Ben Ses dergisinin en çok kokusunu severdim. Zamanın dergilerinden farklı bir baskı tekniği ve kağıdı vardı çünkü değişik bir koku gelirdi sayfaları çevirdikçe. Okumayı öğrendikten sonra ise içeriğini de sevdim haliyle; sinema, tiyatro ve müzikten bahsediyordu çünkü. Sevmemek mümkün mü? Ta ilk sayısından 90’lara dek sayısız nüshası hala evimde, arşiv çalışmalarında baş kaynaklarımdan biri olan Ses’te bir gün benim de yazacağımı söyleseler, güler geçerdim. Ama oldu işte. Bundan böyle her ay, hem gündeme dair müzik haberleri, dedikoduları, hem de eski Ses nüshalarından nostaljik haberlerle bu köşedeyim.
ŞARKILAR HIZARLA KESİLMEZ
(Millıyet Sanat dergisi Aralık 2014 sayısında yayımlanmıştır.)
Mitoloji bu ya, denizler tanrısı Poseidon ile tanrılar tanrısı Zeus’un kızı olan sanat, zekâ, ilham ve barış tanrıçası Athena, bir iddiaya tutuşurlar evvel zamanda. İddiayı kazanan, yeni kurulan bir şehrin tanrısı olacaktır. Poseidon üç başlı mızrağını yere saplar ve oradan bir at doğar. “Yük taşır, insana dost olur bu hayvan,” der. Tanrılar büyülenir adeta atın güzelliği karşısında. Sıra Athena’dadır. Onun mızrağını vurduğu yerde ise bir ağaç çıkar ortaya. “Bu, zeytin ağacıdır,” der Athena. “ Meyvesi yenir, yağı çıkarılır, yemeklere katılır, insanlara sağlık verir. Bu yağ yakılıp geceleri aydınlatır.”
(24 Kasım 2014 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Esin İris, genç yaşında müzik dünyasında epeyce dirsek çürütmüş ve bir albüm yayımlamak için acele etmemişlerden. Gerçi 2006 yılında gayri resmi bir mini albüm kaydetmiş ama o albümdeki şarkılar “R&B” ve “rap” sularında gezindiği için bugün tanış olduğumuz Esin İris’den bir hayli farklı; hatta düpedüz “underground”. Oysa müzikte ana akımın etrafında da gezinmiş İris. Gökçe’yle de ortaklık var müzik geçmişinde mesela, Keremcem’le de. Ayhan Sicimoğlu’nun albümünde Latin şarkılar da söylemiş, Mor ve Ötesi, Fariuz Derin Bulut gibi isimlerle sahne ortaklıkları da yapmış. Bir taraftan da reklam müzikleri piyasasının içindeymiş yıllardır. Bilirsiniz işte, cıngıllar, jenerik müzikleri vesair…
Esin iris’in ilk resmi albümü “Yine Mavi”, 2014 yılının Nisan ayında Sony Müzik etiketiyle piyasaya sürüldü. 10 şarkıdan oluşan bu albümdeki tüm şarkılar Esin İris tarafından yazılmış. Bazı şarkılarda ise İris’e aynı zamanda albümün prodüktörü de olan Samuray Gökçe katkıda bulunmuş. Düzenlemeleri de Samuray Gökçe yapmış. Yani bir ekip işi ortaya koymuşlar.
Albümün çıkış şarkısı olan “Bu Gece”nin klibini ilk izlediğimde ben de herkes gibi Esin İris’i, Yıldız Tilbe’nin genç hallerine benzettim. Hem dans etme biçimi, hem fiziği, hem de şarkının verdiği enerji bunu kaçınılmaz kılıyordu çünkü. Buna karşın, daha ziyade Gökçe ile özdeşleşmiş bir müzikal tarzın izini süren bir şarkıydı “Bu Gece”. Hani o nefesli sazlar, eğlenceli atmosfer, inceden oryantal hava filan…
Onu bir kenara koyup albümü dinlemeye başladığınızda ise sizi ilk karşılayan şarkı olan “Özledim”, handiyse bir Model şarkısı gibi tınlıyor. Radyoda duysam, basbayağı Fatma Turgut sanabilirdim söyleyeni. Tam da Model’in o çok tutulan şarkılarından biri gibi “Özledim”; sırf bu nedenle bile ticari şansı yeterince yüksek. Ardından gelen “Neyse Ne” ise doğrudan oryantal bir şarkı... Yani iki de iki; iş şansa bırakılmamış.
