“Of Of” bombasıyla makyaj tazeleyip popun birinci ligine
demir atan Gülşen, yarattığı rüzgârı 2006 yılında da “Yurtta Aşk Cihanda Aşk”
albümüyle sürdürmüş ve o albüm de birden fazla “hit”le uzunca bir süre
gündemden düşmemişti.
Söz, müzik ve düzenlemesi Altan Çetin’e ait “Ya Tutarsa”, o
albümün açılış şarkısıydı ve albüm piyasaya çıkar çıkmaz dillere düşmüş, Gülşen’i
bir kez daha müzik listelerinin başına oturtmuştu.
Şarkıyı uzun zaman sonra bu yazı vesilesiyle yeniden
dinlerken elimde olmadan gülümsedim. Bugün herhangi bir pop şarkıcısı böyle bir
şarkı söylese, böyle bir klip çekse, YouTube videosunun altına yazılacakları tahmin
edebiliyordum çünkü:
“Hoca Nasrettin ne yaaa, böyle şarkı mı olur?”
“Ya tutarsa, ya tutarsa, çok boş bir şarkı, nakaratı olmamış!”
“Gülşen neden böyle açık saçık giyiniyor?”
Vesaire vesaire…
O zamanlar hiçbir şey şimdiki gibi değildi, evet ama en çok
da biz şimdiki biz değildik. Şarkıların tadını çıkarıyor, onları bir gecede,
bir saatte harcamak için pusuda beklemiyorduk. Eğleniyorduk ve galiba bu kadar
kötü kalpli de değildik. Her şeyden önce iyi ya da kötü, yapılan işe saygı
duymayı biliyorduk. Eleştirmek ondan sonra geliyordu. Karalamaksa aklımıza bile
gelmiyordu. Şarkıcıdan, aranjörden, besteciden daha bilgili, daha akıllı, daha
zeki, daha duyarlı, daha ileri görüşlü olduğunu gösterme derdiyle şarkıları klipleri
didiklemekten bir hâl olan, onlarla mutlu olmayı, onlardan keyif almayı,
onlarla eğlenmeyi öğrenememişler sonradan türedi.
‘90’lar furyasının bittiği yerde 2000’ler furyası
başlayacak, orası kesin. 2000’ler furyası başladığında da bu şarkı o partilerde
bir ağızdan söylenen şarkılardan biri olacak, 2000’li yılların çocuklarını
mutlu edecek. 2010’lu yıllar furyası başladığında ne olur bilemem ama şarkılarla
mutlu olmayı bilenler her zaman kazanacak, onu bilir onu söylerim.
Bursa doğumlu Cengiz Ateş, halen Bursa’da yaşıyormuş. Bursa
Belediye Konservatuarından mezun olduktan sonra İTÜ Ses Eğitimi Bölümünde
okuyan Ateş, 2008 ve 2010 yılları arasında New York’ta yaşamış ve orada müzik
çalışmalarına devam etmiş. 2010 yılında Türkiye’ye döndükten sonra Bursa’da
çeşitli mekânlarda sahneye çıkmaya devam eden Cengiz Ateş’in ilk teklisi “Unutturmam”,
2018 yılında yayımlanmıştı. Ateş’in yeni teklisi “Kıyamadım” ise geçtiğimiz
günlerde ETL Records etiketiyle piyasaya sürüldü.
İlk teklisinde Onur Koç’un bir şarkısını seslendiren Cengiz
Ateş, bu defa bir “cover” tercih etmiş. 2003 yılında yayımlanmış “Bebek” adlı
İzel albümünde yer alan “Kıyamadım”, söz ve müziği Altan Çetin’e ait bir şarkı.
Yanlış hatırlamıyorsam o günden bugüne de kimse bir daha seslendirmedi ki o
albümde de diğer “hit”lerin bir miktar gölgesinde kalmıştı.
