(20 Mayıs 2015 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.) O dönemleri yaşayanlar iyi bilir, ‘80’lerin ikinci yarısından sonra Türkiye’de plak satışlarındaki düşüş, ses kalitesi plaklarla kıyaslanamayacak kadar kötü olsa da kullanımı çok daha pratik olan kasetleri hayatımıza sokmuştu. Önceleri mahalle aralarındaki plak ve bant stüdyolarında plaklardan kaydedilmiş kasetler satılırken, zamanla bu iş evde kaset kopyalamaya kadar gitti ve plakların tamamen tükendiği dönemde ise albümler kaset formatında yayımlanmaya başlandı.
O ara CD teknolojisiyle de tanışmıştık ve zamanla plakların da, kasetlerin de yerini CD’ler aldı. Ama arada bir yerlerde, sadece kaset olarak yayımlanmış albümler de kaldı. Plakların yüksek maliyetini göze alamayan kimi firmalar, kimi albümleri sadece kaset olarak bastı. Ya da plak olarak az sayıda basılmış olsalar bile, biz dinleyici olarak fiyatı çok daha ucuz olan kasetleri tercih ettik.
İşte geçtiğimiz günlerde Gar Müzik etiketiyle yayımlanan, “Kaset Zamanları” adı verilmiş albüm, tam da o dönemin şarkılarını bugüne taşıyor. Ezginin Günlüğü, Bulutsuzluk Özlemi, Whisky, Kumdan Kaleler, Feridun Düzağaç, Erkin Koray, Tibet Ağırtan, Vedat Sakman, Soner Olgun ve Barlas Erinç’in, bazıları plak da olmuş, bazıları ise aynı zamanda ya da sonradan CD formatında yayımlanmış olsa bile, çoğunlukla ilk kez kasetlerle dinleyiciye ulaşmış şarkıları var bu albümde. O şarkıların yeni düzenlemeleri ve yorumları var daha doğrusu. Kimler mi yorumluyor? Onlardan bir sonraki kuşaktan bugünkü kuşağa kadar uzanan bir yelpazede, ortak paydaları en az onlar kadar kendine özgü işler yapmak olan farklı grup ve şarkıcılar.
Son derece akıllıca bir proje… Kaset gibi hiçbir zaman özlem duyacağımızı düşünmediğim bir format üzerinden nostalji duygusu yaratabilmek kıskanılası bir fikir. Ben ve benim gibi o dönemleri ve o şarkıları bilenler için, her şeyden önce ziyadesiyle yeni tatlar da barındıran kesif bir geçmişe özlem, bilmeyenler içinse, bilmek, öğrenmek imkânı sunan şahane bir keşif.
Albüm, Tibet Ağırtan’ın dillere marş olmuş “Çektir Git”inin Yok Öyle Kararlı Şeyler yorumuyla başlıyor. Bulutsuzluk Özlemi torpilli kontenjandan; çünkü albümde üç şarkıları var. “Yıllar Sonra”yı Pİnhani, “Küdürdet Beni Rutubet”i Direc-T, “Pastanede”yi Babazula seslendiriyor. Barlas Erinç’in “Akacak Kan Yerinde Durmaz”ını Ogün Sanlısoy, Kumdan Kaleler’in “Sana Dair”ini Esin İris, Erkin Koray’ın “Tek Başına”sını Pilli Bebek yeniden söylemiş.
Feridun Düzağaç’tan “Beni Rahatta Dinleyin”e Son Feci Bisiklet, Ezginin Günlüğü’nden “Yaş Yetmiş”e Luxus, Vedat Sakman’dan “Götürelim Abi”ye Motto, Whisky’den “Babaanne”ye Mekanik, ve Soner Olgun’dan “Beyaz Yalanlar”a ise Nilüfer Açıkalın ses vermiş.
Bu bir anlamda bir saygı albümü ama bu defa bir kişiye değil, bir döneme saygı selamı gönderiliyor. Bu açıdan müzik tarihimizde bir ilk olduğu söylenebilir sanırım. Öte yandan her saygı albümü gibi eksikleri ve fazlalıkları da tartışmaya açılabilir. Neyse ki yapımcılığını son dönemin cesur yapımcılarından Engin Aksu’nun, yapım koordinatörlüğünü de işinin ustalarından Güven Erkin Erkal’ın yaptığı bu albüm, bu iki ismin imzalarıyla beklentilerin altına düşmüyor.
