Doğduğu gün ile öldüğü gün arasında sadece 4 gün var. Ben
onu doğum gününde anmak istedim. Sorabilseydik, o da böyle isterdi, eminim.
Yıllar önce “dj” olarak çaldığım bir gece onu konuk etmek
istemiş, aramıştım. Henüz tanışmıyorduk. “Benim hakkımda o kadar güzel şeyler
yazdın ki bugüne kadar, bende hatırın var, senin için gelirim,” demişti. Öyle
başlamıştı tanışlığımız. Sonra birlikte Ankara’ya da gittik. Ankara’da bizi ağırladıkları
otelin uzaklığından, havanın soğukluğundan (tipik bir buzlu Ankara kışıydı),
mekânın kötü ses düzeninden ve daha bir sürü şeyden mutsuz olup biz iki huysuz,
işimiz bittikten sonra söylene söylene İstanbul’a döndük.
Hastanede yattığı dönem uzun geceler geçirdik birlikte. Kâh dertleştik,
kâh güldük eğlendik. Son albümünün ilk röportajını yaptığımızda hâlâ
hastanedeydi. O ses kaydındaki bitkin, yorgun sesi kaldı bende. Albüm çıktıktan
sonra iyiydi, mutluydu, konserlere koşturuyordu, çok sık görüşemedik. Son doğum
gününde o gün doğum günü olduğunu gecenin geç bir saatinde hatırladım. Aramak
istemedim o yüzden, mesaj gönderdim. Keşke o gece ya da en azından ertesi günü arasaydım
diye hâlâ hayıflanırım.
Hem çok eğlenceli hem çok iyi kalpli ama bir o kadar da sert
ve zor bir çocuk adamdı Harun. Hayatla alacak verecek hesabı hiç bitmemiş, kalp
kırıklıkları hiç iyileşmemiş, aslına bakarsanız en çok da kendini kırmış bir
adam. Huysuzluğu da bundandı belki, zorluğu da. Bir bebek gibi şefkat
bekliyordu insanlardan. Ne iyi ki en azından son bir yılında o şefkati gösterebilecek
insanlar vardı çevresinde. Son yıllarda yaptığı işlerin değerinin
bilinmemesinden yakınırdı hep. Son albümünün değeri bilinmiş, eski parlak
günlerine geri dönmüştü. Finali öyle yaptı.
Bugün Harun Kolçak’ın doğum günü. Onu o son derece ikonik
görüntüsü ve şahane dansıyla aklımızda kalmış, bu neşeli şarkısıyla analım. Sözleri
Leyla Tuna’ya, müziği ve düzenlemesi Onno Tunç’a ait “Gir Kanıma”, Harun’un
1991 yılında Fono Müzik etiketiyle piyasaya çıkan ilk albümü “Beni Affet” de yer alıyordu.
Yıl 1987. Onları ilk kez 20 Şubat gecesi yapılan Eurovision
Şarkı Yarışması Türkiye finalinde görüyoruz. Daha doğrusu öncesinde Sezen Aksu’nun
arkasında Aşkın’ı vokal yaparken, Harun’u da hem vokal yapıp hem bas gitar
çalarken görmüşlüğümüz var ama bu defa bir ikili olarak birlikte bir Onno Tunç
bestesi söylüyorlar. O yıl TRT’nin yarışma için sipariş verdiği bestecilerden
biri Onno Tunç ve herkes onun Sezen Aksu’nun söyleyeceği bir şarkıyla
katılmasını beklerken o bir sürpriz yapıp orkestrasındaki bu iki genci
çıkarıyor yarışmaya.
İkili finalde dereceye giremiyor. Aradan aylar geçiyor ve 25
Temmuz gecesi Kuşadası’nda yapılan Altın Güvercin Şarkı Yarışmasında Aşkın ve
Harun ikilisi bu defa sözlerini Sezen Aksu’nun yazdığı, bestesini Uğur Başar’ın
yaptığı bir başka şarkıyla yarışıyorlar. Hatta yarışmakla kalmayıp geceyi
birincilikle bitiriyorlar.
Henüz ikisi de tanınmamış. Aşkın’ın adı gazete ve
dergilerde, hatta televizyonda bir gün sonra ekrana getirilen yarışmanın
banttan yayınında bile Aşkım diye yazılıyor.