‘90’lardan yavaş yavaş sıkılıp 2000’lere meyletmemiz
yakındır. 2000’ler deyince de o periyotta Altan Çetin şarkılarının yeri çok
sağlamdır. Bu bakımdan Cengiz Ateş’in “cover” seçimi çok doğru olmuş ki zaten
sahnede de sürekli söylediği bir şarkıymış. Batu Çaldıran’ın elektronik düzenlemesi
şarkıyı tam da bugünlere taşırken, Cengiz Ateş’in temiz şarkıcılığı da üzerine
eklenince “keşke yeniden söylenmeseymiş” demeyeceğimiz bir “cover” çıkmış
ortaya. Ayrıca bu şarkının bir önceki şarkısına kıyasla sesine ve şarkıcılık
tavrına daha doğru oturduğunu da söylemeliyim.
Hakkında yazılıp çizilenlerden anladığım kadarıyla Cengiz
Ateş Bursa’da halihazırda bir star zaten. Ne çare ki İstanbul’dan bakınca il
sınırları dışı pek görünmez. Cengiz Ateş şimdi emin adımlarla adını Bursa
dışında da duyurma çabasında ve bunu yakın vadede başarması da sürpriz
olmayacak, iyi bir şarkıcı ve donanımlı, ne yaptığını bilen bir müzisyen çünkü.
(15 Şubat 2017 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Altan Çetin 2016 sonbaharında “Sahibinden” adlı proje albümüyle karşımıza çıkmıştı. Bu albümde Çetin’in popüler müzik tarihine yazılmış nice şarkısı yeni versiyonlarıyla, bu kez sahibinin sesinden resm-i geçit yapıyordu. İlk kez Volkan Konak’ın 2015 çıkışlı albümünde seslendirdiği “Aleni Aleni” ise 2016 boyunca en çok çalınan ve söylenen pop şarkılarından biri oldu ki “Sahibinden” albümünde bir kez de Altan seslendirmişti şarkıyı.
Popun matematiğini tamamen sezgisel yöntemlerle çözmüş, geçen yıllara rağmen kalemini güncel, etkisini hep güçlü tutmayı başarmış, enteresan bir şarkı yazarı Altan Çetin. Yeni şarkısı “Buraya Kadar” da bunu bir kez daha tescilliyor.
Ben popüler arenada at koşturan bir şarkıcı olsam bu şarkıyı Altan’dan alıp da kendim söyleyemediğim için epeyce dertlenirdim. Zira geçtiğimiz günlerde Poll Production etiketiyle tekli formatında yayımlanan “Buraya Kadar”, nice şarkıcının arayıp da bulamadığı kadar sağlam bir pop şarkısı.
Şarkının düzenlemesi yakın dönemin en yetenekli ve donanımlı genç müzisyenlerinden biri olan Ali Tolga Demirtaş tarafından yapılmış. Demirtaş bu güçlü şarkıyı tam da olması gerektiği gibi işleyerek nefis bir müzikal tat yakalamış. Yaylıların eşliği, vokaller ve akustik davul şarkıyı pop klişelerinin dışına ve ötesine taşıyor. Ayrıca Altan’ın şarkıcı olarak bugüne dek duyduğumuz en iyi performanslarından biri olabilir.
(23 Kasım 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Biraz iddialı olmak iyidir; her alanda ama galiba en çok da popüler bir iş yapıyorsanız. Ama iddianızın içi ya da altı yeterince dolu değilse sakil durma riski her zaman var. Mesela Emre Kaya’nın kendini “beste fabrikatörü” ve de “hit makinesi” ilan etmesi gibi.
Emre Kaya’nın kaç “hit” olmuş şarkısı var? Beş, on, yirmi, elli?.. Elli değil bildiğim kadarıyla ama öyle bile olsa kendine bu lakabı yakıştırmamış Onno Tunçlar, Sezen Aksular, Kayahanlar, Selmi Andaklar, Melih Kibarlar, hadi onları da geçtim Altan Çetinler, Ersay Ünerler, Soner Sarıkabadayılar filan varken insan bir durup düşünmez mi?
