“O yıllarda televizyon dizileri, şarkılar için klip vazifesi
görür, birçok şarkı diziler sayesinde keşfedilirdi…”
Artık 10 yıl sonra mı olur 20 yıl sonra mı orasını bilemem
ama günün birinde birileri bugünlerin müziğini anlatırken bu cümleyi kuracak
muhakkak.
Şu sıra en çok Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz ve Çukur
dizilerinin müzikleri gidiyor mesela. Neredeyse her hafta yeni bir şarkı
patlatıyorlar.
Ayfer Vardar’ın seslendirdiği ve geçtiğimiz günlerde Kalan Müzik etiketiyle tekli olarak da yayımlanan “Al Ömrümü” Eşkıya Dünyaya
Hükümdar Olmaz sayesinde yeniden keşfedilen şarkılardan biri oldu. Yeniden
keşfedilen diyorum çünkü şarkının epeyce sükseli bir evveliyatı var aslında.
Şarkı ilk kez 2011 yılında dinleyici karşısına çıkıyor. Hem söz
yazarı ve bestecisi Cevdet Bağca’nın “Nuda” adlı albümünde hem de Kıvırcık Ali’nin
ölümünden hemen sonra yayımlanan “On Bir İki Bin On Bir / Veda” adlı albümde. Bu
ikinci albümde şarkıyı Kıvırcık Ali ve Yıldız Tilbe birlikte söylüyorlar. 2016
yılında ise Kubat bu şarkıyı yeni albümünün isim şarkısı yapıyor. Şarkının
Kubat versiyonu Kurtlar Vadisi dizisinde de kullanılıyor ve o dönem epeyce ses
getiriyor. 2017 yılında Zülfükâr’ın “Çirkin” adlı albümünde yer alan şarkı 2019
başında da Handan Şahin’in “Alem” adlı albümünde bir kez daha dinleyici
karşısına çıkıyor.
Rağbet gördüğü kadar var. “Al Ömrümü” dile kolay takılan,
bir o kadar da dokunaklı bir türkü formunda beste. Ayfer Vardar da her zamanki
gibi tertemiz, pırıl pırıl söylemiş. Bu türü sevenler için her bakımdan tatmin
edici bir çalışma.
(25 Ekim 2016 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Milliyet Sanat dergisi için röportajda yaptığımızda bana açık yüreklilikle anlatmıştı Harun Kolçak. “Best Of” albüm projesini birkaç majör yapım firmasına götürdüğünü ve kendisine nazikçe kapının gösterildiğini. Sonra Umut Kuzey ve Özlem Demirbakan’ın yani Arpej Yapım’ın bu projeye nasıl talip olduğunu ve işi nasıl sahiplendiğini. O majör yapım firmaları şimdi pişman mıdır bilinmez ama Harun Kolçak’ın “Best Of” albüm projesi “Çeyrek Asır”ın şarkıları bugünlerde müzik listelerin üst sıralarında dolaşıyor. Harun Kolçak şarkılarını eskiden beri bilenler ve sevenler kadar, bir yeni nesil de Kolçak’ı yeniden keşfediyor bu aralar.
Bir “star” gibi yaşamadı hiç Harun Kolçak. Bir müzisyen gibi yaşadı. “Gir Kanıma” ile şöhreti yakaladığında zaten yıllardır müziğin içinde, sahnelerdeydi. Bu yüzden de ‘90’ların pop yıldızlarından birine dönüştüğünde bile bir pop yıldızı gibi davranmadı, kendini başka bir yere koymadı. Ne var ki piyasa, oyunu kuralına göre oynamayanlara karşı hiçbir zaman adil değildi. Ondandır ki 2006 ve 2012 çıkışlı son iki albümü yeterince ulaşamadı dinleyiciye. Bir de üzerine hastalığı geldi. Acaba Harun Kolçak “bitmiş” miydi artık? Bitmediğini, bitmeyeceğini, iyi şarkı, iyi müzik ve iyi müzisyenin her zaman yerini bulacağını “Çeyrek Asır”la dosta düşmana gösterdi.