Bu şarkı o dönem yarışma şarkılarının yer aldığı bir albümde Sembol Plak etiketiyle sadece kaset formatında yayımlanmış ve arşivlerde kalmıştı. Ta ki Harun Kolçak’ın
1998 yılında yayımlanan “Teslim Oldum” adlı albümünde ikili şarkıyı yeniden
seslendirene kadar. Tabii artık ikisi de tecrübeli birer şarkıcıydı ve o
versiyonda ilk versiyondaki acemilik yoktu. Neyse ki artık ilk versiyon da
dijital platformlarda bulunabiliyor.
Uzun bir süredir ara verilen Kuşadası Altın Güvercin Şarkı
Yarışması bu yıl yeniden yapılacakmış. Bu güzel haberi bu şarkıyla kutlamak
istedim zira bu yarışmadan Türk popunda daha sonra birer yıldız olarak bağrımıza
basacağımız birçok şarkıcının yolu geçti zamanında. Fatih Erkoç, Kayahan, Emel
Müftüoğlu, Candan Erçetin, Sertab Erener, Oya – Bora ikilisi, Ayşegül Aldinç,
Aşkın Nur Yengi, Harun Kolçak ve daha niceleri…
Bu seneki yarışma bize kimleri kazandırır onu şimdiden
bilemeyiz ama böylesi yarışmalar müziğe her zaman taze kan getirir, getirmiştir,
orası kesin.
1991 ortaları… Sezen Aksu ve Onno Tunç bu defa kesin
ayrılmışlar gibi. “Gülümse” albümü hâlâ kıyametler koparmakta iken Onno Tunç
prodüktör olarak imzasını attığı Harun Kolçak albümünü yapıyor. Albümde Sezen
Aksu’nun iki şarkı sözü var ama kendisi yok. Ardından Sertab Erener’in ilk
albümü çıkıyor. Prodüktör Sezen Aksu ama Onno Tunç yok. Peşi sıra çıkan Levent
Yüksel’in ilk albümünde ise Onno’nun iki besteci var ama kendisi yok.
1992 sonlarına doğru Onno, Zerrin Özer’e albüm yapıyor,
Sezen yok. Derken bu defa da Zuhal Olcay’a albüm yaptığını öğreniyoruz. Sırada
Nilüfer ve Ayşegül Aldinç de var ama Nilüfer’le çalışması hepsinden daha çok
manidar. Bir kere Onno Sezen’den önce Nilüfer’le sevgili. Sonrasında yıllarca Nilüfer
– Kayahan ve Sezen – Onno ekipleri arasında ciddi bir müzikal rekabet yaşanmış.
Yıllarca aşklarından payımıza düşen nice şarkıyla beslenip
büyüdüğümüz ikilinin ayrılmasına üzülsek mi sevinsek mi bilemiyoruz zira ayrı
ayrı yaptıkları işler de başka türlü güzel, başka türlü verimli.
Onların tekrar birlikte ürettikleri ilk albüm olacak “Levent
Yüksel’in İkinci Kaseti”nin piyasaya çıktığı günlerde Onno’nun aramızdan
ayrılıp gideceğini henüz bilmiyoruz. Sezen’in Uzay Heparı’nın zamansız ölümü
üzerine yazdığı “Yas” şarkısının kaderin bir cilvesi gibi Onno’nun ölümünün
ardından çalınıp söyleneceğini de…
Onno Tunç’u 14 Ocak 1996 günü kaybettik. Bugün ölüm
yıldönümü. Çok genç yaşta, beklenmedik bir ölümle, daha nice şarkıya imza
atacak, ruh katacak, hayat verecekken göçüp gitti. O zaman bu zaman pop müzikte
iyi, kaliteli, müzikal açıdan nitelikli işlerden bahsedeceğimiz her cümlede
onun adını geçiriyoruz. Bunca yıl sonra bile, hâlâ… Yerinin dolmadığı o kadar
açık ki.
“Ayrılık”, Zuhal Olcay’ın 1993 Mayıs’ında Tempa / Foneks etiketiyle piyasaya çıkan “Oyuncu”
adlı albümünde yer alan Onno Tunç bestelerinden biri. Sözler Leyla Tuna’ya ait.
Albümün adı “Oyuncu” ama aslında Zuhal Olcay’ın öncesinde ve sonrasında bir
oyuncu gibi değil de bir şarkıcı gibi şarkı söylediği başka albümü olmadı
denilebilir rahatlıkla. Bu da şüphesiz Onno Tunç etkisiydi yine.