Kaldı ki daha iddialısı da var. Bana gelen bir basın bülteninde “pop müzik dünyasının dâhi yıldızı” diye söz ediliyor kendisinden. Deha nedir ne değildir, dâhi kime denire filan hiç girmeyeceğim şimdi.
Peki, bu kocaman kocaman lafların arkasından son gelen işe bakalım. Şarkının adı “Dın Dın”. DMC etiketiyle yayımlanmış. Söz ve müzik “fabrikatör”ümüze ait, düzenleme ise Turaç Berkay Özer tarafından yapılmış.
“Arkamdan konuşup beste yapacağına yüzüme konuş da düet yapalım,” diyor Emre Kaya “Dın Dın”da. Eskiden kamyon arkası özdeyişleri vardı. “Babam sağ olsun”, “Rahmetli de sollardı”, “Tek rakibim Türk Hava Yolları” şimdi ilk aklıma gelenler. Sonra devir değişti. Kamyon arkası özdeyişleri Twitter aforizmalarına dönüştü.
Bu aforizmalardan birini alıp şarkı sözü haline getirmek ancak bir “beste fabrikatörü”nün aklına gelebilirdi. Bravo! Hele ki sazı eline alıp sevdiceğini “dın dın” çalmakla tehdit etmek son yıllarda duyduğum en yaratıcı “atar” olabilir. Tebrikler, alkışlar!
‘90’ların içinden geçen ya da geçmemiş olsa bile merak edip o yılların dergilerini karıştıranlar bilirler ya da bileceklerdir ki ‘90’ların ortalarında Tarkan ve Burak Kut rakipti. Her bakımdan eşdeğer görülüyor, kıyaslanıyorlardı. Sonra Tarkan nereye gitti, Burak Kut nereye? Burak Kut’un ‘90’lardaki onca “fan” ı nerede şimdi misal?
Yani çok “fan”ı olmak, çok kalabalık toplamak, kendini beğenmeye, kendini kendi gözünde büyütmeye yetiyor gibi görünebilir. Ama kalıcı olan “iyi iş”tir her zaman. “Kötü iş” de kabul görür, parlar zaman zaman ama gün gelir öyle bir hızla söner ki ne külü kalır ne de dumanı.
Ha bir de fabrikalar seri üretim yapar ve çıkan her ürünün bir diğeriyle aynı olması gerekir. Yani müzikte “fabrikatör” olmak pek de muteber bir şey değildir; onu da hatırlatayım.
(10 Kasım 2016 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
‘90’lı yılların başındaki etkisini sonlarına doğru yitirmeye başlayan Türkçe pop müziğe yeni bir soluk getiren albüm hiç kuşkusuz İzel’in 1999 yılında piyasaya sürülen “Bir Küçük Aşk” adlı albümü olmuştu. O yılın en çok satan albümlerinin başında gelen bu albüm, özellikle sıkı bir dans şarkısı olan “Yok Yere” ile kıyamet koparırken albümdeki bütün şarkıların söz ve müziklerine imza atan Altan Çetin ismini de hafızalarımıza kazımıştı.
Hemen ardından Altan Çetin imzalı Hande Yener “hit”leri geldi ve o zaman bu zaman Ebru Gündeş’ten İbrahim Tatlıses’e, Sibel Can’dan Nilüfer’e pek çok isim Altan Çetin şarkılarına albümlerinde yer verdi. Şimdi geriye dönüp baktığımızda denilebilir ki 2000’li yılların pop müziğinde Altan Çetin ismi en belirgin imzalardan biri olmuş. Yıl 2016 ve bu sıralarda da hem Volkan Konak’ın seslendirdiği “Aleni Aleni” hem de Hande Yener’in söylediği “Deli Bile” ile o imza hâlâ yerli yerinde duruyor.