Bana kalsa böylesi bir albüm için 12 şarkıcı/grup seçmek için oturduğumda Nilüfer Açıkalın ismi ilk aklıma gelenler arasında olmazdı. Çünkü Açıkalın bugüne dek yayımlanmış iki albümünde olduğu gibi, bu şarkıda da detone olmaktan kurtulamıyor ve asla bir şarkıcı gibi şarkı söyleyemiyor. Babazula’nın “Pastane” düzenlemesinin ise şarkının orijinaline şöyle bir dokunup geçiyor ama bir bakıyorsunuz, şarkı ortada yok. Babazula bunu kendi albümlerinden birinin içinde yapmış olsa anlaşılabilir bir şey olurdu bu durum ama bu albümün konsepti içerisinde bu derece deneysel bir çabaya girmek bence biraz yersiz olmuş. Bu dinlediğimiz “Pastanede” değil; “Pastanede”nin “sample”ı kullanılarak oluşturulmuş başka bir şey (şarkı diyemiyorum.)
Buna karşın başta “Çektir Git”, “Kütürdet Beni Rutubet”, “Tek Başına” ve “Babaanne” olmak üzere hem orijinalini eksiltmeyen, hem de üzerinde yeni bir şeyler koyan yorumlarla nefis bir dönem panoramasına, şahane bir eşsiz şarkılar koleksiyonu sahip olmak için mutlaka edinilmesi gereken bir albüm bu.
Esprili grafiğiyle Ceyhun Şen imzalı kapak tasarımı tamam da, keşke kitapçıkta şarkıların ilk kayıtlarına dair biraz daha detaylı bilgi olsaydı. Belki bizim kuşak için değil ama bugünkü kuşak için çok cazip olabilirdi.
BU ALBÜM VESİLESİYLE DİNLENİLMESİ GEREKEN ALBÜMLER:
Yıl sonu geldi diye şöyle bir masam üzerini temizleyeyim dedim de, bir baktım 2014 yılında yayımlanmış ve benim yazmak üzere ayırdım 100’e yakın CD duruyor. Şaka değil; sayı gerçekten bu. Bir bu kadarını, hatta belki daha fazlasını da yazmıştım oysa. E yaz yaz nereye kadar? Yeni çıkan her albüm elimden geçiyor bir şekilde ama bazıları ister istemez kalemimden geçmiyor. Daha önce de söylemiştim, yine söyleyeyim. Yazamadıklarım beğenmediğim anlamına gelmiyor. Tıpkı yazdıklarımın beğendiğim anlamına gelmemesi gibi. Sadece yazamıyorum; ya fırsat olmuyor o ara, ya elim değmiyor vesaire…
Yine de yıl bitmeden masamda biriken albümlerden kısa kısa da olsa bahsetmek istedim. Bu yazının maksadı da budur.
MANEVRA – “MUCİZE”
2013 yılında yapılan ilk Türkvizyon yarışmasında Türkiye’yi temsil eden Manevra’nın “Mucize” adlı verilmiş ilk albümü 2014’ün Mart ayında Avrupa Müzik etiketiyle çıktı. 4 Yüz grubu dağıldıktan sonra solo bir albüm yapan İlkay Sipahi’nin de içinde yer aldığı Manevra, aslına bakarsanız yeni bir grup değilmiş. 2001 yılında kurulmuş, 2006 yılına kadar da çalışmalarına devam etmiş. Sonra araya 4 Yüz ve İlkay Sipahi’nin solo albümü girmiş. Grup 2012 yılında tekrar bir araya gelmiş ve albüm çalışmalarına başlamış.
İlkay Sipahi’nin yanı sıra Ekrem Yıldırım ve Fatih Konka’nın da yer aldığı grubunun bu ilk albümünde şarkılar da ağırlıklı olarak grup üyeleri tarafından yazılmış ve düzenlenmiş. Yanı sıra Hayati Molinas, İbrahim Halil Karakuş ve Cengiz Erdem imzalarını da görüyoruz bazı şarkılarda.
Son derece eli yüzü düzgün, derli toplu, temiz işçilikle hazırlanmış bir “pop-rock” albümü bu. İlkay Sipahi vokal perfomansı olarak 4 Yüz’ü de kendi solo çalışmasını da aşıyor. Düzenlemeler iyi, icralar da öyle. Tek eksik, albümde grubun müziğini geniş kitlelere duyuracak, “hit” potansiyeli yüksek bir şarkının olmayışı. Onu da bir sonraki albümde yakalarlar umarım.