“Bu Gece”nin ardından Koray Candemir’in de sesiyle katkıda bulunduğu bir pop-rock şarkı geliyor: “Senin Şarkın”. Peşi sıra ise bu defa buzukili, Ege havalı bir şarkı olan “Kadeh”le oryantale geri dönüyoruz. “Kışların”, melodik yapısıyla albümün dikkat çekici şarkılarından biri… “Gam ve Figan” da öyle… “Hayalleri Öldürdüm” albümün en batılı tınlayan şarkısı. Son sıradaki şarkı “Olduğu Gibi” ise adeta ilk sıradaki şarkı “Özledim”in bir türevi gibi. En ısınamadığım şarkının “Kötü Kötü Şeyler” olduğunu da söylemeliyim.
Bütünde bir ekip çalışmasının ortaya çıkardığı ortak tavır, daha ziyade dikkat çekme ve ticari başarı kazanma kriteri üzerine kurulmuş gibi. Bunun için bütün kozlar oynanmış. Başarılı olur mu? Dinleyenlere ne kadar samimi geleceğin bağlı olarak değişir bu ihtimal. Öngörmek zor. Ama şu da var ki belirli bir “sound” çizgisi yakalamış, eli yüzü düzgün, derli toplu bir albüm dinliyoruz başından sonuna dek. Etkili ve akılda kalıcı melodiler, kulağı kolay yakalayan ritim yürüyüşleri ve slogan sözler var. Bu da ana akıma oynayan bir albüm için az şey değil. Öyle ki Esin iris’in şarkıcı olarak gösterdiği performansın eksikliğini bertaraf edebilir bu durum.
Albümün adı “Yine Mavi” olunca, Melek Boçoğlu Yılmaz tarafından yapılmış kapak kompozisyonu ve kartonet tasarımı da gökyüzü mavisini ve açık mavi tonları fon almış. Ben olsam, bu albüm ve bu şarkıların yansıttığı enerjiye paralel olarak, daha sıcak renkleri, tıpkı ilk klipteki gibi daha renkli bir görselliği tercih ederdim.
KASIM 2014
(17 Kasım 2014 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Çok uzun zaman var ki bilmediğim bir şarkıyı duyup, söyleyenini merak ettiğim olmamıştı. “Sır” bende böyle bir etki yarattı. Müzik sektörüne yeni giren isimleri genellikle önce takibe alır, şarkılarını dinler, tanımaya çalışırım ama Cihan Dabager’in önce şarkısını duydum, sonra kimdir, nedir diye araştırmaya başladım.
1979 doğumlu bir müzisyen Cihan Dabager. Okullu değil, alaylı müzisyenlerden. Üniversitede kimya mühendisliği eğitimi almış ama müzik tutkusu galip gelmiş ve uzun süre Beyoğlu barlarında hem çalmış, hem söylemiş. Bu arada kendi bestelerini üretmeye başlamış ve hatta çaldığı barlardaki müdavimlerinin de ezbere aldığı şarkıları olmuş. İlk albümünün çıkış şarkısı olan “Sır” da bunlardan biriymiş.
Cihan Dabager’in “Veya” adını verdiği ilk albümü 2014 Ağustos ayında 3 Adım Müzik etiketiyle yayımlandı. 3 Adım, cesur bir müzik şirketi. Genellikle ismi hiç duyulmamış müzisyenlere kapılarını açıyor ve sektörde çıkış yolu arayan birçok yeni isim için adeta kurtarıcı oluyor. Ben bile bazen takip etmekte zorlanıyorum 3 Adım etiketiyle servis edilen yeni albümleri ve şarkıları. Cihan Dabager bunların içinde en dikkat çekici olanlarından biri.