Altan Çetin geçtiğimiz günlerde kendi şarkılarını seslendirdiği bir proje albümle bu defa şarkıcı olarak karşımıza çıktı. Aslında bu ilk değil. Çetin’in daha önce ENBE Orkestrası ile birlikte yaptığı “Martılar” isimli bir teklisi ve bir de 2011 yılında yayımlanmış “Bak Gör” isimli bir teklisi daha var. Bu defa ise 11 şarkılık bir albüm var elimizde. Poll Production etiketiyle yayımlanan albüm “Sahibinden” adını taşıyor.
Albümün alt başlığında “Remix” ve “Feat. Catwork Remix Engineers” ifadelerini görmemiz boşuna değil. Bu bir “remix” albüm. Çetin’in daha önce başkaları tarafından seslendirilmiş “hit” şarkılarının, bu defa sahibinin sesinden “remix”leri ile oluşturulmuş bir albüm bu.
Hande Yener’in sesinden sevdiğimiz “Kırmızı”, “Sen Yoluna Ben Yoluma”, “Acı Veriyor”, “Acele Etme”, “Yoksa Mani”, “Yalanın Batsın”, İzel’den bildiğimiz “Yok Yere”, zamanında Ebru Gündeş’in seslendirdiği “Unuturum”, Emrah tarafından seslendirilmiş “Kabul”, Volkan Konak’ın sesinden yakın zamanda “hit” olmuş “Aleni Aleni” ve “bonus” olarak da Çetin’in daha önce kendi seslendirdiği “Bak Gör”ün yeni versiyonu ile başından sonuna bir “hit“ toplaması bu albüm.
Bu kıymetli şarkılarını “remix” gibi biraz çetrefilli bir kalıba sokmak üzere emanet ederken, işinin en iyilerinden birini, Catwork Remix Engineers’i, yani Baran Akın ve Burak Keskin’i tercih etmiş Altan Çetin. İyi ki de öyle yapmış zira ortaya çıkan iş olabilecek en doğru şekilde çıkmış.
Evet, ben de dâhil olmak üzere bu şarkıları zamanında çok sevmiş birçok dinleyici için bu yeni hallerini yadırgamak kaçınılmaz bir ihtimal; evet belki akustik düzenlemeleri tercih edebilirdik ilk ağızda ama amaç zaten bir “best of” değil, bir “remix” albümü yapmak imiş belli ki. Hal böyleyken de itiraz etmenin bir anlamı yok. Pop müziğe başından bu yana hız katmış, nabız yükseltmiş bu şarkıları bir de bugünün “sound” anlayışıyla, hatta hızları bir miktar daha artmış şekilde dinletmek de fena bir öneri değil ayrıca.
Daha önce büyük kısmını kadın seslerden dinlediğimiz bu şarkıları bir de erkek sesinden, üstelik sahibinin sesinden dinlemek de cabası. Gel gelelim “Aleni Aleni”yi istesem de Volkan Konak’ın Karadeniz şivesinden ayrı düşünemedim, “Acı Veriyor”u bu kadar metronomu yüksek dinlemekte de zorlandım; onları da söylemeden geçemeyeceğim.
Sonuç itibariyle bir önemli bestecinin kendine münhasır bir kariyer özeti olarak tanımlanabilir bu albüm. Haliyle de arşiv değeri var her şeyden önce. Bir kenara koymakta fayda var.
(14 Ağustos 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
O günlerden geçenler eminim hatırlıyordur, ilk BBG (Biri Bizi Gözetliyor; Taxi Orange adlı yarışma formatının Türk versiyonu) Show TV’de yayınlandığı zaman kıyamet kopmuş, reyting rekorları kırmış, her bir BBG yarışmacısı büyük şöhret olmuştu. Tarık da o yarışmacılardan biriydi ve diğerlerinden farklı olarak şarkı da söylüyordu. Nitekim yarışmada birinci olamadı ama yarışma evindeyken bestelediği “Of Deli Gönül” adlı şarkı kısa sürede dillere düşünce Tarık’a evden çıkar çıkmaz albüm yapıldı ve şarkı o günlerin en büyük “hit”i oldu.