Batı formunda melodi örgüsü bir yana, düzenlemesi bugünün “sound”
anlayışında bile eski durmayan, zamansız bir şarkı “Ayrılık”. Onno Tunç’un anısına…
(25 Ekim 2016 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Milliyet Sanat dergisi için röportajda yaptığımızda bana açık yüreklilikle anlatmıştı Harun Kolçak. “Best Of” albüm projesini birkaç majör yapım firmasına götürdüğünü ve kendisine nazikçe kapının gösterildiğini. Sonra Umut Kuzey ve Özlem Demirbakan’ın yani Arpej Yapım’ın bu projeye nasıl talip olduğunu ve işi nasıl sahiplendiğini. O majör yapım firmaları şimdi pişman mıdır bilinmez ama Harun Kolçak’ın “Best Of” albüm projesi “Çeyrek Asır”ın şarkıları bugünlerde müzik listelerin üst sıralarında dolaşıyor. Harun Kolçak şarkılarını eskiden beri bilenler ve sevenler kadar, bir yeni nesil de Kolçak’ı yeniden keşfediyor bu aralar.
Bir “star” gibi yaşamadı hiç Harun Kolçak. Bir müzisyen gibi yaşadı. “Gir Kanıma” ile şöhreti yakaladığında zaten yıllardır müziğin içinde, sahnelerdeydi. Bu yüzden de ‘90’ların pop yıldızlarından birine dönüştüğünde bile bir pop yıldızı gibi davranmadı, kendini başka bir yere koymadı. Ne var ki piyasa, oyunu kuralına göre oynamayanlara karşı hiçbir zaman adil değildi. Ondandır ki 2006 ve 2012 çıkışlı son iki albümü yeterince ulaşamadı dinleyiciye. Bir de üzerine hastalığı geldi. Acaba Harun Kolçak “bitmiş” miydi artık? Bitmediğini, bitmeyeceğini, iyi şarkı, iyi müzik ve iyi müzisyenin her zaman yerini bulacağını “Çeyrek Asır”la dosta düşmana gösterdi.
Geçtiğimiz günlerde Arpej Yapım etiketiyle piyasaya sürülen “Çeyrek Asır” aslında sadece bir “Best Of” albüm olmanın ötesinde, aynı zamanda bir düetler albümü. İrem Derici, Bedük, Gökhan Türkmen, Tuğba Yurt, Yaşar, Kubat, Işın Karaca, Zara, Aşkın Nur Yengi, Alişan Göksu, Tan, Gülçin Ergül, Hakan Kahraman ve Umut Kuzey’den oluşan bir kadro, Harun Kolçak’a eşlik ediyor bu albümde.
Her biri bir şekilde hafızalarımıza yer etmiş, hayatlarımızın bir dönemine eşlik etmiş, daha da fazlası, sağlam müzikal yapıları ve sözleriyle “zamansız” sıfatını çoktan hak etmiş Harun Kolçak şarkıları ardı ardına sıralanıyor. Albüm, Kolçak’ın ilk “hit”i “Gir Kanıma” ile başlıyor ve “Gir Kanıma”nın da içinde olduğu ilk albüm “Beni Affet”ten bir başka “hit”, “Müptelayım Sana” ile kapanıyor. Tam 14 şarkı boyunca, bugünün popüler sesleri eşliğinde tadına doyulmaz bir ‘90’lar yolculuğuna çıkıyoruz.
Zira seçilen şarkıların biri (2006 tarihli “Ağlat Beni”) hariç tamamı Kolçak’ın 1990-2000 yılları arası döneminden şarkılar. İlk dört albümün yanı sıra Bendeniz – Harun Kolçak ortak teklisinden “Elimde Değil” ile Aşkın Nur Yengi’nin ilk albümünde yer alan ve Harun Kolçak’ın ilk albümünden bir yıl kadar önce yayımlanan “Bile Bile” de var bu albümde. Birer Harun Kolçak bestesi olan “Deli Et Beni” ve “Korkuyorum” ilk olarak Emel tarafından seslendirilmişti. “Deli Et Beni”yi yakın zamanda “rock” versiyonuyla ilk kez kendisi de seslendirmişti Harun. “Korkuyorum”u ise 1995 çıkışlı albümünde söylemişti.