Geçenlerde Hacer Özil’in albümü vesilesiyle de yazdım: Bir zamanların Anadolu-popunun izlerini süren çok sayıda iş yapılıyor ama çoğu taklit olmaktan öteye gidemiyor. O ruhu yakalayabilen çok az iş çıktı. Cihan Dabager bu tezin antitezi olabilecek bir potansiyel taşıdığını hissettiriyor ilk albümüyle. Bir kere çok sıcak, çok içten ve samimi bir şarkı söyleme biçimi var. Gitar çalıp şarkı söyleyen her müzisyen gibi o da yer yer “gitar ağzı” diye tanımlanabilecek bir biçimde, yanlış vurgular kullansa da, bütünde şarkılara ruhunu vererek şarkı söyleyen bir şarkıcı. Üstelik açık, net ve temiz bir diksiyonu ve artikülasyonu var.
Şarkılara gelince…
Albümde 8 şarkı var. Bunların 7’sinin söz ve müzikleri Cihan Dabager’e ait. “Naz” adlı şarkının ise sözleri Esat Anık tarafından yazılmış, bestesi Sami Anık tarafından yapılmış. Albümdeki tüm düzenlemeler Seçkin Özer imzası taşıyor. Az enstrümanla ve belli ki sınırlı imkânlarla olabileceğinin en iyisini yapmış Özer. Anadolu-popun o çok yenilikçi, deneysel ve şaşırtıcı tarafına pek dokunmuyor belki ama bir ilk albüm için o kadarı lüks zaten bu zamanda.
Albümün en dikkat çekici şarkısı “Sır” kuşkusuz. İçinden geçtiğimiz dönemde epeyce anlam kazanan sözleri ve etkili melodisiyle bu türde son dönemde yapılmış en iyi şarkı olabilir. “Sultan” ve “Süleyman” da o çizgide dikkat çekecek şarkılar. Daha romantik kanatta seyreden “Senden Önce”, “Kötü Zaman” ve “Ben Bilirim”, bildik gitar akorları üzerinden yürüyen, kolay eşlik edilecek, kolay sevilecek şarkılar. Bir parça daha Baha, Kutsi misali “gitarist-şantör” çizgisinden yürüyen “Naz”, benim albümde en az ısındığım şarkı oldu. “Selametle” ise albümü açıldığı gibi, Anadolu-pop sularında kapatıyor.
Kartonetin grafik tasarımı Tuba Ercan tarafından yapılmış. Ne yazık ki hem yanlış bir kapak fotoğrafı seçimi, hem de çok zor okunan (özellikle de şarkı künyeleri) yazı karakteriyle kitapçık tasarımı albüm için eksi puan olmuş.
KASIM 2014
(10 Kasım 2014 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Yonca Evcimik, hem müzik kariyerinin son 20 yılındaki en iyi albümü, hem de Türkçe pop müziğin son yıllardaki en iyi albümlerinden birini yaptı. Evcimik’in on beşinci albümü olması hasebiyle “15.” Adı verilmiş albüm, geçtiğimiz Haziran ayında İrem Records etiketiyle piyasaya sürüldü. Şahane bir şarkıcı olmasa da zekice manevralar ve doğru işbirlikleriyle pop müziğin ‘90’lardaki patlamasını tetikleyen, yaptığı işlerle dönemin öncülerinden biri olan Yonca Evcimik’in o günlerdeki çizgisini bugünlerde bile yakalayabilen yok. Ne var ki ‘90’ların ilk yarısında yakaladığı çıkışı, 1995 sonrasında aynı ivmeyle sürdürebildiğini söylemek de zor.
