Bir söz toplumuyduk biz. Dilden dile anlatılan masallar, söylenceler,
kulaktan kulağa fısıldanan maniler, kağıda kaleme değmeden yıllar yılı ezberde
kalmış türküler vardı geçmişimizde. Türkçe popüler müziğin adı henüz “Türkçe
sözlü hafif müzik” iken, koca bir geleneğin sözünü popüler şarkılara nasıl
dökeceğimizi bilmez iken ilk yol göstericilerden biri o oldu. Bazıları şiirleri
besteliyordu. Mehmet Teoman’sa şiir yazar gibi şarkı sözü yazıyordu.
Hayatı bir kitap olsa bu ülkenin popüler kültürüne, müzik ve
eğlence dünyasına dair kapsamlı bir belgesel çıkar ortaya. Diliyorum ki bir gün
yazmaya koyulur. Tanju Okan için yazdığı “Kadınım”la başlayan şarkı sözü
yazarlığında “Beni Benimle Bırak”, “Anılar”, “Gerisi Vız Gelir”, “Parkta Yatıyorum”,
“Yalnızlığım” gibi buraya isimlerini sığdıramayacağım sayısız klasiğe imza
atmış bir usta, gazetecilik, prodüktörlük, menajerlik, işletmecilik, organizatörlük
gibi işlerle sektörün her cephesinde ter dökmüş, emek vermiş bir duayen Mehmet
Teoman. Bugün bu işleri yapan herkesin yakından tanıması, bilmesi gereken bir
isim.
“Hastane / Yorgun ve Mutlu”, 1979 yılında piyasaya çıkar. ‘70’lerin
ortasında başlayan Nükhet Duru – Mehmet Teoman – Cenk Taşkan ekip çalışmasının sona
erdiği günlerdir. Nükhet Duru’nun o günlerde piyasaya çıkan yeni 33’lüğünde yine
Cenk Taşkan’ın besteleri var ama artık Mehmet Teoman’ın şarkı sözleri yoktur.
Teoman, 2 Cenk Taşkan bestesinin üzerine yazdığı şiirleri seslendirdiği o 45’liğin
kapağında o günlerde evlendiği Ayşegül Aldinç’le birlikte düğün kostümleriyle
poz vermiştir. Plaktaki şarkılarda Ayşegül Aldinç’in de sesi vardır.
“Hastane”nin bestesini Sezen Aksu çok sevince allem eder
kallem eder Cenk Taşkan’dan alır ve üzerine sözler yazarak “Dört Günlük Bir Şey”
adını taşıyan bir şarkı hâline getirir. Mehmet Teoman ise “Hastane”yi 1991
yılında yayımlanan “Ter İçinde” adlı ilk albümünde yeniden seslendirir.
Şarkının orijinal versiyonu da yıllarca sadece plak üzerinde kaldıktan sonra
ilk kez 2006 yılında yayımlanan “Bak Bir Varmış Bir Yokmuş 4” adlı karma albümle
tekrar gün ışığına çıkar.
Mehmet Teoman 2016 yılında tamamen kendi çabasıyla ve epeyce
de uğraşarak “Yaş 71” adı verilmiş bir albüm yayımladı. Ada Müzik etiketiyle piyasaya çıkan bu albümde eski ve yeni
şarkı sözleri ve şiirlerini Meltem Özcan’la birlikte seslendirdi. Albümün konuk
sanatçısı Nükhet Duru idi ve Duru “Kadınım” ve “Hastane”de Teoman’a eşlik
ediyordu.
Hem o albümü hem de o şarkıyı hatırlayalım istedim bugün çünkü bugün
Mehmet Teoman’ın doğum günü. Kısa bir süre önce önemli bir rahatsızlık geçiren Mehmet
Teoman, bir süredir Bodrum’da yaşıyor ve her şeye rağmen hayat enerjisi, engin
kültür ve bilgi birikimi ile ışık saçmaya devam ediyor.
İyi ki doğdun Mehmet Teoman. İyi ki yaşadın, yazdın, yaptın
ve ilham verdin. Senden çok ama çok şey öğrendik.