Ne var ki Tarık o ilk çıkışın arkasını getirmek konusunda pek başarılı olamadı. Bilinmez neden, iki albüm yaptıktan sonra dört yıl kadar ara verdi, sonrasında gelen üçüncü albüm pek ses getirmedi ve sonra uzunca bir süre daha gözden kayboldu. 2015’de “Hüzün Mevsimi”, 2016 Nisan ayında ise “Uçurtma” adlı şarkılarla tekrar karşımıza çıkmıştı Tarık. Bu defa arayı açmadan bir yeni tekli daha yayımladı geçtiğimiz günlerde. Taşplak etiketiyle yayımlanan tekli “Alenen” adını taşıyor.
Şarkıyı daha ilk dinleyişte Tarık yıllar sonra nihayet sesinin rengini doğru duyuracak, onu fark ettirecek iyi bir şarkı bulabilmiş diye geçirmiştim içimden. Şarkının enerjisi hissedilir derecede yüksekti üstelik. Sonra bir dönüp baktım ki “Alenen”in altında iki güçlü imza varmış meğer. Şarkının söz ve müziği Altan Çetin’e, düzenlemesi is Erhan Bayrak’a aitmiş.
İşte budur! Her eline gitar alan ya da her şarkı söyleyen illa beste yapmak zorunda değil. Yapabilir elbette ama mesele popüler müzikse, amaç listelerde yer kapmak, tıklanmak, reyting almaksa şayet, sadece tel elden çıkmış bestelerle bu amaca ulaşmak için o tek elin çok özel bir yeteneğe sahip olması gerekir. O yetenek de herkese nasip olmaz. Kasmamak lazım. Tarık iyi bir ses, yetenekli bir şarkıcı ama zayıf bir besteci idi başından beri. Bu kez o açığı kapatmış.
“Alenen” kendi kulvarında çok doğru bir şarkı olmasının yanı sıra, yukarıda da söylediğim gibi Tarık’ın sesini parlatması açısından da doğru bir tercih olmuş. Şarkının Latin esintili eğlenceli orijinal versiyonu kadar, ‘60’lı yıllara (hatta belki de Elvis’e) göz kırpan akustik versiyonu da dinlemeye değer ki ben o akustik versiyonu daha çok sevmiş bile olabilirim.
(30 Haziran 2016 tarihinde www.hayatmuzik.com 'da yayımlanmıştır.)
Mevzu o kadar saçma bir yerde ki şu an, birisi çıkıp bir sonraki albümünün adını “Hit Çıkmazsa Para Yok” koyarsa şaşırmayacağım. Öyle bir Salı pazarı jargonuna doğru yol alıyor rekabetin getirdiği iddia. Hande Yener’in yeni albümünün adı “Hepsi Hit”. Alıp eve geldiğimizde “hepsi hit” çıkmazsa kime şikâyet edeceğimizse belli değil.
“Ay kafam çok güzel,” dedi bir eliyle boynuzunu, bir eliyle
mikrofonunu tutarken. Biri çıkıp “Bu neyin kafası?” diye sorsa bir Allah’ın
kulu cevap veremezdi. Ki sorunun muhatabı Hakan Akkaya, sahnenin tam önünde,
protokol sandalyelerinin arasında zıplaya zıplaya şarkılara eşlik ediyordu o
sırada. Hande’nin kafasındaki boynuzlu, acayip başlığı o tasarlamış, Hande de
belli ki çok beğenmişti. “Kafam çok güzel,” derken kast ettiği oydu; yanlış
anlaşılmasın.