NARDA AFRİKA – “NARDA AFRİKA”
Narda Afrika, 2011 yılına Barış Başarol tarafından kurulmuş. Grupta Başarol’un yanı sıra Onur Erdem Erdur, Görkem Atakul ve Şahcihan İngin yer alıyor. Grubun kendi adını taşıyan ilk albümleri 2014 Şubat ayında Esen Müzik etiketiyle piyasaya sürüldü. Albümün prodüktörlüğünü Hakan Kurşun yapmış. Düzenlemeler ise grubun yanı sıra, Korhan Koray ve Hakan Kurşun’un ortak çalışmasıyla ortaya çıkmış. Albümdeki 12 şarkının tamamının söz ve müzikleri Barış Başarol’a ait.
Grubun müziğinde “retro” bir hava hâkim. Bu hem müzikal tavır olarak kendini gösteriyor, hem de şarkı sözlerinde. Eskiye, özellikle de ’70 ve ‘80’li yıllara ait göndermelerle dolu birden fazla şarkı var nitekim albümde. “Çatapat”, “Benim Adım Ağustos”, “Mavi Ay” bunların arasında. Bir parça Flört havasını, özellikle de Flört’ün “Dün TRT’de İzledim” şarkısının havasını solumak mümkün bu şarkılarda.
Bu bir tarafa ama özellikle “Ben Efsaneyim”, “Çaki” ve “Zorba” şarkıları, grubun eğlenceli ve farklı yönünü ortaya koyarak albümü ilgi çekici kılıyor. Popun içinden geçen eski stil “rock” şarkılarını ve hınzır şarkı sözlerini sevenlerin es geçmemesi gereken, enteresan bir albüm bu. En azından bir dinlemek lazım.
MEKANİK – “DİKTATÖR”
2011 yılında kurulan Mekanik’in 2012 yılında “Kitlesel Depresyon” adını verilmiş ilk albümü yayımlanmıştı. Ancak o albüm ana akım dağıtım kanallarına girememiş bir albümdü. Malum, metal müzik yapan bir grup için oyunu sektörün kurallarıyla oynamak hiç kolay değildir. Sektör de oynamak istemez zaten. Oysa adım başı metal çalan gruba da rastlamıyoruz Türkiye’de. Var olanların albüm yapma şansı olduğunda işleri çok zor. Öncelikle türün meraklıları tarafından hırpalanıyorlar çünkü. Bu türün müptelaları dünya üzerindeki en iyileri dinlemeye alışık oldukları için bizim yerli grupları kıyasıya eleştirmeye hazır bekliyorlar.
Sektörel şartlar, Türkiye’deki prova ve kayıt imkânları, müzisyenlerin yetişme ve kendini yetiştirme araç ve gereçleri ile yol ve yöntemleri dünya ile eş düzeye gelmedikçe, bu işi bu şartlarda yapmaya çalışanlara karşı daha toleranslı olmak gerekiyor oysa. Nitekim Mekanik de bu şartlar altında yapılabileceğin en iyisi yapmış.
Mekanik’in Gar Müzik etiketiyle 2014 Temmuz ayında piyasaya çıkan ikinci albümü “Diktatör” adını taşıyor. Albümün kaydedildiği dönemde grup Cem Ceyhan, Caner Öner, Ahmet Akyüz ve Erhan Ballıeker’den kurulu imiş. Ancak albüm piyasaya çıktıktan bir süre sonra grupta değişiklikler olmuş. Bugünkü kadroda, eski kadrodan sadece Caner Öner var. Yeni üyeler ise Çağrı Halaçoğlu, Yetkin taşkın ve Erdem Karaman imiş. Bu büyük değişiklik grubun performansına nasıl bir etki yaptı; onu izleyip görmek lazım ama eski kadronun ortaya çıkardığı albüm, kendi klasmanı içerisinde hiç de fena değildi.
Hem müzikal anlamda, hem de şarkı sözleri konusunda epeyce sert ve dikenli bu albüm (adından da anlaşıldığı üzere), yakın dönemde ve günümüzde ülkede yaşananlara göndermelerle dolu şarkılarıyla Türkçe “trash-metal” dinlemek isteyenler için olduğu kadar, bu türe hiç yakınlık duymamışlar için de enteresan bir deneyim olabilir.