1973’de Serge Reggiani
tarafından seslendirilen, Fransızca sözleri Jean-Loup Dabadie, bestesi Alain Yves Reginald’e ait
olan “T'as L'air D'une Chanson”, 1974 yılında Mehmet Teoman’ın yazdığı Türkçe
sözlerle Tanju Okan tarafından seslendirildi ve Türk popunun klasiklerinden
biri olacak “Kadınım” böyle doğdu. Evet, şarkının Fransızca hali de etkileyici
idi ama Türkçe versiyonu kadar değil. Evet, şarkının orijinalinde de Serge
Reggiani “Me femme (kadınım)” diyordu ama Tanju Okan gibi değil.
O zamandan bu zamana
şarkıyı Teoman, Levent Yüksel, Yaşar ve Mehmet Erdem gibi dört karakteristik ve
ne Tanju Okan’a ne de birbirlerine benzeyen ses yeniden seslendirdi. Kıyas
kabul etmezdi; kimse Tanju Okan gibi “Kadınım” diyemezdi. Zaten biz de o kıyası
yapmadan dinledik bu yeni versiyonları.
Yukarıdaki paragrafları 2018 yılı mart ayında “Kadınım”ı bir
kez de Deniz Tuzcuoğlu seslendirdiği zaman yazmıştım.
Bugün Tanju Okan’ın ölüm yıldönümü. 23 Mayıs 1996’da
kaybetmiştik onu. Çok kocaman, eşsiz, benzersiz bir ses, müthiş bir şarkıcıydı.
Ne yazık ki alkol bağımlılığı yüzünden hem kariyeri olması gerektiği kadar
parlak devam etmedi hem de sağlığını erken yaşta kaybetti (onun kadar çok sayıda içkili sigaralı şarkı söyleyen de yoktur bu arada; bugünlerde olsa pek televizyona çıkamazdı sanırım.)
Tanju Okan’ın sadece “Kadınım” şarkısıyla biliniyor olması çok
kötü ama “Kadınım”ın bir Teoman şarkısı zannedilmesi ondan da kötü. Maalesef
ikisi de vaki bugünlerde.
Tam da bu yüzden bugün onu anmak için “Kadınım”ı seçmeyebilirdim
ama bulabildiğim en temiz görüntülerden biri bu şarkıya aitti. İstedim ki şarkıyı
videodan dinlemek isteyenler, Tanju Okan’ın görüntüsünü de görsün. Üstelik bu
video o hep çok sevdiği denizde, muhtemelen Ege kıyılarında çekilmiş. Hayatının
son yıllarını da geçirdiği ve şu an adına bir parkın ve parkın içinde heykelinin
bulunduğu Urla’da bir de teknesi vardı Tanju Okan’ın. Teknenin adı “Kadınım”dı.
Bilmiyorum bu videodaki o tekne mi ama denizde bir tekne içinde “Kadınım”
şarkısını söylerken çekilmiş görüntüler kadar onu doğru anlatacak çok az şey
var sanırım.
(10 Aralık 2015 tarihinde Hayat Müzik'te yayımlanmıştır.)
Yorumcu olmak, stüdyo şarkıcısı olmak, sahne şarkıcısı olmak hep başka başka şeyler… “Entertainer” (yani eğlendirici) olmaksa başka bir meziyet. Kötü şarkıcıdan da iyi “entertainer” olabilir mesela; örnekleri çoktur. Bununla beraber iyi şarkıcı olmak “entertainer” olmaya yetmez.
Kabul etmeli ki Cenk Eren, memleketin en iyi “entertainer”larından biri. Bir dönem sahnelerde fırtınalar estiren nice isim şimdilerde hemen hiç iş yapmazken, Cenk Eren’in yıllardır ve hâlâ bu işi hakkıyla yapıyor olması hafife alınacak bir şey değil. Üstelik Cenk Eren iyi de şarkı söyleyebilen bir “entertainer”. Son albümüyle bunu bir kez daha kanıtlıyor.
İlk albümü “…Ve Cenk Eren” yayımlandığında takvimler 1995 yılını gösteriyordu. Herkes onun sahnesinden bahsederken, albümü pek ilgi görmemişti. 2000 yılında “Gözlerin” adlı ikinci albümünde albüme adını veren şarkı ve Nükhet Duru ile düet yaptığı “Deli Gönlüm” dikkat çekti. Aslında Cenk’in şarkıcılıkta yol almasında Nükhet Duru’yla 2002’de başlayan ve yıllar süren ortak sahne çalışmalarının payı büyük oldu. Nitekim 2003’de piyasaya çıkan “Kader Çıkmazı” adlı üçüncü albümden sonra, 2004’de bu defa Nükhet Duru ile birlikte “Muhteşem İkili” adlı albüme imza attı. 2006’da yayımlanan “Kiraz Mevsimi” ise onun en iyi albümü oldu. “İnce Saz” başta olmak üzere “Kiraz Mevsimi”, “Cancağızım” ve “Sarı Sonbahar” gibi olgun ve demlenmelik şarkılar sesinde çok doğru tınlıyordu çünkü.