Popüler müzik risk almadan yapılmaz. Çünkü dinleyicinin beğenileri zamanın ruhuna göre değişir, devinir sürekli. Bu noktada belki Evcimik haklıdır; o çok sevilmiş çocuksu ve çılgın halinden Sezen Aksu şarkıları söyleyen olgun ve seksi kadına dönüşürken kendince bir risk almıştır. Dinleyici bu hamleyi görür ya da görmez; onu önceden kestirmek zordur. Ama Evcimik diskografisinde hiç olmaması gereken düpedüz kötü iki şarkı var ki, bence kariyerine en büyük zararı o şarkılar verdi. “Oldu Gözlerim Doldu” ve “Tweetine Bandım”dan bahsediyorum, evet.
Buradan baktığınızda, uzun süredir bir “hit” şarkı çıkarmamış, üstüne üstlük araya kötü şarkılar sıkıştırmış Yonca Evcimik’in, iyi bir albümle bile arayı kapatması zor görünüyor ki neresinden baksanız “15.” gayet iyi bir pop albümü. Bir kere “sound” günümüz Türkçe pop seyrinden birkaç fersah ötede ve bu anlamda yenilikçi bile sayılabilir. Okay Barış gibi bir genç yeteneğe ağırlıklı olarak sırtını dayarken, Serhat Tekin gibi bir başka genç yetenekten de istifade etmiş, Barlas Erinç ve Serdar Ortaç gibi “hit” garantili eski kurtlardan da şarkı alarak işi şansa bırakmamış. E albümün prodüktörü de Aykut Gürel olunca taşlar yerine doğru oturmuş.
Yonca’nın o eski tarzına, havasına ve de sesinde çok uyan, çok doğru şarkılar var albümde. Özellikle de Okay Barış’ın daha önce kendisinin de seslendirdiği “Burası İstanbul” adlı şarkı Yonca için biçilmiş kaftan. Aynı şekilde, bir Serdar Ortaç şarkısı olmasına rağmen, Volga Tamöz’ün düzenlemesiyle beklenmedik bir biçimde dikkat çekici bir Evcimik şarkısına dönüşmüş olan “Sana Ne?” albümü zımba gibi açıyor. Ben en çok söz ve müziği Murat Aydemir’e ait “Topla Gel”i sevdim, onu da söyleyeyim.
Yavaş şarkılarda çok iddialı şarkıcılık performansları gerektirmeyen, küçük ama etkili şarkılar doğru tınlıyor Yonca Evcimik’in sesinde. “Başkasın Sen” tam da bu yüzden doğru ve vurucu bir şarkı olmuş. Algılaması bir parça daha zor, daha sofistike bir şarkı olan ve Okay Barış’ın sesiyle de eşlik ettiği “Çok mu Zor?” da öyle. Orta tempodaki iki Serhat Tekin şarkısı “Hayat İşte” ve “Kolay” ise melodik zenginlikleri ile dikkat çekiyor. Her Barlas Erinç şarkısı gibi içinde bir parça espri barındıran “Zaman Kötü” ve “Ekmek Arası” da, akılda kalıcı nakaratlarıyla tipik Yonca Evcimik stilinde şarkılar. Yine bir Okay Barış şarkısı olan “Kadınım Diyorsan” ise sözleriyle de dikkat çeken, sağlam bir elektronik dans müziği örneği.
Serhat Tekin’in fotoğrafları ve Özlem Semiz’in grafik tasarımıyla kartoneti de dâhil olmak üzere neresinden bakılsa özene bezene hazırlanmış, kendi kulvarında olabildiğince iyi bir albüm bu. Ancak gerek Evcimik’in bir zamanlar sektörde gösterdiği başarının altını kendi üslubunca kalın kalın çizip durmasının, bu arada ifrada da kaçmasının yarattığı, hakkındaki pek de sempatik olmayan algı (Türk popunda ilk dans edip şarkı söyleyenin, ilk “single” yapanın kendisi olduğunu iddia etmesi gibi ki elbette öyle değil), bu arada Aysel Gürel, Hande Yener gibi isimlerin etrafında dönen yersiz polemikleri ve gerekse yukarıda bahsi geçen, kariyerinin 1995-2014 arasındaki dalgalı seyri, bu albümün önündeki en büyük engeller gibi görünüyor. Bunları aşabilirse ne alâ. Aşamazsa, bu albüme yazık olacak.