Bir kere şarkılar çok iyi seçilmiş, şarkı ve şarkıcı eşleşmeleri çok doğru yapılmış ki bu tür albümlerde en büyük handikap budur biliyorsunuz. Gökhan Türkmen, Yaşar, Tuğba Yurt ve Gülçin Ergül düetleri benim albümdeki favorilerim oldu. Bedük’ün farklı düzenlemesi, İrem Derici’nin “Gir Kanıma”ya kattığı ekstra enerji, Tan’ın alaturka nağmelerle süslediği “Gitme Seviyorum”un bu hali de albümün güzel renkleri arasında. Keşke Aşkın Nur Yengi ve Harun Kolçak’ı zaten yıllardır bildiğimiz ve dinlediğimiz bir düetle değil de başka bir şarkı ile dinleseydik diye düşünmedim değil. Ama bu düet bu şekilde bir klasik oldu, ona da kabul.
Harun Kolçak’ın yıllardır birçok albümünde birlikte çalıştığı İskender Paydaş, şarkıları bugüne güncellerken çok da orijinal akışlarının dışına çıkmamış. Umut Kuzey düetiyle “rock” tınılar kazanmış “Müptelayım Sana” ve Bedük’ün kendi düzenlediği “Sensiz Olmam” dışında şarkıların orijinal hallerini bilen ve sevenler için şaşırtıcı bir sürpriz yok bu albümde ki bence bu doz da gayet yerinde olmuş.
Müziğin müzik, şarkı sözünün sözün şarkı sözü olduğu zamanlara ait şarkılar bunlar. İçi dolu şarkılar yani. Bu aralar çok ama çok ihtiyaç duyduğumuz türden. Albümün gördüğü ilgi en çok da bununla kaim olsa gerek. Hem bir şarkıcı hem de bir besteci olarak Harun Kolçak’ın ne kadar kıymetli olduğunu da bir kez daha hatırlatıyor bize. Umarım bunun arkası yeni şarkılarla dolu yeni albümlerle gelir.
Eski şarkılarını düetlerle yeniden seslendirdiği ve iki
yıldır üzerinde çalıştığı yeni albümünü tamamladığı günlerde septik şok
teşhisiyle hastaneye yatırıldı Harun Kolçak. Bir aydan uzun bir süre yoğun
bakımda kaldı, birçok operasyon geçirdi. Sevenleri yüreği ağzında, ondan
gelecek iyi haberleri bekledi uzun süre. Üç ayın sonunda hastaneden taburcu
olmasına birkaç gün kala, nihayet toparlanabilmiş Harun Kolçak’la “Çeyrek Asır”
adı verilmiş yeni albümünü konuşmak üzere hastane odasında bir araya geldik. Röportajın tamamını bu cümlenin üzerini tıklayarak okuyabilirsiniz.
Harun Kolçak son stüdyo albümü “Müzisyen”i 2006’da yayımlamış, 2007 yılında ise “Aşk Beni Hep Değiştirecek” adlı şarkının “single”ı ile bir görünüp kaybolmuştu. O vakit bu vakit beklenen yeni albüm, geçtiğimiz günlerde piyasaya çıktı. “Yeniden Doğuyorum” adı verilmiş bu albümün adı kuşkusuz sadece albümdeki bir şarkının adı olmasından öte bir anlam da taşıyor. Annesini kaybettikten kısa bir süre sonra bu defa hastalığı nedeniyle sıkıntılı günler geçiren Harun Kolçak için bu albüm gerçek anlamda bir yeniden doğuş.
Üstelik bu kadar da değil. Albümü ilk dinlediğimde Harun Kolçak’ın müzikal anlamda da yeniden doğduğunu düşündüm ben. Zaten dinleyen herkes de aşağı yukarı aynı şeyi söylüyor. 1991 yılında piyasaya çıkan ve kıyametler koparan ilk albümü “Beni Affet” ve o rüzgârı devam ettiren 1993 yapımı “En Büyük Aşk” sonrasında benzer etkide bir albüm gelmedi Harun Kolçak cephesinden. Ya da sonraki albümler beklentilerimizi karşılamadı diyelim. Tabii bunda, o albümlerin yayımlandığı dönemin ve o dönemde müzik piyasasının gidişatının yan etkileri de yadsınamaz. Ancak bu defa doğru albüm, doğru zamanlamayla piyasaya çıkmış gibi görünüyor. Harun Kolçak sahiden yeniden doğuyor.