2009 çıkışlı “Dönüm Noktam” albümü ve 2012’de yayımlanan “Kasetimi Al” adlı mini albümü “Kiraz Mevsimi” albümünün etkisini devam ettiremedi. 2014’de piyasaya sürülen “Az Zehir Az Bal” teklisi de öyle. Ve 2015’in bitmesine çok az kala Şafak Karaman Production etiketiyle Cenk Eren’in yeni albümü “Repertuvar – Tanju Okan Şarkıları” yayımlandı.
Bir kere şunu söylemek lazım ki, bir tek şarkıcının şarkılarından oluşan bir albüm yapmak (saygı albümleri bir kenara) epeyce riskli bir iş. Çok sık da yapılmıyor zaten. Bu konuda ilk aklıma gelenler İpek Açar’ın “Kayahan Şarkıları” albümü ile Mine Geçili’nin “Bir Ömrün Şarkıları” adlı Zeki Müren şarkıları albümü. Her ikisinde de bir erkek şarkıcı ve bestecinin şarkılarını bir kadın solist seslendiriyordu. Buradaysa durum daha farklı… Tanju Okan bir besteci değil, bir yorumcu ve üstelik çok da baskın karakteristiği olan, nevi şahsına münhasır bir yorumcu. Dolayısıyla daha albümü dinlemeden ilk sorunuz “Bu albüm ne kadar iyi olabilir ki?” oluyor.
Ama olmuş. Hem de beklenmedik derecede iyi olmuş. Bunda şarkıların orijinal versiyonlarındaki ruhu hiç bozmadan bugüne aktarabilmiş aranjör Sarp Özdemiroğlu’nun payı büyük. Bu şarkıların bazılarını Tanju Okan’ın Atilla Özdemiroğlu düzenlemeleriyle plağa okuduğu düşünülürse, babadan oğula geçen mirasa özenle sahip çıkmış Sarp Özdemiroğlu. Birçok aranjörün sıklıkla düştüğü hataya düşüp, eski şarkıları yeniden ele alırken kendi imzasını atma uğruna şarkıları ters yüz etmeye, trafiklerini, “intro”larını değiştirmeye yeltenmemiş. Göksel’in benzer albümlerinden de bildiğimiz üzere Sarp Özdemiroğlu bu ülkede bu işi en iyi yapan aranjörlerden biri.
Albümün başarısındaki diğer paysa elbette Cenk Eren’in. O kadar doğru ve iyi söylemiş ki bu yadigâr şarkıları, hiç yüzünüzü buruşturmadan, “Keşke bunu da söylemeseymiş,” demeden dinleyebiliyorsunuz albümü başından sonuna dek. Eh, zaten ortada zamanında çok sevilmiş, çok dinlenmiş, bugün hâla bilinen ve sevilen şarkılar var. Haliyle ticari olarak da şansı yüksek bir iş söz konusu.
Albüm, Tanju Okan’ın az bilinen şarkılarından biri olan “İki Yabancı” ile başlıyor. Bu şarkının aynı adlı diğer versiyonu, yani sözlerini Fecri Ebcioğlu’nun yazdığı ve Ajda Pekkan’ın söylediği versiyonu bilinir. Oysa Fikret Şeneş’in yazdığı ve Tanju Okan’ın seslendirdiği bu sözler, Şeneş’in yazdığı ilk Türkçe şarkı sözü olması nedeniyle de ayrıca kıymetlidir.
Tanju Okan’ın en çok bilinen şarkısı “Kadınım” ise ikinci sırada karşımıza çıkıyor. Albümün ilk klip şarkısı olarak da bu şarkı seçildi. Şöyle bir dönüp bakınca, yakın geçmişte bu şarkıyı Teoman, Yaşar ve Mehmet Erdem’in de seslendirdiğini hatırlıyoruz. Normal şartlarda bu kadar rağbet görmüş, deyim yerindeyse yıpratılmış bir şarkıyı çıkış şarkısı olarak seçmek hata olabilirdi. Ama Cenk Eren’in yorumu ve şarkının bu düzenlemesi ortada şüphe bırakmıyor. Yeri gelmişken, bu şarkının olağanüstü güzel sözleri için Mehmet Teoman’ı ne kadar yere göğe sığdıramasak az.