Geçtiğimiz günlerde Arpej Yapım etiketiyle piyasaya sürülen “Çeyrek Asır” aslında sadece bir “Best Of” albüm olmanın ötesinde, aynı zamanda bir düetler albümü. İrem Derici, Bedük, Gökhan Türkmen, Tuğba Yurt, Yaşar, Kubat, Işın Karaca, Zara, Aşkın Nur Yengi, Alişan Göksu, Tan, Gülçin Ergül, Hakan Kahraman ve Umut Kuzey’den oluşan bir kadro, Harun Kolçak’a eşlik ediyor bu albümde.
Her biri bir şekilde hafızalarımıza yer etmiş, hayatlarımızın bir dönemine eşlik etmiş, daha da fazlası, sağlam müzikal yapıları ve sözleriyle “zamansız” sıfatını çoktan hak etmiş Harun Kolçak şarkıları ardı ardına sıralanıyor. Albüm, Kolçak’ın ilk “hit”i “Gir Kanıma” ile başlıyor ve “Gir Kanıma”nın da içinde olduğu ilk albüm “Beni Affet”ten bir başka “hit”, “Müptelayım Sana” ile kapanıyor. Tam 14 şarkı boyunca, bugünün popüler sesleri eşliğinde tadına doyulmaz bir ‘90’lar yolculuğuna çıkıyoruz.
Zira seçilen şarkıların biri (2006 tarihli “Ağlat Beni”) hariç tamamı Kolçak’ın 1990-2000 yılları arası döneminden şarkılar. İlk dört albümün yanı sıra Bendeniz – Harun Kolçak ortak teklisinden “Elimde Değil” ile Aşkın Nur Yengi’nin ilk albümünde yer alan ve Harun Kolçak’ın ilk albümünden bir yıl kadar önce yayımlanan “Bile Bile” de var bu albümde. Birer Harun Kolçak bestesi olan “Deli Et Beni” ve “Korkuyorum” ilk olarak Emel tarafından seslendirilmişti. “Deli Et Beni”yi yakın zamanda “rock” versiyonuyla ilk kez kendisi de seslendirmişti Harun. “Korkuyorum”u ise 1995 çıkışlı albümünde söylemişti.
Bir kere şarkılar çok iyi seçilmiş, şarkı ve şarkıcı eşleşmeleri çok doğru yapılmış ki bu tür albümlerde en büyük handikap budur biliyorsunuz. Gökhan Türkmen, Yaşar, Tuğba Yurt ve Gülçin Ergül düetleri benim albümdeki favorilerim oldu. Bedük’ün farklı düzenlemesi, İrem Derici’nin “Gir Kanıma”ya kattığı ekstra enerji, Tan’ın alaturka nağmelerle süslediği “Gitme Seviyorum”un bu hali de albümün güzel renkleri arasında. Keşke Aşkın Nur Yengi ve Harun Kolçak’ı zaten yıllardır bildiğimiz ve dinlediğimiz bir düetle değil de başka bir şarkı ile dinleseydik diye düşünmedim değil. Ama bu düet bu şekilde bir klasik oldu, ona da kabul.
Harun Kolçak’ın yıllardır birçok albümünde birlikte çalıştığı İskender Paydaş, şarkıları bugüne güncellerken çok da orijinal akışlarının dışına çıkmamış. Umut Kuzey düetiyle “rock” tınılar kazanmış “Müptelayım Sana” ve Bedük’ün kendi düzenlediği “Sensiz Olmam” dışında şarkıların orijinal hallerini bilen ve sevenler için şaşırtıcı bir sürpriz yok bu albümde ki bence bu doz da gayet yerinde olmuş.
Müziğin müzik, şarkı sözünün sözün şarkı sözü olduğu zamanlara ait şarkılar bunlar. İçi dolu şarkılar yani. Bu aralar çok ama çok ihtiyaç duyduğumuz türden. Albümün gördüğü ilgi en çok da bununla kaim olsa gerek. Hem bir şarkıcı hem de bir besteci olarak Harun Kolçak’ın ne kadar kıymetli olduğunu da bir kez daha hatırlatıyor bize. Umarım bunun arkası yeni şarkılarla dolu yeni albümlerle gelir.