MURDER KING – “GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ”
2014’te albüm yayımlayan bir başka metal grubu da Murder King oldu. Murder King ilk kadrosuyla yola çıktığında takvimler 2002 yılını gösteriyormuş. Uzun süre sahnede “cover” seslendiren grup, sonrasında kendi şarkılarını da listelerine dâhil etmiş. 2010 yılında “Markla” adı verilmiş bir de mini albüm yayımlayan Murder King’in ilk albümü “Gürültü Kirliliği”, 2014 Mart ayında On Air Müzik etiketiyle piyasaya sürüldü ve siyasi göndermelerle ama en çok da Gezi direnişine göndermelerle dolu klip sosyal medyada epeyce konuşuldu. Haliyle, televizyon kanalları ilgi göstermedi klibe. Grubun klipte Gezi’yi kullanması da tartışıldı. Oysa ne kadar çok dillendirilse, üzerine yazılıp çizilse o kadar yeridir. Tarihe en dürüst şahit sanattır, müziktir, şarkılardır çünkü.
Grubun muhalif tavrı ve sivri dilli albüm boyunca hiç dozajı düşmeksizin sürüyor zaten. Müzikal anlamda çok sağlam bu albüm, şarkı sözlerindeki cesur tavrıyla da alkışı hak ediyor. Albümün ikinci klibi “Kindar” adlı şarkıya çekildi ve bugünlerde servis edildi. Grubun sahne performanslarından görüntülerle kotarılmış bu klip, Murder King’in müziğiyle henüz tanışmamışlar için iyi bir başlangıç olabilir.
DORIAN –“ DORIAN”
2006’da yayımlanan “Yeniden Hayat” adlı ilk Dorian albümü, gruba hatırı sayılır bir çıkış şansı sağlamıştı. “Rock” müziğin parlak bir dönemini yaşadığı o günlerde Dorian, bu türü sevenlerin ilgi odağı olmayı başarmıştı. Açıkçası ben de o albümü sevenlerdendim ama aradan geçen zamanda bir ikinci albüm gelmeyince, Dorian’ın tek albümlük gruplardan biri olarak müzik tarihine yazılacağını düşünmeye başlamıştım. Sonra ne olduysa oldu ve Dorian, 2014 yılının Şubat ayında kendi adını taşıyan yeni albümüyle karşımıza çıktı.
İlkin Kitapçı, Mehmet İncilli, Murat Ötünç, Alex Tintaru, Burak Irmak ve Afşar Yağcıoğlu’ndan kurulu Dorian’ın bu yeni albümünün ilk albümden bir hayli farklı olduğunu söyleyebilmek mümkün. Bir röportajlarında, aradan geçen zamanın değiştirdiği müzikal anlayışlarını yeni albüme yansıttıklarını söylemiş grup üyeleri. Bundan daha doğal bir şey olamaz elbette. Ancak ilk albümü ezber edip ikinci albümü bunca yıl beklemiş dinleyiciler için bu durumu doğal karşılamak pek kolay değil. Ben kendi adıma, bu yeni albüme ısınamadığımı söyleyebilirim. Fazla deneysel ve bu nedenle fazla dağınık buldum çünkü. Dinlerken beni yordu. Yine de bir kulak kabartmak isterseniz ve tabii “progressive” kafasını sevenlerdenseniz, albümden “Jumanji”yi ve “Geyşa”yı önerebilirim.
NÜKLEER BAŞLIKLI KIZ – “GÖNÜLLÜ KÖLE”
İlk albümünü 2010’da piyasaya sürmüş Nükleer Başlıklı Kız, Ankara kökenli bir grup. İlk albümle adını duyurup kendine bir kitle edinmeyi başaran grubun ikinci albümü “Gönüllü Köle”, 2014’ün hemen başında yayımlandı. Billur Yapıcı ve Tansel Turna’dan kurulu Nükleer Başlıklı Kız’ın şarkılarını da grup elemanları birlikte yazmış.
Popun klişelerinden ziyadesiyle istifade eden bir “pop-rock” albümü bu. Albüme adını veren “Gönüllü Köle”, handiyse bir ‘70’li yıllar pop şarkısı gibi tınlıyor mesela. “Anıları bin parçaya böldüm sessizce,” gibi, “Son bir defa sev beni unutmadan,” gibi, “Karaları bağladı, yaraları dağladı,” gibi şarkı sözleri duyuyorsunuz albüm boyunca. Olabilir, elbette böyle şarkılar da yazılabilir, yazılıyor da nitekim ama grubun adını, tavrını ve duruşunu taşıyacak şarkılar bunlar olmamalı sanki.
Hani dinlediğinizde “Bu bir NBK şarkısıdır,” dedirtecek bir özgünlük, bir farklılık ararsanız, o da yok. Ama daha fenası, Billur Yapıcı’nın şarkı söyleme biçimi. Başından sonuna dek prozodi hataları yapan, şarkı sözlerinin ne anlattığından neredeyse tamamen bağımsız bir biçimde şarkılara sesini veren, hissiz ve vurgusuz bir şarkıcı var bu albümde. Açıkçası, ben dinlerken çok zorlandım.