KASIM 2014
(3 Kasım 2014 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
O Hacer bu Hacer, evet. Hani ülkece ekran başına çivilendiğimiz o dillere destan Biri Bizi Gözetliyor yarışmasının ikinci sezonunda elinde gitarıyla “Erkekler” diye bir şarkı söyleyen ve yarışmanın finalinde kıl payı farkla birinciliği kaçıran “02 Hacer”.
Hacer, BBG evinden çıktıktan bir süre sonra, 2002 yılında Erol Köse prodüksiyonuyla “Erkekler” adlı ilk albümünü çıkarmış, sonra da ortadan kaybolmuştu. Merak da etmemiştik, nitekim BBG şöhretlerinden dizi oyuncusu, sunucu, şarkıcı olan kim varsa, hepsi bir süre sonra unutulup gitmişti. Aradan 12 yıl geçti ve Hacer, ikinci albümüyle tekrar karşımızı çıktı. Hacer Özil’in “Ahde Vefa” adını taşıyan yeni albümü, geçtiğimiz günlerde TMC etiketiyle yayımlandı.
Hacer’in ilk albümünde pop şarkılar söyleyen, şarkılarını ağırlıklı olarak kendisi yazmış, her ne kadar Güzel Sanatlar Lisesi mezunu ve konservatuar öğrencisi olsa da, deneyimsizliği hissedilen bir şarkıcı vardı. Müziğe uzun yıllar ara vermesinden olsa gerek, Hacer şarkıcı olarak çıtasını yükseltmiş gözükmüyor ama bu albümünün daha farklı ve daha olgun bir müzikal çizgide olduğunu söyleyebilmek mümkün. Çünkü Hacer bugünün popüler müziği içerisinde neredeyse esamisi okunmayan bir tarzın peşinde koşmuş ve belki ‘70’lerin değil ama ‘80’lerin Anadolu-pop havasını bugünlere taşımış. Albümü dinlerken en çok Barış Manço, yer yer Edip Akbayram ve Selda gibi, türün mihenk taşlarının izleri hissediliyor.
Özellikle albümün açılışında yer alan “Hele Gel”, neresinden baksanız tipik bir Barış Manço şarkısı gibi tınlıyor; hem sözleri, hem de müzikal yapısıyla. Nitekim Hacer bu albümde Barış Manço’nun “Halil İbrahim Sofrası” adlı ‘80’ler klasiğini de yeniden seslendirmiş. Çocuk yaşta evlendiren kızların dramından yola çıkan “Adım Gonca”, bir ülkenin sınırları içinde kavgasız gürültüsüz bir arada yaşayabilmenin derdine düşen “Kavuşsa Eller” ve “Halkımıza Sözümüz”, Ezo Gelin’in Anadolu’da bir efsaneye dönüşmüş öyküsünü anlatan “Bahçalarda Mor Meni” türküsü, her şart ve koşulda hayata tutunmayı telkin eden “Tut Hayatın Ucundan”, hep hikâyesi olan, mesajı olan, klişe tabiriyle “toplumsal içerikli” mesajlar veren, âşık/ozan geleneğinin de izlerini sürerken, bir parça didaktik olmakla beraber doğrudan siyasal mesajlar vermeyen ve tek bir siyasi görüşe işaret etmeyen şarkılar. Albüm bu anlamda da Barış Manço tarzına ve tavrına daha yakın duruyor zaten.
İlk klip şarkısı olarak seçilen “Gözün Arkada Kalmasın” ise, albümün aşka dair tek şarkısı ve müzikal olarak da daha alaturka bir çizgide duruyor.