(9 Mart 2016 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
İlk albümünü piyasaya sürdüğünde takvimler 1996 yılını gösteriyordu. Herkes, türkü söyleyen henüz 22 yaşındaki bu gencin müzik piyasasında kalıcı bir yetenek olacağı konusunda hemfikirdi. Nitekim öyle de oldu. Aradan yirmi yıl geçti ve Kubat müzikte yirminci yılını onuncu albümüyle kutluyor. “Al Ömrümü” adını taşıyan yeni Kubat albümü, geçtiğimiz günlerde Studio 14 ve DMC ortaklığı ile raflarda yerini aldı.
2015’de sadece dijital platformlarda yayımlanan dört şarkılık mini türkü albümü “Proje 2015”i saymazsak, üç yıl önce yayımlanan son albümünde pop sularında yüzmüştü Kubat. Son derece iyi bir albümdü bu üstelik. Yeni albümünde ise türkülere ve türkü formundaki şarkılara geri dönmüş ama poptan da büsbütün uzağa gitmemiş. On bir şarkı ve bir farklı versiyonun yer aldığı bu albüm, pop-folk çizgisinde bir yerlerden ses veriyor.
Söz ve müziği Cevdet Bağca’ya ait (albüm kartonetinde her nedense Bağcı olarak yazılmış soyadı) “Al Ömrümü”, albümün hem adı hem de çıkış şarkısı olmuş. 2011 yılında hem Cevdet Bağca, hem de Kıvırıcık Ali tarafından seslendirilen bu şarkıyı, Kubat da 2012 yılında Gökhan Kırdar’ın düzenlemesiyle seslendirmişti. Bu albümde ise aynı şarkı, Mehmethan Dişbudak’ın düzenlemesi ile albümün en iddialı şarkılarından biri haline gelmiş.
İhsan Güvercin’in Gevheri’nin dizelerinden bestelediği ve 2015 yılında yayımlanan son albümünde seslendirdiği “Ey Benim Nazlı Cananım” bu albümde senfonik-“rock” denilebilecek bir düzenleme ile çıkıyor karşımıza. Hemen ardından gelen anonim Bodrum türküsü “Yansın Bodrum” ise “funky” gitarları ve disko ritmiyle şaşırtıyor. Genellikle “Demirciler Demir Döver Tunç Olur” adıyla bilinen ve öyle söylenen bu türküyü, 2007 yılında Mehmet Çelik “Yansın Bodrum”, adıyla söylemişti. Türkünün Kubat’ın söylediği bu versiyondaki trafiği de ondan alınmış sanırım.
İzmirli bir genç besteci ve şarkıcı olan Derya Yılmaz’ın üç şarkısına birden yer vermiş bu albümde Kubat: “Veda”, “Eyvallah” ve “Buram Buram”. Pop kategorisinde değerlendirilecek bu üç şarkının üçü de kendi kulvarı içerisinde azımsanmayacak kadar iyi ve Kubat’ın sesinde çok doğru tınlayan şarkılar. Özellikle “Eyvallah”, benim albümün bütünü içerisinde en sevdiğim şarkılardan biri oldu. Sanırım bu albüm, daha önce Demet Aktaş’ın ilk albümünde de bir bestesi yer alan Derya Yılmaz’ın müzik dünyası tarafından yakın takibe alınmasını da sağlayacak. Yine adını daha önce pek duymadığımız ama albümde bir şarkısı yer alan bir başka besteci ise Aysun Keskin. Söz ve müziği Keskin’e ait “Göresim Var” adlı şarkı da albümün iyilerinden. Ayrıca “Göresim Var” albümde iki farklı versiyonla yer alan tek şarkı.
Huşeng Azeroğlu tarafından derlenmiş Azeri bir türkü olan “Ay Beri Bak” ve Neşet Ertaş’ın meşhur “Doyulur mu?”su özellikle vokalleriyle ‘70’li yıllar Anadolu popu tadını bugünlere taşımış yeni düzenlemeler. Nitekim tam da o döneme ait bir Cem Karaca şarkısı olan “Gel Efendim” de yine şaşırtıcı bir düzenlemeyle albümde yerini almış.
