu albümde türküler var. Ankara türküsü de var, İstanbul türküsü de. Ama en çok Azeri türküleri var. Nesrin Sipahi’ye Azeri ağzının çok yakıştığı gün gibi aşikar. O da belli ki bunun tadını çıkarmış. Yıllardır ezberimizden düşmemiş, bir çoğunu çok iyi bildiğimiz türküler, onun yorumuyla yeniden tatlanmış. Popa benzeyeni de var içlerinde, alaturkadan hallicesi de. Ama ortak payda, Nesrin Sipahi’nin benzersiz sesi ve alabildiğine içten dokunuşlarıyla şarkılara kattığı yeni hayat.    
Nesrin Sipahi ile hiç tanışmadım. Onu sahnede ilk ve son kez sadece “Bak Bir Varmış Bir Yokmuş” albümleri için yapılan partilerden birinde izleme şansım oldu. Ama ben, çocukluğumdan beri onu ve sesini hep sevdim. Aranjman çağı çocuğu olmama rağmen, karşı konulamaz bir şekilde onun alaturkalı, türkülü plaklarını da severek taktım çıkardım pikabıma. Herkes gibi, bizim evde de çok sayıda plağı vardı zira.

Bütün bu koskoca arşivi, zamanın onca kötü etkisine rağmen olağanüstü bir titizlikle saklamayı başarmış ODEON Müzik, sadece bunu yaptığı için bile avuç dolusu alkışı hak ediyorken, neredeyse kaybolup gitti sandığımız koca bir tarihi gün yüzüne çıkarmaktaki üstün gayret ve çabası nedeniyle de -ki bu gayret ve çabayı hem dışarıdan, hem içeriden görmüş biri olarak- ayakta alkışlanmalı kuşkusuz. Ucundan kıyısından bu albüme imza koymaksa benim için hiçbir şeyle kıyaslanmayacak bir onur.

Dani Grunberg ve Zeynep Göktürk müthiş ikilisinin daha nice büyük işlere imza atacağını söylemek malumun ilanı olur belki, aksi mümkün değil. Nesrin Sipahi’nin bundan sonra gelecek albümünün ipucu ise bu yazının içinde saklı, onu şimdilik ilan etmeyeyim.

Nesrin Hanım… İyi ki şarkı söylemişsiniz. Siz şarkılara, şarkılar size çok yakışmış. Hayatlarımızı güzelleştirmişsiniz, güzelleştirmektesiniz hala. Sizi ben “yaman sevirem” ! Alkışın en kuvvetlisi size… 

KASIM 2009

Yavuz Hakan Tok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder