2018’i bir proje albümle, “Arabesk”le geçirmişti Funda Arar.
Kariyerinin 2019 hanesine ise yeni bir şarkı bıraktı geçtiğimiz günlerde. DMC
etiketiyle yayımlanan “Çık Aradan”, Derya Uluğ ve Asil Gök’ün ortak imza attığı
bir şarkı. Şarkının klip versiyonu Mustafa Ceceli tarafından düzenlenmiş.
Funda Arar, onu tanıdığımız 2000 yılından bu yana kendine
ait bir çizgide ilerledi. Ara sıra farklı denemeler yapsa ve farklı
bestecilerle çalışsa da bunlar o çizginin dışına çıkan, uçuk örnekler olmadı
hiçbir zaman. Sanırım dinleyicisi de bundan memnundu ki CD döneminde her zaman
fiziksel satışları en yüksek isimlerden biri oldu.
“Çık Aradan” ise hem klasik Funda Arar çizgisini
anımsatıyor, hem de “sound” olarak bugünün müziğine ayak uyduruyor. Tabii Arar’dan
elektronik bir “sound” duymayı tercih etmezseniz, teklide şarkının Febyo Taşel
tarafından düzenlenmiş akustik versiyonu da var. Bana kalırsa her iki versiyon
da ayrı ayrı kulağa hoş geliyor.
Gerek Nihat Odabaşı tarafından çekilen klip gerek tekli için
çektirdiği fotoğraflar, gerekse şarkının elektronik düzenlemesi Funda Arar’ın kendi
içindeki değişim, günü yakalama ve 2020’li yıllara “fresh” girme niyetini
ortaya koyuyor. Haksız sayılmaz. Derya Uluğ ve Asil Gök gibi iki genç müzisyenle
yolunun kesişmesi de iyi olmuş bu bakımdan.
(1 Ekim 2018 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Eskiden bu tarz albümlere “ara albüm” denilirdi. Şimdilerde ara albümler ana albüm oldu. Yeni şarkı üretmek ya da bulmak meselesi bir yana yeni şarkı sevdirmek de hiç kolay değil artık. Sevilen ve bilinen şarkılarla albüm yapmak hiç olmadığı kadar revaçta bu yüzden.
Funda Arar da bu modaya uydu ve eskinin sevilen arabesk şarkılarından oluşan bir albümle dinleyici karşısına çıktı geçtiğimiz günlerde. DMC etiketiyle yayımlanan albüm “Arabesk” adını taşıyor.
Albüme isim ararken “Zaten daha önce defalarca yapılmış bir şeyi yapıyoruz hiç boşuna kasmayalım,” demiş olsalar gerek. Aynı şeyi şarkı seçerken de demiş olmaları yüksek ihtimal. Zira yine yakın dönemde şu veya bu şekilde tekrar popüler olmuş şarkıların etrafında dönüyor albüm.
Albümün daha önce el değmemiş tek şarkısı Müslüm Gürses’in “Bakma Bana Öyle”si. Aslında bir alaturka şarkı olan “Ölüyorum Kederimden” albüme Arar’ın alaturka geçmişine hürmeten girmiş olmalı (ki kariyerinde bir de alaturka albüm vardır malum.)
Bir de sıfır kilometre bir arabesk şarkı var ki o da Eypio’nun “Sor” adlı şarkısı. Nitekim albümün ilk klibi de bu şarkıya çekildi. Diğer şarkıların arasında hiç eğreti durmuyor, basbayağı geçmişten çıkıp gelmiş gibi tınlıyor. Popla arabesk kan kardeşi olduğundan beri şöyle eli yüzü düzgün bir arabesk “hit” çıkmadığı düşünülürse, bu şarkı o boşluğa pekala konulabilir.
Bunlar dışında kalan şarkılar “Mutlu Ol Yeter”den “İtirazım Var”a, “Tanrı İstemezse”den “Yıkılmışım Ben”e, hepsi son yıllarda tekrar dolaşıma giren ‘80’ler şarkıları.
Belki bir proje albümü yapmak niyetiyle değil de o şarkıları bir de Funda Arar’ın sesiyle sunmak niyetiyle yola çıkılmış olabilir. Olsun varsın.
Neden benzeri albümlerde eleştirdiğim bu konuyu bu albümde çok da önemsemedim, söyleyeyim. Çünkü arabesk her şarkıcının altından kalkabileceği bir tür değil. Her şeyden önce Funda Arar şarkıcı olarak bu işin üstesinden hakkıyla gelmiş. Sesindeki hüzünlü ve “dark” tarafın şarkıların ruh halleriyle örtüşmesi kadar Arar’ın yersiz gırtlak oyunlarına kaçmadan, abartmadan ama kelimelerin de hakkını vere vere söyleyişi albümü benzerlerinden ayırıyor.
Aranjör olarak Febyo Taşel hiç cambazlıklar yapmadan, taklalar atmadan, şarkıların orijinaller versiyonlarını tepetaklak etmeden düzenlemeleri yapmış. Eyüp Hamiş, Hüsnü Şenlendirici, Volkan Öktem gibi ustaların yer aldığı bir müzisyen kadrosu da alabildiğine lezzetli çalmış. Hal böyle olunca da evet, o şarkıları bir de Funda Arar’ın sesinden dinlemek istiyorsunuz.
Bu nedenlerle diyebilirim ki bu konseptte bugüne dek yapılmış albümlerin en iyisi olabilir bu.
10 yıl önce 10 yıl sonra furyası bütün hızıyla devam ederken
ben de bugünün şarkısını 10 yıl öncesinden seçeyim bari dedim. 2009’un Mart ayı
başında TMC etiketiyle piyasaya çıkan “Zamanın Eli”, (Kıraç’la yaptığı düet albümü ve alaturka
proje albümü “Rüya”yı ayrı kategorilere koyar isek, Funda Arar’ın beşinci
albümü idi. Artık rüştünü ispat etmiş ve yerini sağlamlaştırmış bir şarkıcı
olarak Funda Arar bu albüme bütün tecrübesini dökmüş, albüm, CD satışlarının
giderek düşmeye başladığı o günlerde hiç de fena olmayan bir satış başarısı da
yakalamıştı.
Bu başarıda ilk klip şarkısı olarak seçilen “Senden Öğrendim”in
payı büyüktü. Albüm sıralamasında onuncu sırada olmasına rağmen çıkış şarkısı
seçilmesi boşuna değildi. Şarkı günün “hit” standartlarında değildi belki ama hem
sözleri hem de bestesi itibariyle her daim sevdiğimiz pop-alaturka şarkıların,
Yeşilçam filmi şarkılarının, Türkçe tango klasiklerinin izlerini taşır gibiydi.
Bu yüzden hem kulağımıza hem de kalbimize çok yakın geldi.
Burcu Tatlıses’in sözlerini yazdığı, Febyo Taşel’in
bestesini ve düzenlemesini yaptığı “Senden Öğrendim” Türk pop müziğin yakın döneminde
yazılmış en güzel şarkılardan biri. Bir kez daha hatırlamakta fayda var.
(16 Mart 2016 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Bundan iki sene öncesine kadar İlyas Yalçıntaş, barlarda, kafelerde gitar çalıp şarkı söyleyen yüzlerce genç müzisyenden biriydi. Dünyaca ünlü X Factor yarışmasının Türkiye versiyonunda boy gösterdiği gece söylediği şarkı ona bir anda şöhretin kapılarını açtı. Yarışma, Türk televizyon tarihinin en büyük fiyaskolarından biri olarak sonuçlanmadan bitti ve o yarışmadan geriye hatırlanan bir tek İlyas Yalçıntaş oldu. Bu çok ender görülen bir şeydi zira benzeri yarışmaların birincileri bile bir süre sonra unutulup gidiyordu. Ancak İlyas’ın zekice bir düşünceyle, barlarda söylerken çok alkış aldığı “İncir” şarkısını yarışmaya taşıması kaderini değiştirmişti. Doğru şarkıcı doğru şarkıyla buluşmuş ve doğru bir yerde dinleyiciyi yakalamıştı.
İlyas Yalçıntaş’ın “İncir”le başlayan şöhret macerası, şarkının ENBE 2015 albümünde yer alması, yine aynı albümde Büşra Periz’le “Olmazsa Olmazımsın” adlı şarkıyı düet yapması ve de her iki şarkıya da klip çekilmesi ile ivme kazanarak devam etti. Ve ilk albümü “İçimdeki Duman”, geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle piyasaya sürüldü.
Bahis konusu iki şarkının da dâhil edildiği albümde toplam on beş şarkı var. Bu şarkıların büyük kısmı ise daha önce başka şarkıcılar tarafından seslendirilmiş şarkılar. İçlerinde nispeten bildik olanları var: Çelik’in “Dilberim”i, Redd’in daha önce Gülay tarafından da seslendirilen “Nefes”i, Feridun Düzağaç’ın Grup Tını zamanından kalma, sonrasında ilk solo albümünde de kullandığı “Lavinya”sı ve Soner Sarıkabadayı’nın “Sadem”i.