Albümdeki altı şarkının söz ve müziği Aysuda Ülkü Zeren tarafından yazılmış. Daha ziyade Kıraç’a verdiği şarkılarla tanıdığımız Zeren’in bu albümün hedeflendiği çizgide olmasında payı yadsınamaz. Zira Hacer tam da böyle bir albüm yapmak istemiş ve Aysuda Ülkü Zeren, hedefi tam on ikiden vurmuş. Zira bugünlerde eskinin Anadolu-pop ya da “rock” çizgisine öykünen ne kadar şarkıcı ve grup varsa, hepsi bir takım retro bakış açılarının, deneysel çabaların, saykodelik yaklaşımların peşinde koşuyor ya da olmadı Kıraç misali doğrudan taklit yolunu seçiyor ama bırakın Seldaları, Cem Karacaları bir kenara, en azından Manço ruhunu bu kadar yakından yakalayabilen yeni bir şeyler yapabilen pek olmuyor. Albümün adı da, içinde bu isimde bir şarkı olmamasına karşın, böylece anlam kazanıyor.
Düzenlemelerde Sadun Ersönmez, Göksel Kamçı ve Berkay Şenol imzaları var. Albümün en büyük kusuru düzenlemeler kısmı zaten. Anadolu-pop türünün alamet-i farikası olan o çok parlak düzenlemelerden, çarpıcı icralardan pek nasibini almamış, epeyce vasat düzeyde kalmış kayıt, işin tadını kaçırmıyor desem yalan olur.
Albüm kapak fotoğrafları da, Hacer Özil’in memleketine “ahde vefa”sını göstermek kaygısıyla, Güneş Kazdal tarafından Gaziantep’te çekilmiş ama Çiğdem Şahiner tarafından yapılan kartonet tasarımında fotoğraflar öyle bir kullanılmış ki, Gaziantep’te çekildiğini ne görmek, ne de anlamak mümkün.
KASIM 2014
Hakkımda
Yavuz Hakan Tok
Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.
Bu Hafta Çok Okunanlar
-
MABEL MATİZ - "FATİH" “Yahu bu ne? Bu zamanda 25 şarkılık albüm mü olur? Kim dinleyecek bunu?” “Şarkıların hepsi birbirine benz...
-
(Milliyet Sanat dergisi Şubat 2023 sayısında ve 5 Şubat 2023 tarihli Milliyet gazetesinde yayımlanmıştır.) 1997 yılında bir vesileyle Pre...
-
Wikipedia’da Dilhan Şeşen’den “Türk şarkıcı ve şarkı yazarı. Burhan Şeşen’in kızı, İlhan Şeşen’in yeğeni.” cümleleriyle bahsedilmiş. Bundan ...
-
"BAZEN SIĞ, BAZEN DİBİ YOK" Hande Yener albümleri/şarkıları hakkında yazmayı seviyorum, o belli. Neredeyse her albümünü yazmışım. ...
-
Deniz Tekin müziği bırakmış. Neden? Açıklaması o kadar muğlak cümlelerle dolu ki şu veya bu sebepten diyebilmek mümkün değil. Kendince açık ...
Arşivden
-
Yabancı Gelin Sonia, Türkiye'de nasıl ünlü bir sinema oyuncusu ve şarkıcı oldu?.. Yetmişlerde ona kim, neden açık çek verdi? Dillere...
-
ENBE ORKESTRASI - "SENDEN KIYMETLİ Mİ?" Bütün tartışmalara, eleştirilere rağmen popüler müzik piyasasında ENBE damgası vurulmuş ...
-
"Hani Peter Pan masalı gibi bir hayal dünyası vardır ya; orada kötülük yoktur, orada ihanet yoktur, orada acı çekilmez. Bizim şarkılar...
-
MABEL MATİZ - "FATİH" “Yahu bu ne? Bu zamanda 25 şarkılık albüm mü olur? Kim dinleyecek bunu?” “Şarkıların hepsi birbirine benz...
-
MUSTAFA BOZKURT – “YOL” Esinlenme, etkilenme, ilham alma, sanatın her dalında bir çıkış noktası olabilir. Önünde bir örneği, daha önce yap...