Albümde daha önce Emel’in seslendirdiği “Vurgun” ve Aşkın Nur Yengi’den dinlediğimiz “Biliyorum” bu defa sahibinin sesinden çıkıyor karşımıza. “Vurgun” Emel Müftüoğlu’nun 1992 yılı albümü “Faka Bastın”da yer almış ve o dönemde de epey ses getirmişti. “Biliyorum” ise Aşkın Nur Yengi’nin 1999 yılı basımı “Aşk Kazası” albümünün pek dikkat çekmeyen şarkılarından biri olarak bir köşede kalmıştı. Şimdi her iki şarkı da, hiç eskimemiş, hiç eksilmemiş, aksine üzerlerinden zaman geçtikçe değer kazanmış olarak, Harun Kolçak’ın sesinde yeniden doğuyor. Tufan Taş’ın “Vurgun” düzenlemesindeki “intro”ya özellikle dikkat.
Fatih Erdemci’nin bir doksanlı yıllar klasiğine dönüşmüş “Ben Ölmeden Önce”si albümün yeniden söylenmiş bir diğer şarkısı. Bu şarkı ilk kez 1998 yılında Raks Müzik’in genç yeteneklere fırsat vermek maksadıyla hazırladığı “Dokuzda Dokuz” adlı karma albümde yer almıştı. Fatih Erdemci’nin 1999 yılında piyasaya çıkan “Yaşamak Zor” adlı albümünde de kullanılan şarkıyı 2010 yılında bu defa “Stil Zengini” adlı albümünde Pamela Spence, Fatih Erdemci’yle birlikte söyledi. Şarkının Harun Kolçak versiyonunda ise vokalde yine Fatih Erdemci var.
“Ben Ölmeden Önce” dinleyicisinin çok sahiplendiği ve bu nedenle de dokunulmaz saydığı bir şarkı oldu yıllar içinde. Bundandır ki Pamela versiyonu daha ziyade olumsuz tepki almıştı. Düzenlemesini Mert Ekren’in yaptığı Harun Kolçak versiyonunda ise her şey yerli yerinde gözüküyor. Orijinali aratmadığı gibi, çok fanatik değilseniz, yeni bir tat almanız da mümkün.
İlk kez Aysel Gürel’e saygı albümü “Çınar 1”de dinlediğimiz “Öyle Bir Gece”yi (orada adı “Bir Gece” idi) bu albümde tekrar değerlendirmiş Harun Kolçak. İskender Paydaş’ın düzenlemesini yaptığı bu şarkı, 2008 yılı kaydıyla aynen bu albüme de konulmuş. Birçok sebepten dolayı ne yapsam sevemediğim o albümde çok da dikkatimi çekmeyen “Öyle Bir Gece”nin bu albümün bütünlüğü içerisinde değerini bulduğunu söyleyebilirim.
Geride kalan altı şarkının altısını da ilk kez dinliyoruz. Bestesi Garo Mafyan’a, sözleri Harun Kolçak’a ait olan ve albüme adını vermekle kalmayıp açılışı da yapan “Yeniden Doğuyorum”, sakinliği, duruluğu ve bir o kadar da içtenliği ile daha ilk dinleyişte sizi yakalayan şarkılardan.
Albümün etkileyici şarkılarından biri olan “Kaybetmem”de ise, Kolçak adeta bunca yaşadığı sıkıntının tortusunu şarkılamış gibi. “Çok yalnız kaldım, çok da ağladım, kimsesiz de kalınıyor, hayat böyle sınıyor bizleri, buna da değiyor,” diyen adamın samimiyetinden kuşku duymak mümkün değil.
“Vazgeçilmez” tam da şarkıya adını veren o kelimede Mirkelam’ın “Unutulmaz”ının bu kadar yakınından geçmese, albümdeki diğer şarkılardan hiç de eksik kalmayacakmış ama bu, çok eminim ki art niyetsiz benzerlik her dinleyişimde kulağıma takıldığından mıdır nedir, ben ısınamadım şarkıya. “Art niyetsiz” dedim zira Harun Kolçak çapında bir müzisyenin adını böyle bir iddiayla anmak neresinden baksanız ayıp olur.