Moustaki’nin dünyaca meşhur “Le Meteque”inden Nino Varon marifetiyle Türkçeleştirilmiş “Hasret” de bir başka aranjman klasiği olmasının yanı sıra Tanju Okan’ın da dillerden hiç düşmemiş şarkılarından biri. “Deniz ve Mehtap” ise yıllardır hep Tanju Okan’la birlikte anılır ama aslında Okan bu şarkıyı hiç plağa okumamış, sadece Fakir Bir Kız Sevdim adlı Yeşilçam filminde ve de çok kez televizyonda, sahnede seslendirmiştir. İnternette Tanju Okan adıyla yüklenmiş sayısız video var ama çoğunu söyleyen aslında Tanju Okan değil.
Tanju Okan deyince akla gelen ilk şeylerden biri de hiç kuşkusuz onun içkili, meyhaneli, kafa çekmeli şarkılarıdır. Bu albümde “Öyle Sarhoş Olsam ki”, “Kadehi Şişeyi Kırarım Bugün” ve “Şerefe” ile sınırlı tutulmuş bu şarkılar. Buna karşın Okan’ın inceden arabeske meylettiği “Kemancı” ve “Deli Gibi Sevdim” de aynı etkiyi yaratan cinsten şarkılar. “Gözünde Yaşlarla” ise yine 70’lerden sıkı bir aşk şarkısı.
Albümün Cem Bayoğlu imzalı fotoğrafları ve Göknil Mustafa imzalı kartonet tasarımı da işin ağırlığını ve zarafetini doğru yansıtacak nitelikte.
Bu şarkıları kim söylese risk alacaktı. Ancak Cenk Eren yukarıda da bahsi geçtiği üzere, olgun ve demlenmelik şarkılarda (en azından albümlerinde) genç ve hareketli, piyasa işi şarkılarda olduğundan çok daha fazla etki yaratabiliyor. Bu nedenle de bu proje onunla çok doğru örtüşmüş. Daha piyasaya çıkalı kısa bir süre olmasına rağmen, son zamanların en çok satan albümü olması boşuna değil. Bu sebeple, prodüktör Şafak Karaman da dahil olmak üzere, emeği geçen herkesi tebrik etmek lazım.
"NİYE PUCCİNİ'DEN MAHRUM OLALIM Kİ YA DA SEZEN AKSU'DAN?"
(Milliyet Sanat dergisi Aralık 2015 sayısında yayımlanmıştır.) Nuri Harun Ateş, “kafası karışık kontrtenor” olarak tanınıyor. Bu tanımlama adının bile önüne geçmiş durumda. Kontrtenor olmanın az bulunurluğu ile kafası karışık olmanın (hele ki bu ülkede) çok bulunurluğunu aynı tamlamada bir araya getirmiş olması, yaptığı işin de özeti aslında. Türkiye’de ve yurt dışında yıllar süren şan eğitimi, tiyatro, opera ve müzikal kariyeri bir yana, Bergen’den Yıldız Tilbe’ye, Puccini’den Ajda Pekkan’a uzanan geniş bir yelpazede, müzikte tür ve tarz ayrımlarına adeta kafa tutan repertuarı ile son birkaç yıldır sahnesi büyük ilgi gören, adından çok söz edilen bir isim Nuri Harun Ateş.
MAJAK BEYCİĞİM VE CENK ABİNİN "SEVGİYLE EL ELE" BULUŞMASI
(Aralık 2006 tarihinde birzamanlar.net'de yayımlanmıştır.) Hakan Eren ve ben, salonun en hâkim yerine yerleştirilmiş protokol masasında yan yana oturuyorduk. Hemen yanımızda sırasıyla Mehmet Teoman, Cenk Taşkan ve Nükhet Duru vardı. Onlar yemeğin şeref konuklarıydı, bense sadece misafir. Tüm gözler oturduğumuz masadaydı. "Bir gün bu üçlüyle yan yana oturup yemek yiyeceğimizi söyleseler inanır mıydın?" diye sordu Hakan bana dönüp. "Mümkün mü? Ben şu anda bile inanamıyorum ki," dedim gülerek.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.