Buna karşılık İlyas, popun yakın geçmişinden nispeten daha az bilinen, kıyıda köşede kalmış, hani duyunca “Bu şarkıyı bir yerden biliyorum ama nereden?” diye soracağımız şarkıları da bulup çıkarmış ve tıpkı “İncir” gibi bu şarkılara da ikinci bir şans yaratmış. Asuman Krause’nin ilk albümüne adını veren “Çok Yalnızım” bunlardan biri. O günlerde fazla dikkat çekmemiş bu şarkı, bu albümün lokomotiflerinden biri olmuş mesela.
Hakan Tunçbilek’in 2007 yılında önce tekli olarak yayımlanan, daha sonra ilk albümünde de yer alan “Bu Nasıl Veda?”, Gökhan Tepe’nin 1996 çıkışlı ilk albümündeki şarkılardan biri olan ve söz ve müziği Doğuş’a ait olan “Zor Gelir”, Yavuz Çetin’in “Satılık” albümünden “Sadece Senin Olmak”, Göksel Aktaş’ın internet üzerinden popüler olmuş “Dönebilsen” adlı şarkısı ve bir başka yetenek yarışmasını, Rising Star’ı birincilikle bitirmiş Ferit Özkan Başeğmez’in 2012’de piyasaya çıkan aynı adlı albümünün çıkış şarkısı “Gül Bence” albümdeki diğer “cover” şarkılar.
Yanı sıra yine Ferit Özkan Başeğmez’e ait “Kalbindeyim” albümün açılış şarkısı, albümde söz ve müziği İlyas Yalçıntaş’a ait iki şarkıdan biri olan “İçimdeki Duman” ise isim şarkısı olmuş. Diğer İlyas Yalçıntaş şarkısı ise albümden çok önce İlyas’ın internette paylaştığı şarkılardan biri olan “Aşk Adam Seçiyor”.
Bu arada albüme adını veren ve CD baskısında üçüncü sırada yer alan “İçimdeki Duman”ın, dijital platformlarda neden albümün son sırasında “bonus track” olarak yer aldığını ben anlamadım. Anlayan varsa bana da anlatsın.
Toplamda itinayla derlenip toparlanmış, bir bütünlüğü, bir devamlılığı olan bir repertuvar bu. “Cover” konusunda hep çok bildik, çok “hit” şarkılar seçmenin kolaycılığına kaçılmamış olması da az bulunur bir çaba. Ne var ki albümle ilgili tek sorun da burada başlıyor. Şarkıların hemen hepsi çok başka isimlerin imzasını taşısa da aynı stil, aynı tavır içerisinde dolanan şarkılar. Haliyle de başından sonuna dek aynı biçimde şarkı söyleyen bir İlyas var. Albümün süresi de biraz uzunca olunca, başından sonuna dek dinlemek, eğer bu tarz şarkılara çok da düşkün değilseniz, bir yerden sonra yorucu bir hal alabiliyor. Bu monotonluğun kırıldığı anlar yok değil. “Sadem”, Soner Sarıkabadayı versiyonundan çok daha etkili bir hal almış ve İlyas’ın şarkıcı olarak parladığı şarkılardan biri olmuş albümde. “Nefes” de bu anlamda daha farklı tınlıyor.
Bu bir kenara, albümde aranjör olarak ismini gördüğümüz her bir müzisyen, Febyo Taşel, Olcay Anar, Ayhan Günyıl, Çağatay Şen ve (“Olmazsa Olmazımsın”ın aranjörü olarak) Emirhan Cengiz, üzerlerine düşeni titizlikle yapmışlar. Pırıl pırıl bir “sound” ile ve türün gerekliliklerini yerine getiren, hem şarkıların hem de şarkıcı olarak Yalçıntaş’ın hakkını veren düzenlemelerle albüm temiz bir işçilik taşıyor. Evren Arasıl’ın fotoğrafları ve Fatih Kocatürk’ün sade kartonet tasarımı da albümün ağırbaşlılığını doğru resmediyor.
Bu albümün İlyas Yalçıntaş için, “İncir”le kazandığı popülerliği devam ettirmek adına doğru bir iş olduğu söylenebilir ama peşi sıra gelecek bir işin aynı çizgide olması durumunda, bir kez daha aynı etki oluşmayabilir. Bu nedenle Yalçıntaş’ın hiç eğitim almadan kendi kendine geliştirdiği şarkıcılık tekniğini daha fazla ileri götürmesi, bu kalıbın dışından da ses verebilmesi ve başka formlarda şarkılar da denemesi lazım.