DİNAR BANDOSU – “DİNAR BANDOSU”
Dinar Bandosu, memleketin ’60 ve ‘70’li yıllar müziğinde çok iyi örnekleri yapılmış saykodelik müziğin günümüz temsilcilerinden biri. 2003 yılında bu iddiayla yola çıkan ve ilk albümü “Saykodelikdeşik”i 2007 yılında yayımlayan grup, 2009’da “Aya da Gidelim Osman” adlı ikinci albümüyle dinleyici karşısına çıkmıştı. Sonrasında kadrosunda bir hayli değişiklik oldu. Bu yeni kadroyla kotarılan ve grubun kendi adını verdiği üçüncü albüm ise 2014 yılı Şubat ayında yayımlandı.
Grubun şu anki kadrosu Asaf Zeki Yüksel, Yılma Karatuna, Ali Asaf Sarıca, Erdem Aydaş ve Douglas Vegas’tan oluşuyor. Albümdeki 13 şarkı, grup üyelerinin ortak imzasını taşıyor.
Tıpkı önceki albümlerinde olduğu gibi, bu albümde de “Batman”, “Ejderha”, “Zati Sungur” gibi tuhaf isimler, üstü epeyce kapalı göndermeler içeren şarkı sözleri, çok tekrarlı melodik yapılar ve değişen ritimlerle bildik şarkı kalıplarını zorlayan denemeler içeriyor grubun şarkıları. Sabreder, anlamaya çalışır, hazmederseniz ne ala. Kolaycı dinleyiciye hitap eden bir müzik değil çünkü. Nitekim yapısal olarak birbirlerinden çok farklı olsalar da benzer tarzda müzik üreten Replikas ve Babazula albümlerinde de benzer izler görüyoruz yıllardır. Adı üzerinde, saykodelik müzik bir parça “sayko” bir ruh halinin dışa vurumu elbette ama bunu vakti zamanında Erkin Koray gibi, Bunalımlar gibi bu derece zor anlaşılır olmadan da hakkıyla yapanları dinlemiştik. Buna karşın, iyi çalınmış, iyi bir “sound” yakalanmış olmasına amenna. Dinar Bandosu bu konuda ilk albümünden bu yana çizgi üstünde kalmayı bilmiş bir grup. Ben bu yeterlilikte bir grubun böylesine zengin malzemesi olan bir müzik türünün içinden daha etkileyici, daha vurucu şeyler çekip çıkarabileceğini düşünenlerdenim galiba.
ROCKA – “101”
2012’de Tarkan’ın “Ölürüm Sana” şarkısını yeniden seslendirerek adını geniş kitlelere duyuran RockA, “101” adını verdiği ilk albümünü 2013 yılı Aralık ayında DMC etiketiyle piyasaya sürdü.
Tıpkı ‘90’lı yıllar sonunda pop müziğe doyduğumuz gibi, son birkaç yıldır da “rock” müziğe doymuş gibiyiz. Bir dönem bu türde yayımlanan her albüm ilgi görürdü; şimdilerde ise çok azı dikkat çekici olabiliyor. Çok fazla sayıda yeni grup ortaya çıkıyor, yeni albüm yapılıyor ama bu arzı talep eden ne kadar dinleyici var; orası tartışılır. Zira dinleyici eğilimleri dijital müziğin yaygınlaşmasıyla beraber önceden kestirilebilir olmaktan giderek uzaklaşıyor.
Bu karmaşa içerisinde RockA, dikkat çekici gruplardan biri olarak, majör bir plak firmasının çatısı altında olmanın da avantajıyla adından söz ettirdi. Elektronik-rock ve “rap” türlerinin iç içe geçtiği müzikal anlayışı ve yer yer sertleşen şarkı sözleriyle bir parça Manga’nın ilk dönemlerini anımsatıyor RockA şarkıları. Daha önce yayımlanan teklide yer alan iki şarkının haricinde 10 da yeni şarkının bulunduğu bu albümdeki en çarpıcı şarkı ise “Koma”.
Halil Özüpek, Barış Ceylan, Ömer Uyanık ve Berkay Ertürk’ten kurulu RockA’nın şarkıları grubun ortak çalışması ile ortaya çıkmış. Düzenlemeleri ise grubun “lead-man”i Halil Özüpek yapmış.
Henüz hala dinlemediyseniz, yıl bitmeden keşfedilmesi gereken albümlerden biri “101”.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.