Bolu yöresine ait anonim bir türkü olan “Gözümden Cemalin”, Kubat’ın bir şarkıcı olarak sesini kullanmadaki maharetini bir kez daha gözler önüne (daha doğrusu kulaklar önüne) seriyor.
Her şeyden çok şunun altını çizmek lazım ki, müzikal açıdan “cesur” bir albüm bu. Hem tanınmamış bestecilerin şarkılarına yer verip, hem de çok bildik şarkı ve türküleri bambaşka hale getiren düzenlemelerle dinleyici karşısına çıkarmak söz konusu ve kabul etmeli ki bu, iki ucu da çok cesur bir deneme. Koyun Kubat’ın neredeyse kusursuz denilebilecek şarkıcılık performansını bir tarafa, sadece aranjör olarak Mehmethan Dişbudak’ın her bir şarkıda neler yaptığını duymak için bile dinlenilmesi gereken, hatta müzisyenlerce ilham alınması gereken bir albüm bu. Ben ki türkülerin otantik hallerinden fazlaca uzaklaştırılmasına hiç de sıcak bakmayanlardanım, beni bile tavladı bu düzenlemeler doğrusu.
Nihat Odabaşı’nın siyah beyaz fotoğrafları ve Nilşah Ağaoğlu’nun özenli kartonet tasarımı da bu bütünü tamamlıyor. Tek sorun, bastığı her kartonet kesim hatalarıyla dolu olan GD Ofset’in kartonet baskısı. Tırtıklar, pürüzler, eğri kesim ve CD’yi tutan plastiğin kartonete yapışmamış olma sorunu, bu firmanın son dönemde bastığı bütün CD kartonetlerinde olduğu gibi, bunda da var. Ama zaten kartoneti dert eden üç beş kişi kaldık şunun şurasında değil mi? Bu da kadı kızının kusuru misali olsun.
4. SİHİRLİ MİKROFON RADYO ÖDÜLLERİ ÖDÜL TÖRENİ (11 ŞUBAT 2016)
Tatsız, tuzsuz, eğlencesiz, ruhsuz, duygusuz, inceliksiz çünkü kültürsüz ve sanatsız yarınlara koşar adım gidiyoruz. İçimiz boşalıyor, kuruyoruz. Kurutuluyoruz daha doğrusu. Çoraklaştırma, susuzlaştırma, duyarsızlaştırma ve hatta beyinsizleştirme harekâtı televizyonlar, radyolar, gazeteler, dergilerle yani insanlık tarihinin en etkili silahlarıyla tam gaz devam ediyor. Kavruk sesi, bozuk diksiyonuyla kötü şiirler okuyan adamları, ağzında sakız varmış gibi konuşurken dünyanın en geri zekâlı cümlelerini bile ancak kafa göz yararak kurabilen aciz kızları alkışlıyoruz. Sözü noksan, müziği noksan şarkıları seviyor, sesi noksan şarkıcıları besleyip büyütüyoruz. Geçmişi inkâr ediyoruz topyekun, yok sayıyoruz. Kendimizden başlatıyoruz tarihi, kendimize yontuyoruz adaleti ve sonra kendi yalanımıza kendimiz inanıyoruz.
(3 Temmuz 2013 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Avrupa’da yaşayan Türklerin üçüncü kuşağından yetişmiş çok sayıda müzisyen Türk müzik piyasasına ‘90’lar ve sonrasında giriş yaptı. Kırık Türkçeleri kadar hem köklerinden, hem de içinde büyüdükleri kültürden etkilenmiş ‘sentez’ müzikleri ile de dikkat çektiler ve kalıcı oldular. Belçika doğumlu Kubat da bunlardan biriydi. İlk albümünü 1995 yılında yayımlayan Kubat, türkülere getirdiği farklı yorum ve yüksek şarkıcılık performansı ile dikkat çekti ve o günden bugüne son derece tutarlı bir çizgide, hep iyi albümlere imza attı.