Merak ediyorsanız, baştan söyleyeyim Cin çıkmadı! Tövbe estağfurullah! Hayır, bu kelimenin öyle şakası filan da yapılmaz diye öğretti bana büyüklerim; maazallah çarpılıverir insan. Küçüklüğümde sahiden ağzım çarpılmıştı da komşu kadınlar şerbet kaynatıp dua okuya okuya evin bahçesinin orasına burasına döktürmüşlerdi bana. Üç harflileri incitmiş olabilirmişim, şerbet döküp dua okununca geçermiş. Meğerse “poliomyelit” (geçici çocuk felci) olmuşum; doktor öyle söyledi sonra.
(27 Nisan 2015 tarihinde Milliyet Sanat dergisi internet sitesinde yayımlanmıştır.)
Sivas’ta doğan ve liseden mezun olana dek orada yaşayan Serkan Kaya, İstanbul’a geldikten sonra müzik çevrelerine girmiş ve ilk albümünü 2000 yılında, henüz 22 yaşındayken yapmış. İlk albümüyle ikinci albümü arasında ise on yıldan fazla bir süre var. Bu süre zarfında daha ziyade besteleriyle adını duyurmuş. İlk olarak 2009 yılında Devran İskender tarafından seslendirilen “Mesele”, bunların en bilinenlerinden. Şarkı daha sonra Ceylan tarafından da seslendirildi ama galiba en çok Serkan Kaya’nın sesinden sevildi. Nitekim “Mesele”, 2014 yılının gizli “hit”lerinden biri oldu. Serkan Kaya bu şarkıyı “remix” bir versiyonla piyasaya sürdü ve epeyce ses getirdi. Zaten 2011 yılında yayımlanan üçüncü albüm de Serkan Kaya isminin arabesk müzik sevenlerin hafızalarına kazınmasında bir hayli etkili olmuştu.
Serkan Kaya’nın üçüncü albümü “Gönül Bahçem”, ise geçtiğimiz günlerde Poll Production etiketiyle piyasaya sürüldü. Kaya nicedir gece hayatının aranılan isimlerinden biri. Uzun zamandır popun ve bir çeşit “rock”ın içine sıkışıp kalmış arabesk müziği adlı adınca seslendiren birkaç isimden biri çünkü.
Tabiri caizse, “eli yüzü düzgün”, yalansız dolansız arabesk yapıyor Serkan Kaya. Sosyetik gece kulüplerinde sahneye çıkması, düğününün, evinin magazin haberlerine/programlarına konu olması ile filan, kendinden önceki kuşağın arabesk yıldızlarına benzemiyor belki. Gerçi onlar da artık kendilerine benzemiyorlar. Ne Orhan Gencebay, ne İbrahim Tatlıses, ne Emrah, ne Kibariye şarkılarındaki anlattıkları gibi bir hayat yaşıyor artık. Bu bir kenara… Bir diğer tarafta ise Serkan Kaya’nın şarkıcı olarak birebir İbrahim Tatlıses’in izinden gidiyor olması var. O gırtlak oyunları, o cümleleri uzatıp kesmeler, o vurgular filan neredeyse birebir aynı. Tek fark ses renginde…
Herkes kendi başına bir ekol olacak diye bir kaide yok. Birileri ekol olur, diğerleri onun izinden gider. Müzeyyen Senar bir ekoldür. Zeki Müren, Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Kibariye, Muazzez Abacı, Cem Karaca da öyle… Bu yüzden peşlerinden giden, onlar gibi söyleyen onlarca şarkıcı olmuştur, hâlâ da oluyor. Kötü bir taklide dönüşmediği, sürekli aynı yerde saymadığı sürece öykünmek anlaşılabilir bir şey. İbrahim Tatlıses ekolünün de çok fazla takipçisi olduğu malum. Serkan Kaya da onlardan biri gibi. Şimdilik namzetlerine kıyasla ön plana çıktığı söylenebilir ama umarım bu benzerlik hep böyle sürüp gitmez.