Söz ve müziği Mert Ekren’e ait olan ve albümün çıkış şarkısı olarak seçilen “Bahanem Yok”, buram buram Harun Kolçak kokan bir şarkı. Özellikle şarkının A kısmında Harun Kolçak’ın insanın burun kemiğini sızlatan sesiyle, şarkıda bahsi geçen sabahın beşinde, sabah ezanlarının o saba makamındaki yürek yakıcılığını hissetmemek mümkün değil. Çıkış için ve de klip için çok doğru bir seçim olmuş çünkü bu şarkıdaki Harun Kolçak “Müptelayım Sana”daki, “Beni Affet”deki Harun Kolçak’ın ta kendisi. Yine kendi felsefesi ve derinliğiyle hem iddiasız, sakin, hem de vurucu bir şarkı olan “Anladım”, albümün tadına tat katanlardan. “Aşık Oluyorsun” ise Harun Kolçak’ın muzip yanını açığa vuran, eğlenceli bir şarkı. Bu kadar yeniyi bu kadar eskiye benzetmek abesle iştigal sayılmazsa şayet, bu şarkıda, “Gir Kanıma”daki bonus kafalı, deri ceketli, hafif tombik, şirin adam doksanlardan çıkıp gelmiş de, aynı rengârenk ışıkların önünde, aynı gayretkeşlikle hem dans ediyor, hem de söylüyor duygusuna kapıldım. Bu kötü bir şey olmasa gerek. En azından o neşe, o enerji var bu şarkıda.
Yeri gelmişken… Neredeyse “yanık” denebilecek ses tonuna, tınısına ve özellikle ağır şarkılarda insanın suratına tokadı çarpan, yerine göre daha da ağır etki bırakan şarkıcılık tekniğine ve bu meyanda bir dolu da şarkısı olmasına rağmen, Harun Kolçak popüler müziğimizin romantik prensleri arasında aday adayı bile olmadı yıllardır. Çünkü onun duruşu, yaşam tarzı, hayata bakışı ve bize yansıyan yüzü melankolik bir adamdan çok, çocuk kalpli, belki biraz komik, neşeli, yer yer gelgitli, yer yer mutedil dalgalı, ama en çok da muzip bir adama benziyordu. Zaten kendi dans etme stiliyle dalgasını geçebilecek kaç romantik prens vardı?. O hiç star tozlarına bulanmış kadife perdelerini çekmedi onunla aramıza; biz de bizim mahalleden sayıp sevdik bu yüzden.
Fatih Demir tarafından çekilen albüm fotoğraflarına, tıpkı albüm gibi sade bir çizgi taşıyan, Bimilim Tasarım Ofisi imzalı kartonet tasarımına diyecek söz yok. Hatta özellikle kapak kompozisyonunun (yazı fontları hariç) çok başarılı olduğunu söyleyebilmek de mümkün. Ama aynı şeyi kartonetin baskı kalitesi için söyleyebilmek imkânsız. Basan matbaanın adı (belki de bu yüzden) yazmıyor ama, son derece özensiz, çalakalem bir baskı yapılmış, çok kötü kesilmiş, yapıştırılmış ve bu kartonet Harun Kolçak’a da, Esen Müzik’e de hiç yakışmamış. Umarım bir sonraki baskıda (şayet olursa tabii) bu hata düzeltilir.
Erkin Koray, Rıza Silahlıpoda, Erol Pekcan, Aydın Esen, Neşet Ruacan ve en nihayetinde Onno Tunç ve Sezen Aksu gibi büyük isimlerin rahle-i tedrisinden geçmiş, şarkı söylemeye başlamadan önce uzun yıllar bas gitar çalmış, orkestra terbiyesiyle, enstrümanist disipliniyle yetişmiş bir bir müzisyenin Türkiye şartlarında, bugünün popüler müzik piyasasında ayakta kalabilmek, var olabilmek ama bu arada da kendini doğru ifade edebileceği müziği yapabilmek adına varıyla yoğuyla ortaya çıkardığı bir albüm bu.
Kuşkusuz gönül ister ki Harun Kolçak müzisyen potansiyelini ve altyapısını daha fazla gösterebileceği, daha cesur, daha yol açıcı, yön verici işlere imza atsın. Ama biliyor ve görüyoruz ki bu zamanda böyle imzaları atacak gücü, sırtını sağlama almadan kazanmak imkânsız. Sırtını sağlama alanların da böyle dertleri kalmıyor ki o da ayrı mevzu.
Yine de bu şartlarda yapılabilecek en doğru işi yapmış Harun Kolçak. Büyük iddialara girmemiş, ters taklalar, parendeler atmamış. Yine samimi, sadece samimi olmayı tercih etmiş. İyi de olmuş. Her biri başka popüler besteciden alınmış şarkılar, en pahalı stüdyo müzisyenleri, en havalı aranjörlerle kotarılmış karman çorman, çok sazlı, çok sesli, kalabalık ve gürültülü onca albümden sonra bir soluklandık, biraz temiz hava aldık. Hatta ben “oh” bile dedim dinlerken. Daha ne olsun?
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.