Kubat’ın yeni albümü “İyi Olacaksın”, geçtiğimiz günlerde GNL etiketiyle yayımlandı ve Kubat herkesi şaşırtarak bu defa pop şarkılarla karşımıza çıktı. Evet, önceki albümlerinde de zaman zaman pop şarkıları söylemişliği vardı ama genellikle halk müziği kalıplarının dışarı çıkmadan… Bu defa ise halk müziğinden tamamen uzakta, nice pop kategorisinde saydığımız albümden bile daha pop bir Kubat var karşımızda. 2013’ün ilk yarısında yayımlanmış en iyi pop albümlerinden birinin Kubat’a ait olması tek başına bir sürpriz belki ama bu başarının sırrı sadece bu sürprizde saklı değil.
Her şeyden önce Kubat bu albümde söylediği şarkıların ruhuna nüfuz etmiş, duygusuna ermiş, dört dörtlük bir yorumcu olarak göz kamaştırıyor. O kocaman sesini asla abartmadan, kulağımıza/gözümüze sokmadan, şarkıları ezmeden, hırpalamadan, son derece dengeli bir biçimde ve hem teknik hem de artistik anlamda kusursuz bir performansla seslendiriyor. “Güçlü sesli” şarkıcılarımızın Kubat’tan öğreneceği çok şey var.
Yanı sıra çok da iyi bir repertuvar derlenmiş bu albümde. 10 şarkının 3’ü tanıdık. Biri bir Fikret Kızılok klasiği “Fark Etmeden”, biri Hümeyra’nın Âşık Veysel’den bestelediği “Derdimi Dökersem”, bir diğeri ise Fikret Şeneş - Ajda Pekkan işbirliğinin en güzel şarkılarından biri olan “Dile Kolay”. “Dile Kolay”da şarkı sözlerinin ufak tefek yer değişikliklerini görmezden gelirsek -ki ben böylesi ezber edilmiş şarkılarda bu değişiklikleri hoş göremeyenlerdenim- her üç şarkının da Kubat’a çok yakıştığını söyleyebiliriz.
Aysel Gürel’den geriye kalan büyük ve kıymetli mirasın bestelenmemiş şarkı sözlerinden biri olan “Ödendi Günahın”, Febyo Taşel’in bestesiyle albümün en iyi şarkılarından birine dönüşmüş. Bülent Yetiş’in söz ve müziğini yazdığı “Sararmış Fotoğraflar” ilk dinleyişte kulağa yerleşiyor. Albüme adını veren “İyi Olacaksın” da benim favorilerim arasında. Albümün prodüktörü de olan ve bütün düzenlemeleri yapan Febyo Taşel’in söz ve müziğine imza attığı “Aşkla Kaçakken” ve “Yıldızlar Şehri”, belki de bir dinleyici ön yargısıyla, ister istemez tipik birer Funda Arar şarkısı gibi geliyor kulağa. Albümün açılışında yer alan ve yabancı bir şarkıdan Febyo Taşel tarafından Türkçeye adapte edilen “Aşkınla Sen” nefis bir tango. Sunay Akın’ın şiirinden Zülfü Livaneli’nin bestelediği “Alacak” ise bütün içerisinde farklı bir yerde duruyor ve bugüne dek alışageldiğimiz Kubat tarzına, tam da albümün sonunda yürek burkan bir selam gönderiyor.
Mehmet Turgut imzalı fotoğraflar ve Berkcan Okar imzalı kartonet tasarımı, albümün ağırbaşlı ve zarif çizgisini bütünlüyor. Albümde çalan müzisyenler arasında Erdem Sökmen, Eylem Pelit, Volkan Öktem, Serhan Yasdıman ve Özer Arkun gibi usta müzisyenleri görmek, kulak okşayan yüksek müzikal değerin sebebini açıklamaya yetiyor. Fuat Güner, Funda Arar ve Pelin Yılmaz gibi isimleri vokallerde görmek de öyle. Başından sonuna akustik kayıtlar ve Çağlar Türkmen’in kusursuz “mastering”i (son dokunuşu) ise albümün değerini yükselten diğer unsurlar.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.