(Milliyet Sanat dergisi Temmuz 2016 sayısında yayımlanmıştır.)
Evvel zaman, kalbur saman içindeydi… Bir yanımız kahır kıyamet arabesk filmlerin video kasetleriyle yaprak döker, bir yanımız şakkıdı şukkudu taverna kasetleriyle bahar bahçe iken, takvimler ‘80’leri 90’lara bağlayıvermişti bile. Ortalama bir oturma odası büyüklüğündeki ışıklı, bol düğmeli kompüterlerin hayatlarımıza karışıvermesi, binalardaki kapıların yakınına geldiğimizde kendiliğinden açılıvermesi, hatta PTT’ye başvurup yıllarca sıra bekleyerek evlerimize bağlatabildiğimiz, sonra da başköşelerde üzerine dantel örterek muhafaza ettiğimiz telefonların nereye gitsek yanımızda götürebileceğimiz, nerede istersek konuşabileceğimiz akıl almaz cihazlara dönüşüvermesi, yani bilim-kurgu televizyon dizisi Uzay 1999’un gerçek oluvermesi an meselesiydi. O sıra döküldü terütaze popçularımız şeker şurup şarkılarıyla ortalığa. Renkli kostümleri, bir o yana bir bu yana savurduğu fönlü saçları ve kendine has dans stiliyle şirin mi şirin Kenan Doğulu’yu da o sıralar tanıdık.
(KENAN DOĞULU HARBİYE AÇIK HAVA TİYATROSU KONSERİ 25 HAZİRAN 2016)
Konser boyunca iki farklı pantolon giydi Kenan Doğulu. İki
de farklı kemer taktı doğal olarak. Ama her iki kemerin de ucu pantolon
köprüsüne takılmamış, serbest bırakılmış ve sol taraftan aşağı doğru sarkmış
vaziyetteydi gece boyunca. Belli ki bilerek yapılmıştı. Ajda ise bundan 36 yıl
önce aynı şeyi bilmeden yapmıştı. Dolmabahçe Sarayı’nın ön cephesinde yapılan TRT
çekiminde kocaman güneş gözlükleri ve her zamanki doğaçlama dans stiliyle
yanındaki iki erkek dansçıya havalı havalı eşlik etmeye çalışıyor, bir yandan
da “Bambaşka Biri”ni söylermiş gibi yapıyordu. Üzerindeki yeşil bluzla aynı
renk örme kemerinin ucu her nasılsa sarkık kalmıştı. İki yıl filan sürdü o moda.
Hepimiz örme kemer taktık, ucunu da aynen öyle sarkıttık. O zamanlar memleketin
yegâne “trendsetter”ı Ajda’ydı çünkü. Şimdi Kenan’dan özenip de kemerini
sarkıtan olur mu bilmem. Artık herkes kendi çapında “trendsetter” çünkü.
(26 Ocak 2016 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
“Başka Türlü Bir Şey”, Şenay Lambaoğlu’nun üçüncü albümü. 2015 yılının Aralık ayında Sony Müzik etiketiyle yayımlanan albüm, Lambaoğlu’nun ilk iki albümünden farklı olarak bu defa bir şarkı hariç bildik şarkıların yeni yorumlarından oluşuyor. Önceki albümlerinde ağırlıklı olarak kendi şarkılarını seslendirmeyi tercih eden Lambaoğlu bu kez sevdiği şarkıları bir araya getirmiş ve kendi deyimiyle “Kimlerden beslendi, nelerle çoğaldıysa onlarla yoğrulmuş bir albüm” ortaya çıkarmış.
Tek fark bu değil. Lambaoğlu bu albümde farklı bir ekiple de çalışmış. Albümün prodüktörü ve aranjörü, cazın genç yeteneklerinden Can Çankaya. Türkiye’de aldığı müzik eğitimini Amerika’da “master” seviyesine çıkarmakla kalmayıp, New York’ta çeşitli çalışmalara da imza atan, halen çalışmalarını Türkiye-Amerika hattında sürdüren Çankaya, trompet ve piyanoda yetkin bir enstrümanist olarak tanınıyor.Can Çankaya ismi 2015 yılında Yasemin Mori’nin “Finnari Kakaraska” adlı albümünde de prodüktör ve aranjör olarak karşımıza çıkmıştı.
“Başka Türlü Bir Şey” bir pop-caz albümü. Seçilen şarkılar popun daha ziyade alternatif kulvarından ve haliyle de zaten caza yatkın armonik yapılardalar. Buna karşın aranjör olarak Can Çankaya da, solist olarak Şenay Lambaoğlu da abartıya kaçmadan, dünyadaki örneklerinden hiç de aşağı kalmayacak bir pop-caz çizgisi yakalamışlar. Türkiye’de yakın zamanda yapılan benzer konseptte yapılmış birkaç albümün tatsızlığı göz önüne alınınca, bu albümde doğru bir dengenin yakalandığı daha açık bir biçimde ortaya çıkıyor.
Albümdeki dokuz şarkıdan tek yeni olanı Şenay Lambaoğlu’nun Hayyam’ın dizelerinden bestelediği “Yaseminler Düşerken”. Bunun dışında Yeni Türkü’nün albüme isim de olan “Başka Türlü Bir Şey”i, Fikret Kızılok’un “Fark Etmeden” i, Ezginin Günlüğü’nün “Seni Düşünmek”i, Mehmet Güreli’den “Uçurtma”, İlhan Şeşen’den “Sensiz Olmaz”, Zafer Cınbıl’dan “Sevdanın Yolları”, Özdemir Erdoğan’dan “Ayrılık Zor” ve Vedat Sakman’dan “Yolum Yok”, ardı ardına sıralanıyor. Benzer bir müzikal çizgide ilerleyen tüm bu müzisyenlerin hayatlarımıza şu veya bu şekilde yer etmiş şarkılarını iyi düzenlemeler ve iyi bir yorumla peş peşe dinlemenin tadına doyulmuyor. Her bir şarkı bir bütünü tamamlar gibi ve albüm başından sonuna dek su gibi akıp gidiyor.
Hangi şarkının sizde ne tür izler bıraktığına bağlı olarak farklı favorileriniz olabilir albümde. Belki yaşınız itibariyle o kadar da aşina değilsinizdir bu şarkılara. Öyle ya da böyle,”Başka Türlü Bir Şey”in, “Uçurtma”nın ve “Sensiz Olmaz”ın daha ilk dinleyişte iz bırakması muhtemeldir. Ben özellikle “Uçurtma”nın düzenlemesine bayıldığımı söylemeliyim. Özdemir Erdoğan’ın bugüne dek çok fazla el değmemiş “Ayrılık Zor”u ise benim için albümün sürprizi oldu.
Evet, çok fazla “cover” albüm/şarkı yapıldı ve hâlâ yapılıyor. Evet, hepimiz bu durumdan zaman zaman sıkılıyoruz. Ancak doğru seçilmiş şarkılar doğru işlendiği zaman tıpkı bu albümde olduğu gibi, eskilerin içinden bir yeni tazeliği bulup çıkarmak da mümkün oluyor. Bu bakımdan başarılı bir albüm bu. Şayet Şenay Lambaoğlu’yla bu albüm vesilesiyle tanıştıysanız, önceki iki albümüne de kulak kabartmanızı öneririm.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.