Bunu bir kenara koyarsak, oldukça renkli ve türün sevenlerinin kolayca seveceği bir albüm var elimizde. Zaten çoktan “hit” olmuş “Mesele”, albümde üç farklı versiyonla çıkıyor karşımıza. Daha önce Ebru Gündeş’in seslendirdiği bir Ayla Çelik – Gökhan Tepe şarkısı olan “Vatan”, söz ve müziği Altan Çetin’e ait “Gönül Bahçem”, söz ve müziği Nezih Üçler tarafından yazılan ve albümün ilk klip şarkısı olarak seçilen “Kalakaldım”… Her biri tek başına albümü sürükleyebilecek güçte arabesk şarkılar. Söz ve müziklerini Serkan Kaya’nın yazdığı “Benden Adam Olmaz”, “Paşa Gönlüm” ve “Kalbim Senin Hâlâ” da aynı nispette etki yaratabilecek şarkılar olarak albümün başarısını garantiliyor.
Yine bir İbrahim Tatlıses formülü olarak iki de türkü çıkıyor albümde karşımıza. Bu konuda hiç riske girilmemiş ve son derece bildik, tutulmuş, sevilmiş iki türkü seçilmiş: Arif Sağ’ın meşhur “Ezo Gelin”i ve yakınlarda yeniden popüler olan “Hım Hım Yar”. Bu ikincisinin farklı bir düzenlemeyle adeta bir Balkan türküsüne dönüştürülmesi enteresan olmuş (ki türkünün bu versiyonu 2014 yılında yayımlanan teklide de yer alıyordu.)
Albümün bütünü içerisinde tek eğreti duran şarkı ise Levent Yüksel’in sesinden sevdiğimiz Sezen Aksu – Uzay Hepari şarkısı “Onursuz Olmasın Aşk”. Erdem Kınay “club” tavrındaki düzenlemesiyle bu şarkı Serkan Kaya’nın sesine de, albüme de yakışmamış.
“Mesele”nin akustik düzenlemesi de albümün popa göz kırpan bir diğer denemesi. Gelin görün ki bu versiyonda Serkan Kaya’ya eşlik eden Deniz Sujana’nın ismi her nedense albümün künyesinde yer almıyor. Eşliğinin bu şarkıda ne kadar doğru tınladığı tartışılır ama Almanya’da doğmuş Japon asıllı bir müzisyen olan Deniz Sujana’nın enteresan ses rengini de es geçmemek lazım.
Serkan Kaya, günümüzün en parlak arabesk yıldızlarından biri olma ve bir yandan da İbrahim Tatlıses’ten kalan boşluğu doldurma açısından Ferman Toprak’la aynı hattan ilerliyor. Kendilerini birbirilerine rakip görüyorlar mı bilmem ama her ikisinin yeni albümleri kıyaslandığında, Serkan Kaya bir adım öne geçmiş görünüyor. Bundan sonrası için bakalım zaman ne gösterecek.
(HANDE YENER KONSERİ, HARBİYE AÇIK HAVA 25 AĞUSTOS 2014)
İçeride “guest star”lar bekliyor dedi Hande Yener. Çok heyecanlandık. “Konuk sanatçı” dese kendimizi bir TRT programındaymış gibi hissedebilir ve doğal olarak sahne arkasından Bedia Akartürk’ün ya da ne bileyim, Fatma Türkan Yamacı’nın filan çıkıp gelmesini bekleyebilirdik. Boşuna “guest star” dememişti nitekim. Işıklı “dj” masasıyla David Vendetta geldi.
Yavuz Hakan Tok Müzik Yazarı / Eleştirmen / Arşivci
2001 yılında Bir Zamanlar adlı internet sitesinde müzik yazıları yazmaya başladı. Yanı sıra yazıları, Zip İstanbul, Koara, İkinci Kanal, Caretta, Mezun Life, Popüler Tarih dergilerinde, Bugün gazetesi ve Milliyet gazetesinde yayımlandı.