(23 Şubat 2016 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
İlk albümünü 2011 yılında piyasaya çıkarmıştı ve sadece Ravi adını kullanmıştı o günlerde. Oysa biz onu “Eksik” gibi “Kalp Kırılsa da Sever” gibi “hit” şarkıların bestecisi Ravi İncigöz olarak tanıyorduk. İyi bir albümdü ama sanırım albümün kendisinden azade bir takım problemlerden dolayı üzerine fazla oynanmadı. 2014 yılında “Şeker” adlı şarkısıyla ve Mustafa Ceceli’nin düet desteğiyle karşımıza çıkan Ravi İncigöz, geçtiğimiz günlerde ikinci albümünü DMC etiketiyle yayımladı.
Albümde yedi şarkı ve iki farklı versiyon var. Bu yedi şarkının biri daha önce tekli olarak yayımlanan “Şeker”, ikisi ise ilk albümde de yer alan şarkılar. Yani toplamda dört yeni şarkı var bu albümde. Bu da bugünün müzik piyasası için makul bir sayı.
İlk albümün en iyi şarkılarından biri olan “Bugün”, bu albümde Febyo Taşel tarafından yapılmış yeni düzenlemesiyle çıkış şarkısı olmuş. İyi de olmuş. İlk versiyonu daha akustikti ve hiç de fena değildi ama bu düzenleme şarkıyı daha kolay algılanabilir kılmış.
İlk albümden bu albüme transfer olan diğer şarkı ise “Acı Aşk”. Bu şarkının sözlerinde kısmen değişiklik yapmış Ravi İncigöz ve hem Febyo Taşel’in yeni düzenlemesiyle, hem de Soner Türksoy’un “House Versiyon”uyla bu albüme dâhil etmiş. Albümlerdeki çok şarkının heba olduğu, kısa sürede “eski” kabul edilip gündemden düştüğü bir zamanda aynı şarkıları 5 yıl sonra yeniden söylemek tuhaf olmasa gerek artık. Hele ki şarkılar daha fazla ilgiyi hak ediyorsa.
Sözleri Ravi İncigöz ve Cüneyt Tek’e, bestesi Ferdi Karameşe’ye ait “Şeker” de hem daha önce yayımlanan “Feat. Mustafa Ceceli” tekli versiyonu, hem de “Remix” versiyonu ile yer alıyor albümde.
Gelelim yeni şarkılara…
Söz ve müzikleri Ravi İncigöz’e ait dört şarkının dördü de hem söz hem de melodik yapı olarak güçlü pop şarkıları. Daha ilk dinleyişte nasıl da Mustafa Ceceli’ye uygun bir şarkı diye düşündüren ama Ravi’nin de solist olarak altından başarıyla kalktığı “Bi’ Dön”, alaturka-arabesk tınılarıyla kulağa hemen yer eden “Yapamam”, İspanyol yürüyüşlü “Canım” ve romantik mi romantik “Teşekkür Ederim” türün sevenlerini ziyadesiyle memnun edecektir.
Her şeyden önce Ravi İncigöz, koştuğu kulvarda ve konumlandığı müzikal kategoride iyi bir şarkı yazarı. Şarkıcı olarak ilk albümüne kıyasla gözle görülür (daha doğrusu kulakla duyulur) bir fark da var. Şimdi daha kendinden emin, sözlere, notalara daha hâkim. Daha önce de yazmıştım, yineleyeyim; ses renginin ilk dinleyişte yadırganan bir tarafı, bir tizliği de yok değil. Bunu bir karakteristik olarak da kabul edebilirsiniz tabii.
Ravi’yi bir animasyon film karakterine dönüşmüş kapak fotoğrafını saymazsak, Serkan Özdemir tarafından çekilmiş siyah beyaz kartonet fotoğrafları ve Fatih Kocatürk’ün tasarımı albümün ruhuna ve iklimine gayet uygun.
Özetle Ferhat Göçer – Mustafa Ceceli – Yalın çizgisinde solistleri ve şarkıları seviyorsanız bu albümü sevmemeniz için bir neden yok. Bu genelleme bir haksızlığa da yol açsın istemem zira Ravi’nin şarkıları ve sesiyle yarattığı epeyce romantik atmosfer, bahsi geçen her üç isimden de daha samimi, daha inandırıcı. Bunu da söylemeden geçemeyeceğim.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.